Gün geçmiyor ki, ya  bir kadın öldürülsün veya dövülerek sokağa atılsın veya tecavüze uğrasın.

Artık televizyonda haberleri seyredemez, gazetelerin üçüncü sayfalarını okuyamaz olduk.
Çünkü rüyamızda görsek yorum dahi yaptıramayacağımız olayları okuyor hayretlere düşüyoruz.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre; 2017 yılında 409 kadın katledildi. Kadına şiddeti uygulayanların yüzde 22’si kocaları, yüzde 13’ü akraba ya da tanıdıkları oluyor. 2017 yılında 387 çocuk istismara uğruyor. Aynı yıl 332 kadın cinsel şiddete maruz kalıyor. Birde bilinmeyen hiçliğe sürüklenen kadınlarımız ve çocuklarımız var.!

En son, bütün vicdanlarda infial yaratacak iki evladını toprağa gönderen annenin hikayesine tanık olduk. Elinde, evladının emziği çaresiz, sadece kendisinin zor duyabileceği haykırışları kaldı hafızalarımızda. Gözlerindeki donukluk ve anlamsızlık. İri gözlerden sicim gibi akan göz yaşları cehennemin pınarı  gibi çağlıyordu. Yüreğinde ki alevin sönmesi mümkün değildi. Acısı arşa dayanmıştı. Siyahtı simsiyahtı. Gökyüzü artık onu karanlığında saklıyordu. Yönünü kaybetmiş, pusulaya ihtiyaç his etmeden yürüyor ve koşuyordu. Gözlerinde bitişin ifadesi, çaresizliğin son noktası ve beynindeki düşüncelerin ölümü ve cehennemin ortasında kalışını anlatıyordu. Maalesef yaşadıkları o kadar korkunçtu ki sadece Allahtan sabır ver demek yetmeyecekti. Asla, sabır burada devreye giremezdi. Çünkü cehennemin kor ateşi annenin bulunduğu her nokta ve zamandaydı.

İsyandaydı, defalarca koruma talep etmişti. Derdini anlatmaya çalışıyordu. Cani kocasından iki kuzusunu korumak adına nasıl çırpındığını anlatıyordu. Karakollar meskeni olmuştu. Ama nafile, duyan gören yoktu. Burası Türkiye'ydi. Tek arzusu boşanmak ve çocuklarına ve kendisine yeni bir hayat kurmaktı. Haklıydı bu isteğinde. Kim bilir evliliğinde neler yaşamıştı garibim. Ağlamaktan sesi çıkmıyordu. Koklamaya kıyamadığı iki evladını kara toprağa beyaz kefen içinde nasıl hediye edebilirdi ki?  Zordu hem de çok zor.

 Bu sırada kayınbiraderi bir açıklama yapıyordu. Kim bilir abimin psikolojisini bu kadın  nasıl bozdu da abim iki evladını öldürerek intihar etti. Bu açıklamayla kardeş kendince abiyi aklıyordu. Suç yine kadına yıkılıyordu. İnsanın içinden haykırmak geliyordu. Allah belanı versin, bu tarz aklayıcı açıklama yapacağına  otur da yaşananları ve gerçekleri gör ve utanarak yorum yapmaktan vazgeç.
Hatta cenazene bile sahip çıkma. Erdemli ol.

İşte sorunda tam burada başlıyordu. Erkeği korumak. Adamın yaptığını haklı çıkaracak sebepler üretmek. Kadını suçlamak ve olayın üstünü örtmek. Kısacası vicdanlarını temizlemek. Ah be sizler ölünceye kadar bu vebalin altından kalkamayacaksınız. Bizler, kendimizi bu tarz olaylarda yargılıyorsak, sizlerin daha fazla yargılaması gerekmiyor mu.? Ne zaman öğreneceksiniz, gerçekleri kabul etmeyi ve doğru düzgün yargılamayı. Bu kadınlar sizin gibi insanları asla hak etmiyor.

Aslında kadına, bu topraklarda yeterli değer verilmiyordu. Hep ikinci ve üçüncü sınıf muamele yapılıyordu. Bir çok insanın gözünde kadın milenyum köleleriydi. Çok az kadın, gerçekten hak ettiği değeri görebiliyordu.Türkiye'de yaşanan ve toplumumuzun en acı gerçeği olan insan yaşamına tecavüz eden hep erkeklerdi. Toplumsal dayatmalar ve baskılar neticesinde her şekilde kadın suçlu bulunduğu için erkek kendisinde her türlü hakkı görebiliyordu. Erkekler biraz düşünün derim ne kadar haklısınız.!

 Hiç gördünüz mü bir kadının, bir erkeğe, gece sokakta yalnız olduğu için tecavüz ettiğini veya gece minibüste yanlız bir erkek gördüğünde ormanlık alana götürerek bir çok kez tecavüz ettiğini ve hunharca  öldürdüğünü veya sokak ortasında yavaş  yürüdüğü için tekmelendiğini veya evlatlarını hunharca öldürerek kocasını cezalandırdığını.

Hayır göremezsiniz çünkü kadın naiftir, kadın annedir ve kadın genelde koruyucu ve kollayıcıdır. Kadın, dünyanın mihenk taşıdır.

 Bütün iş, erkek çocuk yetiştirirken anne ve babalara düşüyor. Kadının önemi ve değeri anlatılsa, evdeki kadına özgürlük ve eşitlik tanıyarak büyütülse her şeyden önce sen hep haklısın kavramından uzak yetiştirilse emin olunki bu kadar iğrençlikler yaşanmaz.

İki evladını yetiren anneye tekrar dönüyorum. İnternete tekrar tekrar izliyorum. Bir anda karşıma bir çok erkek tarafından katledilen kadın olayları ve yaşamları ile karşılaşıyorum. İnanın çok ürküyorum. Nasıl bir yerde yaşıyoruz .

Çok net biliyorum ki ne bu olay son nede bu olayların sonu gelecek. Ancak okullarda ek ders olarak kadın ve erkek olgusu ve değerleri anlatılsa, aileler birer eğitmen olarak erkek çocuklarına kadının önemli bir değer olduğunu, ve erkeklerin her hakka sahip olmadığını öğretebilse inanın bir çok olumsuz davranışın önüne geçileceği kanısındayım. Ayrıca sosyal medyayı çok iyi kullanan erkek dostlarımız var. Eğer kadınlarımıza uygulanan bu acımasız düşünce ve davranış biçimlerine tepkilerini çoğaltarak verirlerse  o zaman Türkiye'de kadınlarımızın yaşayacağı bir çok olayın önüne hep birlikte gecmiş oluruz. Lütfen kadınlarımızın yanında olun.

Sizlere veda ederken kadınlarımızın cennet pınarında bir melek olduğunu unutmadan  yaşamanızı ve Nazım Hikmetin bir şiiriyle  veda etmek isterim. Sevgimde kalın.

 

KADIN

Kimi der ki kadın;

Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.

Kimi der ki kadın;

Yeşil bir harman yerinde,

Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.

Kimi der ki hayalimdir,

Boynumda taşıdığım vebalimdir.

 

Kimi der ki hamur yoğuran,

Kimi der ki çocuk doğuran..

Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal

O benim kollarım, bacaklarım, başım,

Yavrum, annem, karım, kız kardeşim

Hayat arkadaşımdır..

Nazım Hikmet RAN