Mezuniyet sonrasında uzun yıllar işsiz kalmış adeta hayattan bezmişti.

Gün be gün kahırlanıyordu..

Zaman zaman canına kıymaya dahi niyetlendiği olmuştu.

Çok kapı çaldı, çok kişiye ricada bulundu.

Sonunda rica minnet devlet kurumunun birinde iş bulduğunda 30 yaş sınırındaydı.

Dünyalar onun olmuştu.

"Fırsat bu fırsat " deyip, üniversite yıllarında  tanıştığı kıza nişan yüzüğü taktı.

İşe başladığı yılın sonbaharında ise mütevazı bir törenle sevdiği kızla evlendi.

Kentin arka mahallelerinin birinde üç gözlü toprak damlı bir eve kiraya girdi.

Aradan yıllar geçti.

Karınca kararınca geçinip gidiyorlardı..

19 yıllık evliliklerinde üç kız çocukları oldu.

Çok fazla şeyleri olmadı ama mutlu huzurlu bir hayatları vardı.

Etliye sütlüye karışanlardan değildi.

Yılda bir yapılan newroz kutlamaları ve dört-beş yıl da bir düzenlenen seçim mitingleri dışında marjinal siyasi etkinliklerden uzak duruyorlardı.

KARA BULUTLAR ÇÖREKLENİYORDU

Dondurucu soğukların hüküm sürdüğü zemheri ayıydı.

Her zamanki gibi mesaiden çıkar çıkmaz minibüs durağına yürüdü...

Durağın içindeki manavda bir iki poşet meyve sebze alıp, dolmuşun en arka sıralarındaki koltuklardan birine oturdu.

Çünkü en son inen yolculardandı.

Köy içi lavaşçı durağında "kaptan inecek var" diye seslendi ve dolmuş kapısı açılır açılmaz aşağı atladı.

Büyük kızı helin kapıyı açtı.

Babasının elindeki poşetleri alan Helin "abı ... dadé nexaşe..." (Bu yörede kimi çocuklar babalarına 'abi' diye hitap eder)

Abi telaşla odaya girdi ve sobası sönen soğuk odada eşi halime'nin yorgan altında inlediğini fark etti.

Hamilelik ağrılarına yordu.

Çünkü kadıncağız üçüncü çocuğuna hamileydi.

"Helo te xére?" Diye sordu iki canlı kadıncağız,"eşo...nevgé mé gelek déşe" kocasının adı 'eşo ' değildi ama helima kendisine 'Eşo ' diyordu.

Eşo,"de rabe qewa mé ... cawbeleka mén rabe déştek nine...sancıya zaroke "

(De kalk kekliğim... ceylan gözlüm... çocuk ağrılardır. Bir şey değil" diye teselli etti helima'yé.

Anne acılar arasında inlemeye devam ederken, kızı Helin'nin yardımıyla birkaç odun ve tezek doldurdukları sobayı yeniden ateşlediler.

Oda ısındı ısınmasına da Halime'nin ağrıları gün ağarana kadar devam etti.

Helin'in babası, mahalleye gelen ilk dolmuşla, cawbelek’i bölge hastanesi aciline götürdü.

Muayene -tahlil- tetkik derken, rapora "iki böbrekten biri iflas etmiş " diye yazıldı.

Kadıncağız, 5-6 ay sonrasında tek böbrekle üçüncü kız çocuğunu dünyaya getirdi.

Tedavi yıllar sürdü.

Elde avuçta ne varsa doktor ve ilaç masraflarına gitti.

Büyük kız çocukları, part-time çalışmaya başladılar

Ne de olsa bir şekilde yaşam devam ediyordu.

Gündüz dairede mesai yapan baba, mesai çıkışı ve hafta sonları badana-boya işleri yapmaya başladı.

Bu arada 20 yıllık hizmet süresi de bitmek üzereydi.

2016 yıllarına gelinmişti.

Siyasi olayların tavan yaptığı, siyasî iktidarın marjinal stratejiler yaptığı yıllardı.

