Son yılların en derin krizlerinden birini yaşayan Türkiye ekonomisi, yüksek işsizlik, yüksek enflasyon, hayat pahalılığı gibi nedenlerle içinde çıkılmaz bir hal aldı. Mevcut kötü gidişata karşılık alınan yeni tedbirler ise durumu daha da karmaşıklaştırıyor. İktisadi çözümlerin dahi yetersiz kaldığı kriz hali ise topluma iktisadi şiddet olarak yansıyor. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van Milletvekili Sezai Temelli, mevcut sistem içerisinde krizden kurtuluşun mümkün olmadığını, çözümün ise Üçüncü Yol’un ekonomisinde olacağını belirtti.

‘KRİZ KAT KAT AŞAN BİR DURUM’

Ekonomik krizin ekonomideki çeşitli yapısal ya da konjönktürel sorunlardan kaynaklandığını ve bunlara bağlı olarak ortaya çıkan etkiler olduğunu söyleyen Temelli, Türkiye’de hâkim olan krizin mevcut tanımdan farklı olduğunu söyledi. Türkiye’de yaşanan krizin ekonomik krizi kat be kat aştığını kaydeden Temelli, “Hem iktisaden hem de siyasetten çoklu bir krizden çoklu bir çöküşe doğru yönelmiş durumdayız” tespitini yaptı. Temelli, Türkiye’nin çok büyük bir çöküşe doğru sürüklendiğine dikkat çekerek, “Ülke önünü göremez bir noktaya gelmiştir” ifadesini kullandı. 

KÜRT SORUNU İLE YOKSULLUK

  Temelli, mevcut ekonomik krizin temel sebeplerinden birinin sistem krizi olduğunu, ancak Türkiye’de yaşanan kriz sebebinin ise iki tane temel sorundan kaynaklandığına dikkat çekti. Türkiye ekonomisinin debelendiği kriz halinin iki sebebinden birinin Kürt sorunu diğerinin ise yoksulluk olduğunu söyleyen Temelli,  “Aslında bu iki mesele bir birini besleyen meselelerdir. Yani Kürt meselesi olduğu için yoksulluk bu denli şiddetlidir ve yaygındır. Yoksulluğun en önemli kaynağı da Kürt meselesini çözmeme aklına sahip olan devletin dayattığı savaş politikalarıdır” dedi. 

‘BU SÜREÇLE KRİZDEN ÇIKILMAZ’

Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) 2014'te karar altına aldığı "Çöktürme Planı" sonrasında sürdürdüğü politikaların ekonomik krizi kat be kat aşan bir sürece getirdiğini söyleyen Temelli, bu şekilde ilerleyen bir süreçten çözümün olamayacağını vurguladı. Temelli, “Buradan bir çözüm çıkmaz. Burada Türkiye’nin önünü açacak, demokratikleştirecek ya da sorunlarını aşacak bir şeye ulaşmak mümkün değildir. Bunun mümkün olmadığını geride bıraktığımız onlarca yıl yaşadık. Özellikle son 7 yıldır çok belirgin bir şekilde yaşadık. Bunun ister istemez etkilerini fazlasıyla en fazla yaşayan halk da Kürt halkıdır. Bu politikalar zaten kaçınılmaz olarak bir iktisadi kriz yaşatır. Yani dünya güllük gülistanlık olsa, her şey yolunda gitse bile, bu ülkede kriz kaçınılmaz. Nitekim de öyle olmuştur” şeklinde konuştu. 

