VanHaber  - Anayasa Mahkemesi (AYM), Kürdistan Özgürlük Partisi’nin (PAK) kapatılması için yapılan başvuruyu reddetti.

Türkiye Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 17 Mayıs 2017’de hazırlamış olduğu iddianamede, 2014 yılında kurularak tüzel kişilik kazanan PAK hakkında, iki yıl içinde ilk büyük kongresini toplamadığı ve zorunlu organlarını oluşturmadığını iddia ederek , Siyasi Partiler Yasası’nın 14/7. maddesinin ihlâl edildiği gerekçesiyle kapatma davası açmıştı.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, partinin kuruluş süreci döneminde ilk büyük kongresini yapmadığını ve zorunlu organlarını oluşturmadığını iddia ederek kendiliğinden dağılma halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona erdiğinin tespitine karar verilmesini talep etmişti.

Anayasa Mahkemesi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başvurusunu 25 Haziran 2020’de karara bağlayarak reddetti.

Dün Resmi Gazete’de yer alan kararda şu ifadelere yer verildi:

“Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın göndermiş olduğu 6/11/2017 tarihli ve 51047475/2017-2489 sayılı yazıda Partinin ilk büyük kongresini gerçekleştirdiği ve zorunlu organlarını oluşturmadığı bildirilmiştir.

-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesi, Kürdistan Özgürlük Partisinin savunması, Raportör Sadettin Ceyhan tarafından hazırlanın rapor, ilgili Anayasa ve kanun hükümleri, bunların gerekçeleri ile diğer belgeler okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Partinin süresi içinde ilk büyük kongresini yapmadığını ve zorunlu organlarını oluşturmadığını ileri sürecek kendiliğinden dağılma hâlinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona erdiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir,

-Partinin savunmasında, ilk büyük kongrenin 4/12/2016 tarihinde toplandığı belirtilmiş; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca söz konusu kongrenin 2820 sayılı Kanun uyarınca geçerli bir kongre olarak değerlendirilmemesi üzerine gönderilen ek savunmada 14/10/2017 tarihinde büyük kongrenin tekrarlanması yönünde bir karar alındığı ifade edilmiştir.

-2820 sayılı Kanun’un 14. maddesinin birinci fıkrasında siyasi partinin en yüksek organının büyük kongre olduğu, yedinci fıkrasında ise ilk büyük kongrenin partinin tüzel kişilik kazanmasından başlayarak iki yıl içinde toplanması gerektiği belirtilmiştir.

-Anılan madde uyarınca gerekli kuruluş bildirisi ve eklerini 11/12/2014 tarihinde İçişleri Bakanlığına vererek Kanun’un 8. maddesine göre tüzel kişilik kazanmış bulunan Partinin bu tarihten itibaren iki yıl içinde ilk büyük kongresini toplaması ve zorunlu organlarını oluşturması gerekmektedir.

-Kanun’un 121. maddesinin birinci fıkrasında “Türk Kanunu Medenisi ile Dernekler Kanununun ve dernekler hakkında uygulanan diğer kanunların bu Kanuna ayları olmayan hükümleri siyasi partiler hakkında da uygulama.” denilmektedir. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 87. maddesinde kuruluş amacının gerçekleşmesinin imkânsız hâle gelmesi, ilk genel kurul toplantısının kanunda öngörülen sürede yapılmaması ve zorunlu organlarının oluşturulmaması, tüzük gereğince yönetim kurulunun oluşturulmaması imkânsız hale gelmesi ve olağan genel kurul toplantısının iki defa üst üste yapılamaması gibi durumlar demeğin kendiliğinden sona erme nedenleri olarak sayılmıştır.

-Anayasa Mahkemesi çeşitli kararlarında, büyük kongrelerini süresinde yapmadıkları için haklarında dağılma hâlinin ve buna bağlı olarak hukuki varlıklarının sonu erdiğinin tespitine karar verilmesi talebinde bulunulan partilerin savunmalarının istenmelerinden sonra da olsa büyük kongrelerini yapmaları, siyasi ve hukuki varlıklarını devam ettiğine yönünde bir iradenin varlığı olarak kabul etmiştir.

-Her ne kadar Parti tüzel kişilik kazanıp 11/12/2014 tarihinden başlayarak iki yıl içinde ilk büyük kongresini gerçekleştirmemiş ve zorunlu organlarını oluşturmamış olsa da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 6/11/2017 tarihli ve 51047475/2017-2489 sayılı yazısına göre Partinin 21/10/2017 tarihinde ilk büyük kongresini yapmak ve zorunlu organlarını oluşturmak suretiyle siyasi ve hukuki varlığını devam ettirme yönündeki ifadesini ortaya koyduğu anlaşılmıştır.

