Ya Allah aşkına vatandaşa reva görülen bu eziyeti gören yok mu?

Teknolojinin baş döndürdüğü 21 yy da, bu kuyruklar da neyin nesi?

Bu görüntüler istismar değil de ne?

Vallahi de billahi de 'para hırsı' kural kaide tanımaz bir hal almış.

İnsan onur ve haysiyeti aleni kaldırımlarda sürünüyor.

Eyyy kentin seçilmişleri..

Eyyy kentin yöneticileri..

Eyyy basın...

Size seslenmeyi bir zaruret olarak görüyorum.

Eğer ki zahmet buyurur da evinizden biraz erken çıkarsanız.

Yani sabahın 7-8 gibi.

Şöyle İpekyolu arterinden başlayıp, Maraş caddesinden yukarı, ordan da Cumhuriyet caddesinden Besyol'a doğru turlayın.

Zahmet buyurup araçlarınızdan dahi inmeyin.

Araçlarınızın film çekilmiş camlarından dışarı baktığınızda,

Uzun uzadıya uzanan insan kuyrukları göreceksiniz.

Nerde mi?

TEDAŞ, VEPSAŞ, VASKI, AKSA, TELEKOM, PTT, TAPU, VERGI DAİRESI, SGK ve tüm BANKA şubelerinin önlerinde.

Peşinen söyleyeyim, o kuyruklarda, ağırlıklı olarak kadınlar olduğunu göreceksiniz.

Hatta ve hatta kucağında bebekleri ve analarının eteklerine yapışmış çocuklar göreceksiniz.

Giyim ve kuşamlarından belli ki, %90 dar gelirli insanlar.

Ve sizi temin ederim ki

Kimse oraya keyfinden gelmemiş.

Her birinin farklı bir arzuhali var elbet.

Ekseriyetinin arzuhali de bir kaç kuruş yardım parası.

Beli kırılsın, yokluk yoksulluk işte.

Lakin şartlar ağır, ahval perişan.

Normal bir süreç olsa, bahar yaz olsa pek göze gelmez de ama

Pandemi salgını alabildiğine yayılıyor.

Kuyruklarda sosyal mesafe iflas etmiş.

Hava sıcaklıkları eksilerde seyrediyor.

Kuyrukta bekleyen anaların üzerinde doğru dürüst libas yok, bebeler titriyor ...

Anlayacağın nerden tutsan elinde kalıyor.

Oysa inadına inat kuzu can derdinde, kasap et derdinde.

Kimin umurunda bu kuyruklar!!!

Neymiş efendim, 'Personel eksikliği ya da pandemi tedbirlerinden dolayı küçülme "

Eee vallahi yalan, billahi de yalan.

"Neden?" dersen...

Elektrik faturasının ödemesi iki gün geçsin, senin elektriğinin anında kesilmesi için personel var.

Doğalgaz faturan aksasın, mühürlenmesi için personel var.

Banka borcun mu gecikti?

Haciz işlemi için personel var.

Suyun faturasını ödemeyi mi unuttun?

Vananın kapatılması için personel var.

Ama kuyrukların oluşmaması için ne hikmetse personel yetersiz.

Buna kargalar güler kargalar...

Ama suç sadece et derdinde olan kasabın mi???

Haşa... sümme haşa.

Bıçak altına yatmış kuzu da pek masum sayılmaz ya.

Yani kuzu misali olan ahaliden söz ediyorum.

Yani kendimizden.

Faturası gelir son güne bırakır.

Hatta ve hatta "yahu zaten bir yasa çıkar silerler bu borcu" zihniyeti...

İşte bu zihniyettir bizleri bu zulme maruz bırakan.

Yahu sormazlar mı adama...

Bugüne kadar kimin bir kuruş borcu silindi de seninkisi silinsin?

Bir GSM operatörüne 3 lira borcun olsun o borç 10 yıl 20 yıl da geçse yüzlerce misliyle senden tahsil ederler.

Bankalar ha keza.