Muhalif siyasiler tutuklanıyor.

Seçilenlerin yerine kayyum atanıyordu.

Herkes gibi Helin'in babası da kaygılıydı.

Her an her şey olabilirdi.

Her gün yeni kararnameler yayınlanıyordu.

Yaş ile kuru bir arada yanıyordu.

Veee sonunda korktuğu başına geldi.

Yine böylesi bir ramazan gününde, mesaiye gitmek üzere evden çıktı.

Halime, "gelirken çocuklara biraz halka tatlısı getir... benim de canım çekti " deyip 19 yıllık hayat arkadaşını uğurladı.

Ama onu bekleyen kötü bir sürpriz vardı.

Her zamanki gibi saatinde daireye ulaştı.

Masasına oturup bilgisayarı açtı ve önceki günden yarim kalan işlemleri tamamlarken, müdürün sekreteri elindeki zarfı Helin'in babasının masasına bırakıp çıktı.

Masaya bırakılan zarfta,"Bakanlığımızca yapılan soruşturma ve inceleme sonucunda kurumun işleyiş ve selameti hususunda görevinizden uzaklaştırılmanız uygun görülmüştür "

Yani KHK (Kânun Hükmünde Kararname) ...

Yani kısacası "Helin'in babası seni görevden memurluktan aldık " fermanı.

Omuzları çöktü, dizlerinin bağı çözüldü.

Oturduğu koltuktan kalktı, mesai arkadaşlarına baktı ve bir tek laf etti.

"Xatré we"

"Allahaısmarladık "..

İftar saatlerine kadar Van sokaklarında dolandı.

Onun gibi binlerce KHK'lının dolaştığı sokaklarda.

Sonrasında tatlıcı tezgahına doğru yürüdü, Bir kilo kadar halka tatlısı alıp evin yolunu tuttu.

Onun iftara gittiği saatlerde, başka mekanlarda siyasi yapılar odalar, vakıflar vs.vs .. hatırı sayılır paralar harcayıp iftar sofraları kuruyorlardı.

Eve vardığında, mahalledeki şaşaalı cami minaresinin ışıkları yanmıştı.

Ezanın okunması an meselesiydi.

Zaten halime kadın da olan bitenden habersiz iftar sofrasını kurmuştu.

Ezan sesinin duyulmasıyla hep birlikte dualar edip iftarlarını açtılar.

Helin'in babası balkona çıkıp bir sigara ateşledi.

Birle yetinmedi.

Üç sigarayı ardı ardına dumanları.

Kızının balkona getirdiği iki üç bardak çayı da yudumladı ama başına gelenleri kimseyle paylaşmadı.

Bir-kaç hafta bu böyle devam etti.

Bayram arifesinde çocuklarını alıp çarşıya götürdü.

Kredi kartında kalan limitle bayramlıklar aldı.

Cawbeleka mén dediği halime'yi de ihmal etmedi.

Bir bluz-tonik, bir eşarp da ona aldı.

En çok sevdiği lacivert tonlu çiçekli bir eşarp.

Bayram sabahı da çocuklarının elinde tutup annesinin mezarına götürdü.

Eş dost akraba dolaştılar.

Birkaç gün sonrasında, Halime, Helin ve kardeşleri geç saatlere kadar beklediler ama babaları gelmedi

Sağa sola sordular, gören duyan olmamıştı.

Polise gittiler yine eli boş döndüler.

Helin durmadan telefon da babasını arıyordu ama telefon da kapalıydı.

Veee günler sonrasında kapıya gelen sivil adamlar Halime kadını araca bindirip YYÜ üniversitesi morguna götürdüler.

Hastane koridorlarını inleten feryat, Helin ve iki kardeşinin babasının intihar ettiği feryadıydı...

Kurdu kuşu tövbeye getirten çığlık üç çocuğu yetim, Bir kadını dul bırakan KHK'linin intihar mektubuydu.

Bir ocağın söndüğünü beyan eden feryattı.

Ramazan mübarek ola!!!

Editör: TE Bilisim