-Açıklanan nedenlerle Partinin kendiliğinden dağılma hâlinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona erdiğinin tespitine karar verilmesi talebinin reddi gerekir.

-Kürdistan Özgürlük Partisi’nin kendiliğinden dağılma hâlinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona erdiğinin tespitine karar verilmesi talebinin reddine oy çokluğuyla karar verildi.”

PAK’a “Kürdistan” ismi nedeniyle açılan dava devam ediyor

PAK, haberin medyada “Kürdistan” isminden dolayı açılan davanın reddedildiği şeklinde yer alan yanlış anlaşılmalara ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“PAK Hakkında Açılan Kapatma Davası Devam Ediyor

Çeşitli medya organlarında yer alan ‘Anayasa Mahkemesi PAK (Kürdistan Özgürlük Partisi) hakkında açılan kapatma davasını reddetti’ başlıklı haberlerin yanlış anlaşılmalara yol açması nedeniyle bu açıklamayı yapmak zorunlu olmuştur.

Bugünkü(29.07.2020) Resmi Gazete’de yayınlanan ve partimiz PAK (Kürdistan Özgürlük Partisi) hakkındaki Anayasa mahkemesi’nin (AYM) kesin hükmünü içeren 25.06.2020 tarihli 2017/3 Esas, 2020/4 nolu karar dikkatlice okunduğunda anlaşılacaktır ki, söz konusu Kapatma Davasını Red kararının, Partimiz PAK hakkında açılan Esastan Kapatma Davası ile bir ilgisi yoktur.

Yukarıda anılan ve 29.07.2020 Çarşamba günü yayınlanan Resmi Gazete’de yer alan karar, Yagıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’na muhalefetten hareketle hakkımızda açılan davaya ilişkindir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 17 Mayıs 2017 tarihinde hazırlamış olduğu iddianamede, 2014 yılında kurularak tüzel kişilik kazanan partimizin, iki yıl içinde ilk büyük kongresini toplamadığı ve zorunlu organlarını oluşturmadığını iddia ederek , Siyasi Partiler Yasası’nın 14/7. maddesinin ihlâl edildiği gerekçesiyle Kürdistan Özgürlük Partisi(PAK) hakkında kapatma davası açmıştı.

PAK Parti Meclisi ise, bu iddianame üzerine, AYM’ye sunduğu belgelerle PAK’ın yasal Kongre prosedürüne uyduğunu, zorunlu tüm organlarını oluşturduğunu ispatlamıştı.

AYM, PAK tarafından yapılan savunmayı da incelenmiş, Savcılığın iddiasını kanıtlayacak bir delil bulunmadığı için partimiz hakkında bu konuyla ilgili açılan kapatma davası oy çokluğuyla, 16’ya karşı 1 oy ile reddedilmiştir.

Partimiz PAK (Kürdistan Özgürlük Partisi) diğer tüm partiler gibi yasal gerekleri yerine getirmiş, resmen ve fiilen faaliyetlerini sürdüren meşru ve yasal bir partidir. AYM’nin kararı da bunu tescil etmektedir.

Ne var ki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın istemiyle PAK’ın ismi ve programı gerekçe gösterilerek PAK hakkında açılmış ve AYM tarafından da kabul edilen Esastan Kapatma Davası devam etmektedir.

Bilindiği gibi Anayasa Mahkemesi 19.01.2019 tarihinde PAK’ın ismindeki ‘Kürdistan’ adı ve Kürtlerin millet olarak varlığını, ana dille eğitim hakkını, Kürdistan’ın bir ülke olarak varlığını ve Kürt milletinin kendi geleceğini belirleme hakkını dile getiren programından dolayı PAK hakkında kapatma davası açmıştı. PAK da Anayasa Mahkemesi’nde yapmış olduğu Kürtçe ve Türkçe savunmasıyla, parti ismi ve programını değiştirmeyeceğini dile getirmiş ve programında dile getirilen görüşlerini savunmuştu.

Parti ismi ve programı gerekçe gösterilerek Anayasa Mahkemesi tarafından PAK’ın Esastan Kapatılması talebiyle açılan dava halen devam etmektedir.” (Rûdaw)

Editör: TE Bilisim