VanHaber - Beş yıldan uzun bir süredir eylem ve etkinliklerin yasak olduğu Van’da, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) İl Başkanlığı’nca, 8 Ocak günü bir basın açıklaması yapılmak istendi. Aralarında HDP’li milletvekilleri ve DBP yetkililerinin de bulunduğu yaklaşık 600 kişinin katıldığı ve 15 gazetecinin takip ettiği açıklamaya izinsiz olduğu gerekçesiyle müdahale edildi. Açıklamayı kamera ile kayıt altına alan polis, kimliği tespit edilen kişileri savcılığa bildirdi. Savcılığa bildirilenler arasında basın açıklamasını takip etmek için olay yerinde bulunan gazeteci Ruşen Takva da vardı.

18 YIL HAPİS CAZASI TALEBİ

Van’da uzun yıllardan bu yana serbest gazetecilik yapan Ruşen Takva ise hakkındaki soruşturmadan ifadeye çağrılınca haberdar oldu. Daha önce de yaptığı haberler nedeniyle yargılanan Takva, verdiği ifadede gazeteci olarak etkinliği takip ettiğini belirtip, suçlamaları reddetti. Soruşturmayı iki ay sonra tamamlayan savcı, Ruşen Takva hakkında "toplantı ve gösteri kanununa muhalefet" ve "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçlamalarından iddianame hazırladı. Van 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen iddianamede, Takva’nın 18 yıla kadar hapis istemiyle yargılanması talep edildi.

'HAKKIMDA DELİL OLARAK SADECE BİR FOTOĞRAF VAR'

Özgürlüğünün tehdit edildiği bu tür bir yargılamayla ilk kez yüz yüze gelmediğini söyleyen Takva, bu kadar da ciddiyeti kaybedilemez denilen herşeyin ciddiyetinin kaybedildiği bir noktada olunduğunu düşünüyor. Gazeteci olarak gittiği bir basın açıklaması ile suçlandığını belirten Takva, örgüt üyesi olduğunu gösteren delilleri kendisinin de merak ettiğini söylüyor. "100 sayfadan fazla bir dosya hazırlanmış. Kimlik bilgilerimi ve iddianameyi o dosyadan çıkardığımda hakkımda delil olarak yarım sayfalık bir fotoğraf var sadece. 100 sayfanın tamamında benimle alakası olmayan, DBP’nin çağrısı, bu çağrının Mezopotamya Ajansı’nca haberleştirilmesi bilgileri var. 10 Ocak günü hem kitle, hem gazeteciler toplanmış ve ben de o gün oradayım diye, neden orada olduğuma dair bir örgüt üyeliği suçlamasıyla karşı karşıyayım."

'DBP VE HDP'NİN VAN'DAKİ SORUMLUSU DA BENMİŞİM'

Van Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, olay günü 600 kişilik bir grubun slogan atarak gösteri düzenlediği, gösteriye katılım konusunda PKK/KCK yayın organlarından çağrı yapıldığı ve katılımcıların kamera görüntüleri aracılığıyla tespit edildiği belirtildi. Savcı, Ruşen Takva’nın izinsiz gösteriyi düzenleyen ve yöneten kişi konumunda olduğunu iddia ediyor. Ancak, bir kare fotoğrafın delil olarak bulunduğu dosyada, Takva’nın gösteriyi ne şekilde yönettiğine dair bir belge ve bilgi yok. İddianamede basın açıklamasını takip eden 15 civarında gazeteciden de hiç söz edilmemiş. Gazeteci Takva, olaylı geçen basın açıklaması sırasında fotoğraf ve görüntüleri yayınlamasının suç addedildiği görüşünde. Dosyada videodan kesilen bir kare fotoğraf olduğunu söyleyen Takva, "İddianameye göre DBP’nin ve HDP’nin aslında Van’daki sorumlusu benmişim. Yani, milletvekilleri, başkanlar, parti çalışanları, siyasetçiler benim yanımda bir hiçmiş gibi görünüyor. Bütün kitleyi sevk ve idare eden benmişim. Videodan alınan bir fotoğrafla benim o kitleyi yönlendirdiğim kanısına varılmış" dedi.

'VAN'DA ÖZEL BİR HUKUK UYGULANIYOR'

Van’da güvenlik görevlilerinin iki köylüyü helikopterden attığı iddialarını haberleştiren gazeteciler Adnan Bilen, Cemil Uğur, Şehriban Abı ve Nazan Sala 9 Ekim’de tutuklanmıştı. Altı ay tutuklu kalan gazeteciler, 1 Nisan’da görülen ilk duruşmada tahliye edildi. Kentte halen 12 gazetecinin davaları devam ediyor. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eşbaşkanı Serdar Altan, Van’da gazetecilere özel bir hukuk uygulandığını düşünüyor. "Gazetecilere yönelik yoğun baskının varlığından söz edebiliriz. Van da özel bir hukukuk uygulandığını söyleyebiliriz. Gazetecilerin işini yapmaması üzerine kurgulanan bir özel hukuk ve birçok gazeteci bu konuda muzdarip. Haber takibi sırasında bununla karşılaşabiliyorlar, yaptıkları haberlerle ilgili açılan soruşturmalar, davalarla karşılaşabiliyorlar. Yargılanan arkadaşları tamamen gazetecilik faaliyetleri doğrultusunda yargılanıyor. Gazetecilere yönelik bu baskıların bir an önce son bulması gerekiyor. Van'da da bu özel hukuktan bu çabadan bir an önce vazgeçilmesi gerekiyor."

'GAZETECİLER HEDEF'

Hakkında 18 yıl hapis cezası istenen Ruşen Takva da Van’daki gazetecilik faaliyetlerinin bilinçli bir şekilde kıskaç altına alındığı görüşünde. Van’daki savcılığın gazetecilerle ilgili editoryal bir kaygısı olduğunu söyleyen Takva’ya göre, editörlük makamı gibi çalışan bir baskı var. Yaşananların kendisi açısından artık ne trajik ne de komik olduğunu söyleyen Takva, ciddi bir baskı ve sansür uygulamanın yeni bir yönteminin bulunduğunu ifade ediyor. "Şu an yaşadığımız sistem hem gazeteciliği suç olarak addediyor, hem gazeteciliği yargılıyor. Van’da 5 yılı aşkın süredir devam eden gösteri yasağı, siyasi partilerin örgütlenememesi, STK’ların sorunlara bir basın açıklaması ile cevap verememesinin yasaklanması da buna bağlı. Bütün bu kıskaç Van’da olunca gazeteciler de bunu en görünür hale getirebilecek ve hedef olarak en kolay görünen insanlar olduğu için tutuklanıyor, gözaltına alınıyor, baskı altında tutuluyorlar. Van'da ilk müdahale edilmesi gereken kişiler, gazeteciler olarak görülüyor. Van’daki çoğu muhalif olan gazeteciler ulusal veya uluslararası kurumlara bağlı çalışmadıkları için kendi başlarına, freelance şekilde haber üretmeye çalışıyorlar.  Bu onları biraz sahipsiz ve kolay lokma haline getirmiş durumda." Gazeteci Ruşen Takva’nın yargılanmasına Haziran ayında Van 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlanacak. Deutsche Welle Türkçe

 

Editör: TE Bilisim