Ölen şahsın borcunu tahsil ediyorlar, sen kalkmış "borcum silinecek " diyorsun!!!

Şaşarım aklına...

Vesselam...

Alacaklı da bu para hırsı, biz de bu işgüzarlık ve memleketin de sahipleri bunlar oldukça vallahi bu kentte kuyruklar daha da uzar.

Zira teknolojinin bu kadar geliştiği bir dünyada, Tüm bu işlemler iki parmağın oynatılması ile çözülecek işlerdir.

Ama 'şımarırız !' Diye onu da sanırım bize layık görmüyorlar..

Belki de ben yanılıyorum.

DİKLENME EFENDI HADDİNİ BİL

Başınız ağrıttım ise af ola...

Farklı bir gözlemime dair bir iki notu daha paylaşıp sizi azad edeceğim.

Size samimiyetimle söylüyorum.

Kendim tanık olmasam yazmazdım..

Anlatayım...

Semaver kavşağı ışıklarındayım.

Ağır aksak yürüyorum.

Ayaklar arızalı ya..

Polis memurları rutin kontrolde...

Audi marka bir  araç direksiyonda 20 yaşlarında bir genç.

Şoför tarafındaki cam açık ve camdan duyulan bangır bangır müzik sesi.

Polis memuru, 'efendiye!' , sağa yanaşması için işaret veriyor.

Efendi soldan kaçmaya yelteniyor ama niyet hasıl olmuyor.

Bekliyorum ve olan biteni izliyorum.

Polis kibarca , "evraklar lütfen" ...

Efendi, sigarayı sol ele alıp sağ elle evrak uzatıyor.

Polis tekrar "beyefendi maskeniz neden yok"

Efendi !, hoşnutsuz şekilde kafa sallıyor.

Konsoldaki telefonu alıp bir yeri arıyor.

Polis memuru, bir şeyler yazarken, o da bir yandan telefonla konuşuyor bir yandan da polis memurunun yaka numarasını okumaya çalışıyor.

O arada polis memuru yazdığı evrakı, imzalaması için sürücü efendiye uzatıyor.

Ama efendi inatla imzalamıyor.

Tartışma başlıyor, haliyle trafikte kilitleniyor.

Korna sesleri ve seslenişler...

Ve ben olay yerinde uzaklaşıyorum.

Behey insaf...

Ya da behey insafsızlık...

Kendi kendime sorular sormaya başlıyorum.

Şaşkınlık ve hayretler içindeyim.

Efendi... sen bu gücü kimden alıyorsun?

Bu ne edepsizlik?

Bu ne külhanbeylik?

O polis memuru da senin gibi bir insan.

Sadece kendisine verilen görevi yapıyor.

Sen lüks aracınla magandalık yaparken o insan 7/24 o kavşakta ayakta dikiliyor.

Az bir empati yap.

O da senin gibi bir can.

O belki de bir baba.

Düşün ki onun da hastası olabilir.

Onun da borcu olabilir.

Onun da üzüntüleri ve acıları olabilir.

Yani sence evinde çıkarken, hep güle oynaya mi çıkıyor?

Ya da kendi çoluk çocuğunun geçim derdi olmazsa, bu soğuklarda gelip o kavşakta saatlerce bekler mi?

Sanmıyorum...

Seninki gibi zengin babası olsa, alır altına senin ki gibi lüks aracı ve memleketinde hayatın tadını çıkarır.

Ama demek ki senin şartlara sahip değil ki gelip bu kavşakta sana hizmet veriyor.

Ama sendeki bu nasıl bir vicdan?

Bu ne külhanbeylik?

Bu ne saygısızlık.

Sen ve sen gibiler hayatin her alanında var.

Sadece bu muamele polis memurlarına karşı mı?

Elbette değil.

Sağlık çalışanlarına karşı da bu magandaların sergilediği tavır aynı.

Küfürler, hakaretler sınır tanımıyor..

Bize ne oldu böyle???

Ne oldu da ruh sağlığımız böyle bozuldu.

Emin olun ki, hayret ve şaşkınlık içindeyim.