Eni sonunda bu sandık önümüze konacak.

Bir yıl sonra Ya da ondan bir yıl sonra...

Er yâda geç.

Bir şekilde o muhteremi ziyaret edeceğiz.

Kaçış yok yani.

Lakin her şey eskisi gibi olmayacak.

Geçti Bor'un pazarı...

7 yaşındaki çocuk dahi bir şekliyle sosyal hayatin içinde ve olan bitenlere vakıf.

Yani eskisi gibi, "Ahmet Ağayı gönder merzékan aşiret reisinin aşiretin oylarını ipotek et" dönemi bitti.

"Brukan aşireti sadakatsizlik etmez" garantisi yok.

Anlayacağınız, hiçbir aşiret herhangi bir siyasi partinin arka bahçesi değil artık.

Hal böyle iken ahali yine o bildik öngörülerle sandığa gidip oyunu kullanmayacak.

Bu kez fazlasıyla sık dokuyup bir o kadar da ince eleyecek.

Madalyonun diğer yüzünde de durum farklı değil.

Bu kentte gün geçtikçe artan 'KARARSIZ OYLAR' var.

Ki bu 'KARARSIZ OYLAR ' o kadar artmış ki, bu kitleye cevap olacak bir temsiliyet ortaya çıktığında en az bir -iki milletvekili çıkarması uzak ihtimal değil.

Peki, bu kararsız oylar kimlerdir?

Bi bakalım...

1-Pandemi sırasında adeta iflasın eşiğine gelen esnaf .

2-KHK kararlarıyla isten atılan memur ve işçi.

3- İş bulamayan işsiz gençler ordusu.

4- Üretim ve istihdama dahil edilmeyen ev kadınları.

5- Eğitim desteğinden uzak tutulan öğrenciler.

6- Sosyal hakları ellerinde alınan emek cephesi.

7- İş bulma umuduyla başka illere çalışmaya giden gençler (ki çoğu iş kazasında yaşamını yitirdi)

8-Pandemi sürecinde mesleki ve ekonomik zorluklar yaşayan sağlık emekçileri.

9- Kadına yönelik şiddet karşısında alanlara dökülen kadınlar ordusu.

10-İş- kur ve farklı kurumlarca işe alınıp bir iki ay sonrasında isten çıkarılan gençler.

11- Bir türlü atanamayan mezunlar ordusu.

12-Gönül verdikleri siyasi yapı ve partiler içindeki küskünler.

13-Seçilmiş mevcut siyasi şahsiyetlerden umudunu yitirenler.

14-Kayırma ve ötekileştirme politikalarına itiraz edenler.

15- kıyıda köşede unutulan yoksullar.

Yani bütünsellik içinde bakıldığında toplumun tüm katmanları.

Hal böyle iken,

Yarın ki günden bu insanlardan oy isteyebilmek her babayiğidin harcı değil.

Artık zaman "Ne olursa olsun, benim kitlem şaşmaz " demesin.

Vallahi de billahi de öyle de bir şaşar ki anasını bile beller.

Çünkü sen ne verdiysen o da sana aynısını verir.

(Toprak misali)

Varın gerisini siz düşünün.

Yani, yıllardır 'çantada keklik ' zihniyetini alışkanlık haline getiren siz.

Yani, seçildikten sonra beş yıl boyunca en fazla bir iki kez halkın arasında görülen siz.

Yani, tüm zamanların hayal kırıklığını yaşayan siz.

Ve 'SİZ' bilin ki, CANTADAKI KEKLİK UÇTU...

Bilmem anlatabildim mi?