Dün, altını kalın çizgilerle yazdıklarım ve söylediklerimin arkasındayım.

Eğer ki o yazdıklarım ve söylediklerimin neler olduğunu soracak olursanız;

Darbe girişiminin şekli ve yapanların secereleri netleştikten sonra şunları yazmıştım.

"Halkın gücü, halkın katline programlanan üniformalı caniler ordusunu yendi."

Ve şunu da dediğimi hatırlıyorum

"Eğer ki, bu gözü dönmüşler muvaffak olsalardı, vallahi de billahi de ilk başta biz Kürtlerin tırnaklarını kerpetenle çekerlerdi"

Bunları 'Roboski, Nusaybin, Sur, Gever ve Şırnak'ta ' olan bitenleri düşünerek yazmış ve söylemiştim.

Haaa...

Bir kez daha diyorum.

"İyiki böyle oldu... iyi ki, insan kanına ve iç kaosa programlanmış, gözü dönmüşler ordusu muvaffak olmadı. İyi ki halk alanlardaydı "

Şimdi gelelim bu güne. ..Yani bundan sonra olması gerekenlerle ilgili düşüncelerime.

Darbe girişimine karşı ve olası yeni bir kalkışmaya geçit vermemek adına milyonlarca insan sokaklara inmişti.

İş adamından tutun da akademisyenine kadar.

Sendikacısından tutun da STK temsilcisine kadar.

Samimi olanından gayri samimi olanına kadar milyonlarca kişi.

Kürsülere çıkıp konuşuyorlardı.

Cübbe giyip ellerinde kutsal kitaplarla, en ön saflara demir atıyorlardı.

Fotoğraflar çekip o fotoğrafları boy boy, sosyal medyada paylaşıyorlardı.

Vs..  vs.. Vs. .

Hepsi 'DEMOKRASİ NÖBETCİSİYDİ ya .!'

Her neyse...

Darbe muhatabı iktidar ise farklı bir proje

15 Ağustos 2016 tarihinde HDP hariç, mecliste grubu bulunan 3 parti İstanbul-YENİKAPI MİTİNGİ'nde bir araya geldi ve gövde gösterisi ile, sokak nöbetlerinin sonlandırıldığı sinyalini verdiler.

Darbe tehlikesine karşı durmak için, gunlerdir sokaklara inen halk, evlerine, işyerlerine dönecek ve olağan yaşam kaldığı yerden devam edecekti.

Yani 'Darbe sureci' açısında bakıldığında görünen bu

Ama madalyonun bir diğer yüzü vardı.

Ki madalyonun bu yüzünü mutlak görmemiz lazımdı.

Çünkü hayat kaldığı yerden devam ediyordu.

Ancak, bu ülkede darbe acılarını aratmayacak acılar gün geçtikçe daha da derinleşiyordu.

Bu ülkede hala kan akıyor.

Bombalar patlıyor.

Operasyonlar devam ediyor.

İnsanların omuzlarında tabutlar taşınıyor.

Cezaevleri doldu-taşıyor.

Ekonomik alanda hiç olmadığı kadar daralma var.

Anlayacağınız, güllük gülistanlık bir ülke yok.

Onun için, tam da şimdi aklıselim düşünmenin zamanı.

İyiyi -kötüyü, güzeli-çirkini ayıklamanın zamanı.

Ama buna dair zerre kadar umut yok.

Bakınız, şimdi burada oturup yeniden 'dün’ü' irdelemeyeceğim.

O demokrasi mitinglerinde, selfie çekerek sosyal medyada paylaşanların, geçmişte kim olduklarını sorgulamayacağım.

FETO çalışmalarında, kurumlarında nasıl da emir kulu olduklarını deşifre etmeyeceğim.

Bu ilişkiler üzerinde nasıl da nemalandıklarını da yazmayacağım.

Kim kimin oğlu olduğu ve ne halt ettiklerini dünya alem biliyor.

Varsın, bu gün plaket almış olsunlar, varsın yine itibarlı olanlar onlar olsunlar.

Varsın, yaranmak için, muhbirliğe gönül versinler, günahsız eş-dost ve meslektaşları hakkında hazırladıkları, Yalan-iftira raporları devlet istihbarat kurumlarına servis yapsınlar.

Canları cehenneme...

Dedik ya "kimin kaç paralık olduğunu dünya alem biliyor".

Geçelim bunu...
Üzerinde durmaya dahi gerek yok.

Ama şu da bir gerçeklik ki, tüm bu entrikalara rağmen, ülke barışından başka hiç bir beklentileri olmayan milyonlarca insan da var.

Saraylara, meclislere, mutabakat mitinglerine davet edilmeseler de, bu ülke barışının en samimi taraftarları onlardırlar.

Bu ülkede, yarın neler olacağını kimse kestirmez,

Daha büyük acıların yaşanması uzak ihtimal değil.

Bundan hareketle, esitlikci-paylaşımcı, inkâr ve imhadan uzak yeni bir konseptin oluşturulması zaruridir.

Bunun da tek yolu DIYARBAKIR-VAN ve ŞIRNAK'tan geçer.

Kabul etsek de etmesek de bunun yolu İMRALI'dan geçer.

Bunun yolu 6 milyon seçmenin 20 milyon insanin iradesi olan HDP ile kurulacak diyalogtan geçer.

Bu ülke büyük badirelerden geçti ve hala büyük acılar yaşıyor.

Tüm bu acıların son bulması için hala şans var.

Demokrasi mitinglerine giderek selfi çekip sosyal medyada paylaşan riyakarların böyle bir taşası olmayabilir.

Bu barışın gerçek muhatapları, evlatlarını kaybeden anne ve babalardır.

Bu insanlara şans verilmeli.

İktidarlar gelip geçicidir.

Asl olan halkın yaşam güvencesidir ve özgürlükleridir.

Günübirlikçi menfaatperestleri dost belleyip, 78 milyon insanın barışından yana olanları düşman belleyerek bir yere varılmaz.

Bu daha büyük acılar yaşamamıza sebep olur.

Bilmem anlatabildim mi?.!

Editör: TE Bilisim