DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, Türkiye’de Kürt sorununun iktidara gelmek isteyen tüm partilerce suistimal edildiğini vurguladı. Son kurultayında Kürt sorununu çözeceği iddiasında bulunan CHP’ye de seslenen Güven, “Rojbaş” diyerek, muhatabın kim olduğuna işaret etti.Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven, dün akşam JİN TV’de Nezahat Doğan’ın sorularını yanıtladı.

Kürt sorunundan yeni mücadele dönemine, kadın kazanımlarına dönük saldırılardan yönetememe krizine kadar birçok başlığı değerlendiren Güven, geçtiğimiz günlerde polis tarafından kapısına mühür vurulan DTK’ye dönük baskılara da değindi.18 yıldır AKP politikalarına itaat etmediklerini ve asla boyun eğmediklerini vurgulayan Güven, bu duruşları nedeniyle kapatmalar ve tutuklamalarla sindirilmek istendiklerini kaydetti.

DTK’nin de bu müdahalelerden payına düşeni aldığını aktaran Güven, “2007’de çalışmalarına başlayan Mezopotamya coğrafyasında yaşayan kültürlerin, inançların, kimliklerin herkesin içinde yer aldığı, Kürt sorununun demokratik çözüme kavuşması için aslında bir şans olan, bu uğurda ciddi çalışmalar yürüten, çalıştaylar yapan ve devletin de resmi olarak muhatap aldığı bir kongreyken, bugün kongreyi terörize eden, kriminalize eden bir yaklaşımla karşı karşıyayız. Bunlara şaşırıyor muyuz? Elbette ki değil” dedi.

‘Kapıya mühür vurabilirler ama…’
Bu yönelimlere karşı nasıl bir yol izlediklerine de değinen Güven, şunları söyledi:En çok tartıştığımız, çıkış yolu bulmaya çalıştığımız konu bu. Onun için iki heyet yollardayız, bir heyetimiz Dersim’den başladı. Mardin, Van, Hakkari’ye devam edecek. İkinci heyetimiz de İstanbul’dan başladık, İzmir ve Mersin’e kadar devam edeceğiz. Heyetimiz DBP, DTK, HDK, HDP ve TJA’nın katılımıyla birlikte sivil toplum örgütü ve halkla buluşuyor. DTK’nin kapısına mühür vuruldu, buna karşı çalışmalarımızı yürütüyoruz.

Belki bir kapıya mühür vurulabilir ama binlerce insanın yüreğine mühür vurulamaz. Bu insanlar bu kongreyi tercih ettiler, kongre bununla var oldu, meşrudur” diyerek çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İstanbul’da ziyaret ettiğimiz sivil toplum örgütleri ve demokratik kitle örgütleri ve yaptığımız halk toplantıları büyük bir ilgiyle karşılanıyor. Karşılıklı görüş alışverişinde bulunuyoruz hem öneri-görüş alıyoruz, hem mevcut durumu aktarıyoruz iyi geçiyor toplantılarımız.

‘Ebru ve Aytaç için 20-30 bin kişi olabilseydik…’
Türkiye’de faşizm olgusunun iliklere kadar hissedildiğini belirten Güven, “Bir ülkede eğer insanın canını ortaya koyacak kadar ileri giden bir durum varsa, o ülkede insan haklarından, hak, hukuk adaletten söz edebilmek mümkün değildir” dedi ve ekledi:

Hak arayışı nasıl bir aşamaya gelmiştir ki bir insan adil yargılanmak istiyorum diyerek vücudunu bedenini ortaya koyar. Sevgili Ebru ve Aytaç da şu anda bunu yaşıyor. Bundan kısa süre öncede Helin de, İbrahim de, Mustafa da aynı uğurda bedenlerini açlığa yatırarak dirhem dirhem eridiler yaşamlarını yitirdiler. Şimdi bu ülke gerçekliğinin fotoğrafını veriyor. Ülkede hak, hukuk, adalet kalmamıştır. Bunun kalmadığını herkes ifade ediyor. Fakat kimse yüksek sesle dile getirmiyor.

Bunun için örgütlü olmak gerekiyor. Tek tek bireylerin ortaya çıkıp bir şeyi yapmasıyla değil. Bakın şimdi açlık yüzünden insanlar bedenini ateşe veriyor, açlıktan insanlar toplu intihar ediyor. Üzülmek yetmiyor, örgütlü olmak gerekiyor. Bu şekilde tutumumuzu ortaya koyarsak devletlere de iktidarlara da despotlara da geri adım attırabiliriz. Ebru ve Aytaç için hastanenin önünde biz 20-30 kişi değil, 20 bin, 30 bin kişi olsaydık emin olun ki devlet geri adım atmak zorunda kalırdı.

CHP’ye ‘Kürt raporu’ eleştirisi
Türkiye’de Kürt sorununun iktidara gelmek isteyen tüm partilerce kullanışlı bir alan olarak görüldüğüne işaret eden Güven, hem AKP’nin hem de muhalefetin son dönemde bu alana ilişkin verdiği mesajları da değerlendirdi.

