NATO üyesi ülkeler, 11-12 Temmuz tarihlerinde Litvanya’nın başkenti Vilnius'ta bir araya geldi. AK Partili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın toplantıda Ukrayna'nın NATO'ya katılmayı hak ettiği yönündeki açıklamaları ve Avrupa Birliği (AB) çıkışı, NATO toplantısından bu yana gündemde. Birçok kesim, Erdoğan’ın Rusya’nın giderek güçsüzleştiğini gördüğü için ve içerisinde bulunduğu ekonomik krizden kurtulma adına tercihini açıktan batıya yana kullandığını belirtiyor.

Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan gazeteci Murat Yetkin, “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski’nin ziyareti sırasında NATO üyeliğine destek vermesinin diğer NATO üyelerine Ukrayna’ya verilen desteği vurgulamak istemesi dışında fazla bir karşılığı yoktur. Çünkü zirve sonuç bildirisinde bu anca ileriye dönük bir temenni olarak yer almış, davet yapılmamıştır” dedi.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Hatimoğulları: Yol temizliğine ihtiyaç var DEM Parti Eş Genel Başkanı Hatimoğulları: Yol temizliğine ihtiyaç var

'STOLTENBERG’İN DESTEĞİNİN KARŞILIĞI YOK' 

Erdoğan’ın AB çıkışının zirve öncesinde yapıldığını belirten Yetkin, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in Erdoğan’ın AB çıkışını desteklemesinin fiiliyatta bir karşılığının olmadığını söyledi. Yetkin, “NATO Genel Sekreterinin bu çıkışı desteklemesinin fiiliyatta bir karşılığı olmadığı gibi İsveç için ‘destek veriyoruz’ demekten kolay bir şey yoktur; AB’de kararlar bir tek ülkenin desteğiyle değil, oy birliğiyle alınmaktadır. Bu çıkışlar batıyla iyi geçinme isteği ve İsveç’in (Anayasa değişikliği yanı sıra) bir talebi daha kabul ettiğini gösterip ‘yeşil ışık yakma’ gerekçesi yapma hamlesi gibi görünüyor” diye konuştu.

'BATIYA DAHA YAKIN DURMA MECBURİYETİ AĞIR BASTI' 

Erdoğan’ın Ukrayna’nın NATO üyeliğine ilişkin kullandığı ifadeler sonrası birçok kesimin Türkiye'nin Rusya'nın etki alanından kısmi olarak çıkarıldığı ve Rusya’nın giderek güçsüzleştiğini gördüğü için Erdoğan’ın tercihini açıktan batıya yana kullandığı yönündeki değerlendirmelere katılmadığını söyleyen Yetkin, “Ne Türkiye Rusya’nın tamamıyla etki alanındaydı, ne de bu hareketle oradan çıkmış sayılır” dedi. 

Erdoğan’ın AB mesajları ile Ukrayna konusundaki açıklamalarının Türkiye ile Rusya ilişkilerine etkisine ilişkin ise Yetkin şunları söyledi: “Fazla etkileneceğini sanmam. Geleneksel Rus diplomasisi her konuyu kendi çerçevesi içinde alır; son yıllarda Türkiye de bu çizgiyi kendi koşullarına uyarlamaya başladı. NATO ve Ukrayna değişkenleriyle Suriye değişkenleri elbette birbiriyle bağlantısız değildir ama birbirinden ayrıdır.” 

'TÜRKİYE’NİN VETO TEHDİDİ…'

Yetkin, NATO Zirvesi’nde Kürtlerin pazarlık konusu yapılıp yapılmadığına yönelik sorumuzu ise şöyle cevapladı: “Türkiye’nin coğrafi konumu, özellikle de Karadeniz, Kafkaslar, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz komşuluğu dikkate alındığında feda edilebilir değildir. NATO’nun ikinci kara gücü ve dördüncü hava gücü hâlâ Türkiye’dir. Dolayısıyla NATO içinde çoğu ülkeden daha güçlü konumda sayılır. İkincisi, İsveç gibi yerleşik bir demokrasinin bir dış politika etkeni yüzünden Anayasa değişikliğine gitmesi hiç alışıldık bir şey değildir. Türkiye’nin veto tehdidi nedeniyle NATO ülkeleri son bir senedir PKK ve bağlantılı cephe örgütlerinin faaliyetlerini kamuoyuna açık tartışmakta ve söylemde de kalsa onaylamadıklarını beyan etmektedir. Bir NATO belgesinde YPG/PYD terörle ortak mücadele çerçevesinde ilk defa ismen kayda geçmiş durumdadır. Bunların etkisi kısa değil, orta ve uzun vadede anlaşılır. İsveç hükümeti açısından sorunun ülke içinde bir güvenlik ve asayiş sorununa yol açmamak için kademeli geçiş ihtiyacı olduğu görünmektedir.”

'KÜRT POLİTİKASINDA BİR DEĞİŞİKLİĞE GİTMEYECEK' 

Yaşanan gelişmelerle birlikte Erdoğan’ın Kürt politikasında bir değişikliğe gitmeyeceğini belirten Yetkin, “Erdoğan’ın Kürt politikasında bir değişiklik olacağını zannetmiyorum. Öncelikle diğer her konuda da seçim zaferini, izlediği politikaların halk tarafından onaylandığının kanıtı olarak gördüğü son yirmi yılda yeterince anlaşıldı. İkincisi, Suriye ve Irak’taki MİT-TSK operasyonları PKK ve bağlantılı cephe örgütlerine hasar verdiği anlaşılıyor. ABD’nin ise Suriye’de sonsuza kadar kalmayacağını tahmin etmek için Vietnam, Irak, Afganistan örneklerini anımsamak yeterlidir. Üçüncüsü, Lazkiye hava üssü ve Tartus deniz üssünün Rusya’nın bütün Akdeniz, Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Basra Körfez bölgesindeki yegâne askeri varlığı olduğu unutulmamalı. Rusya için en önemlisi bu varlığı yitirmemektir. Türkiye’nin ABD-Rusya karşıtlığını birbirine karşı kullandığı sahnelerden biri de Suriye’dir. Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in çok ısrar etmesine rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın ‘Önce Türk askeri topraklarımızdan çıksın’ koşulunu defalarca reddetmesi mevcut görünümün gidebildiği yere kadar sürdürülmek isteneceğini gösteriyor” ifadelerinde bulundu. 

Editör: Haber Merkezi