Evet, seçim denilince tepeden tırnağa toplumun tüm birimleri istem dışı hemen harekete geçirilir. Yani toplumun her birimi adamakıllı bir hareketliliğin içinde olur.

Saflaşmalar çok boyutlu bir seviyede kendini gösterir. İnsanlar çoğunlukla istemedikleri halde bu ayrışımca atmosferin havasını solurlar. Bir durak sonra birlikte yaşama istemlerini, minnetsiz yaşam taleplerini, beraber ve birlikte güç olma için gerekli bölüşümcü bir sistem arzularını ve kendilerine bela olan işsizlik sorununun nedenlerini sorgulama yetilerini terk ederek parti tabelarını arar oluyorlar.

       İşte soruna birde bu perspektiften bakarak, 'Siyasi partiler Yasası'nın avantajlarını kullanan partileri değerlendireceğiz. Bahsi ettiğim atmosferin müsebbibi işte bu partilerdir. Irkçı, şoven ve kibirli duygulardan azade bir toplumu ele aldığımızda geçim sıkıntılarından, huzurdan, sağlıktan, ulaşımdan, eğitimden, Özgür insan düşüncesinden, adaletten ve özellikle hukuktan yana v.b çok yönlü istek ve arzuları vardır ve bunlar önceliklere girerler. Bu öncelikleri kullanan partiler şekillenirler. Günümüzdeki partiler enflasyonu buradan çıkıyor. Bunlar halkın öncelediği duyguları çok iyi ayarlayarak taraf bulmaya, bir yerde onları söylemleri ile zapt u rap altına alıyorlar.

      Hemen hemen çoğunun programlarına ve yürüyüş güzergâhlarını belirleyen tüzüklerine bakıldığında kardeşlik, birlik, adaletli bir bölüşüm, hak hukuk ve eşitlik üzerinde halkçıdırlar. Maharetli idareciler iktidar olunca hemen devletçi olurlar. Her biri en doğrudur. Başkasının doğrusu bir başka şeydir. Aslında tümünün gayesi devlet denilen mekanizmanın imkanlarını kullanmaktır. Partiler açısından iktidar olup olmamaları pek önemli değil ; yeter ki tayin edilen taraftar bulma oranını yakalansınlar. İşte bundan sonra devletin imkanları başarıları oranında kendilerine olanak sağlıyor. Dikkat ederseniz parti yönetim kadroları çok ciddi anlamda iş sahipleri değiller. Devletin sunduğu maddi kaynaklar yüzünden herkes lüks yaşar. Geçim dertleri, gelecek kaygıları pek gözükmez. Bir tek dertleri ya da kaygıları oluşur o da taraftarlarını önceledikleri söylemler üzerinden yanlarından tutmaktır. Eğer bu bedava imkanlar sağlanmaz ise parti kurma adına kimseyi bulamazsınız.

      Peki siyasi partiler tümden gereksiz mi? Hayır. O zaman nasıl olmalı ?

Dürüst, liyakatli çalışma ; ahlak uyarlı ve Aristo'nun işaret ettiği erdemli duruş çerçevesinde partileşme. İnsanları ayrıştırmadan, herkes gibi olmayı hazmedebilme uğruna çalışmayı sağlayan partileşme. Toplanan gelirlerin üleşiminde  -paylaşımında eşitliği sağlayacak bir partileşme. Devlet denilen mekanizma ile ulaşımı, altyapıyı, enerjiyi, sağlığı ve doğal afetlere karşı hazırlığı sağlayan bir anlayışla sağlayacak partileşme. Nispeten aracı ve ayrıcalıklı yapıların önüne geçecek anlayıştaki partileşme.

      Buradaki sıklıkla kullandığım 'devlet' anlayışını piyasada kullanıldığı şekli ile değerlendirmiyorum. Devleti Maliye, hazine, yeraltı-yerüstü kaynaklar, vakıf ve milli emlak şeklinde yorumluyorum. Bununla farklı yorumlarla ve ters değerlendirmelerle karşılaşacağım biliyorum ama doğrusu bu. Bağışlasınlar ama galiba sol anlayıştaki komünistlerle çelişeceğiz. Bunu ilerde tartışmaya açacağım.

     Peki, siyasi parti yapılanmasını reddi miras edecek bir alternatif var mı? 4. bölümde bunu tartışacağız.  Devamı Gelecek…