Güven, bu konudaki bakış açılarını şöyle dile getirdi:

AKP iktidar olana kadar Kürt sorunu var dedi, iktidarını pekiştirmek için buna ihtiyacı vardı. Kürtler de bir kredi verdiler, dolayısıyla o krediyle iki üç dönem iktidar olup devletleştikten sonra artık ‘Kürt sorunu diye bir sorun yoktur’ demeye başladı.

CHP de 1989’da bir Kürt raporu yazdı. Aradan geçen yıllarda hiçbir şey yapmadı ve şimdi yeniden bir rapor hazırlayacağını söylüyor. Buna Kürtlerde ‘Rojbaş’ derler gerçekten. Bu saatten sonra hazırlanacak Kürt raporunun çözümü olmayacak. Kürtler artık gerçek anlamda Kürt sorununda çözümünün muhatabının kim olduğunu çok iyi biliyor. İstanbul seçimleri bir kez daha Kürtlerin gücünü ortaya koydu.

Kürtler ne AKP ne de CHP’yi desteklediler. Üçüncü yol olarak tarif edilen demokratik bir cephe açarak kaybettirmek üzere oy kullandı. Bunu da gösterdiler. AKP de bütün hesaplarını gözden geçirmek zorunda kaldı. Artık bu tarzda devam eden bir siyasetin kimseye bir faydası yok. Kürtler bu ülkede vardır, hakkı hukuku vardır, Kürtlerin dili vardır ve bunu kabul etmek zorundasınız. Bin yıl geçse de bunu kabul etmek zorundalar. Aksi durumda kendileri tarihin çöp sepetine gidecekler bu seçim olmasa da bir sonraki seçim.

Biden’ın Kürtler hakkındaki sözleri
Güven, ABD’de 3 Kasım’da yapılacak başkanlık seçimlerinde Demokratların adayı olan Joe Biden’ın 8 ay önce yaptığı ve Türkiye’de yeni gündem olan konuşması hakkında da konuştu.

Biden’ın “Kürtlerin olmadığı bir Ortadoğu olmaz” sözüne değinen Güven, şöyle konuştu:

Hem Joe Biden, hem Trump’ın zaman zaman yaptığı açıklamalar var. Rusya’nın da yaptığı açıklamalar var. Şunu çok net ortaya koyalım. Egemenlerden yada Türkiye’deki durumu gördüklerinde seyirci kalanlardan bir medet ummuyoruz. Biz öz gücümüze ve kendi mücadelemize güveniyoruz. Bu güne kadar da kimseye yaslanarak mücadele etmedik. 12 Eylül’lerden bugüne kadar Kürtler Amed zindan gerçekliğini de yaşadılar, faili meçhulleri de yaşadılar, köy yakmaları da yaşadılar ama kimseye yaslanmadılar. Şimdi de aynı şey geçerli, fakat Ortadoğu’da bir realite var artık. Bu realite görmezden gelinemez. Bir DAİŞ barbarlığı yaşandı o coğrafyada insanlar DAİŞ barbarlığını çocuklarını korkutmak için misal göstererek ‘DAİŞ geliyor kafanızı kesecek’ derken Kürt gençleri o barbarlığı durdurabilme gücünü gösterebildiler.

Şimdi bu yaşananları görmezden gelemez egemenler. Her ne amaçla Ortadoğu’da var olmak istiyorlarsa olsunlar Kürt realitesini tanıyarak, bilerek gelecekler. Joe Biden bugün söylemedi aylar önce söyledi, ama şimdi muhalefete yüklenmek için malzeme yapılıyor. Evet Ortadoğu’da siyaset yapacaklarsa Kürtlerin iradesini görmek zorundalar.

‘Kadınlar geri adım attıracak’
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme yönünde niyet beyan eden iktidara karşı kadınların haftalardır sokaklarda direndiğine de işaret eden Güven, bunun AKP’ye geri adım attıracağını dile getirdi. Güven, şunları söyledi:

Şimdi AKP oturup yeniden konuşmak zorunda kaldı. Kadınlar alanlara çıkıp coplandılar, gaz yediler, yerlerde sürüklendiler ama eve girmediler. İşte anlatmak istediğim tam da bu. Kadınların bu iradesi toplumun birçok kesimine ilham oldu. Tedbirlerimizi alacağız alanları terk etmeyeceğiz dediler. Kadınların yürüttüğü bu mücadele aslında genele de bir perspektif sunan, harekete geçiren bir nokta oldu. Aslında bu yeni değil, kadınlar hep böyleydi. Tarihten bu yana kadın mücadelesi hep gerçekten küçük noktalardan çıkış yaparak topluma örnek teşkil etmiştir. Çünkü biz toplumun demokratikleşmesinin de kadının özgürlüğünden geçtiğini, kadının mücadelesinden geçtiğini biliyoruz.

Editör: TE Bilisim