ÜÇ KRİZİN ORTAK ÖZELLİĞİ

Türkiye’de yakın tarihte yaşanan üç krizin ortak özelliğinin Kürt düşmanı politikalarında ısrar eden anlayış ürünü olduğunu belirten Temelli, “Hatırlayalım Çiller krizi, Ecevit krizi ve Erdoğan krizi. Üçünün de ortak özelliği Kürt sorununa sırtını dönmüş bir anlayışın ürünüdür. Üçü de tecrit aklına sahiptir. Üçü de komplocudur. Üçü de Kürt halkının en temel haklarını gören bir yerde meseleye yaklaşmaz. Kürt halkına yaklaşımda o temel hakları var edecek, Kürt barışını sağlayacak bir yerden yaklaştığınızda, bugün yaşanan krizlerin birçoğu kendiliğinden zaten ortadan kaldırılacaktır. Türkiye halklarına anlatmaya çalıştığımız şey budur. O yüzden de tüm siyasi muhalefete ve toplumsal muhalefete bunu anlatma çabasındayız. İktisadi kriz sadece ekonomik göstergeler içinde okuyup, iktisadi tedbirlerle aşmanız mümkün değil. Öyle olsaydı Çiller’de aşardı, öyle olsaydı Ecevit’de aşardı ve öyle olsaydı geçmişte herkes de aşardı” dedi.  

“Topyekûn Kürt coğrafyasına bakıp, bir Misakı Milli hayalini görmenin bir bedeli ile karşı karşıyayız” diyen Temelli, Misak-i Milli’nin Türklük sözleşmesine dayandığını, ancak söz konusu sözleşmenin ömrünün tükendiğini kaydetti. Artık Ortadoğu ve Türkiye halklarının yeni bir sözleşmeye ihtiyacı olduğunu söyleyen Temelli, şunları söyledi: “Bizim yolumuz Üçüncü Yol. Çünkü biz hem kapitalist sisteme, hem ulus devlet anlayışına hem de geçmişte yaşanan sosyalizm deneyimlerine karşı bir başka mümkün derken, aslında o bir başka dünyayı var edecek önemli açılımlar sunuyoruz. Her şeyi bugünden yarına dönüştürmek çok mümkün olmayabilir ama dönüştürücü gücü var edecek alanları yaratmak, bu anlamıyla büyük önem taşıyor. Dolayısıyla bugün Türkiye’ye dönüp baktığınızda insanların birçoğu ‘Geçinemiyoruz’ diyorlar. Geçinmek için başka bir ekonomiyi de var etmek lazım. İşte Üçüncü Yol ’da bunu görmek mümkün.

ÜÇÜNCÜ YOL EKONOMİSİ 

Nedir üçüncü yol ekonomisi diye sorarsanız,  dayanışma ekonomisidir.  Kooperatifleşmedir, insanca yaşamı sağlayabilecek bir zenginliği birlikte üretmek, hakça adaletçe paylaşmaktır. Bunu yerel demokrasi ile yerel örgütlülükle ve yerel ekonomik yapılarla var etmek mümkündür. O yüzden yerel demokrasi çok çok büyük önem taşıyor. Çünkü yerelin kaynaklarının bizatihi yerelde yeniden dağıtılması için. Yerel örgütlülük çok çok büyük önem taşıyor, çünkü bu fikrin siyaseten açığa çıkması, benimsenmesi ve bilince taşınması açısından. Yerel ekonomik kurumlar yani kooperatifler yani kar amacı gütmeyen ama bir toplumun en temel ihtiyaçlarını ve dayanışmasını sağlayabilecek kurumlar. Üçüncü yol ekonomisi, aslında bunu gösteriyor. Bugün gerçekten devasa bir ekonomi çarkı var. Bu çarkın işleyişini bir anda yerle bir etmek belki mümkün değil. O yüzden biz bunları anlattığımızda insanlara bu ham hayal gibi geliyor. Hayır, öyle değil. Kapitalizm çökmüştür. Bakın kendi çarkını çevirmek için şiddetten başka, savaştan başka elinden bir şey kalmamıştır. O yüzden çomağı bu çarka sokmak durumundayız.” 

'KOSTERE BİNSEYDİLER..

.' PKK lideri Abdullah Öcalan üzerinde derinleşen tecrit ile yaşanan ekonomik kriz arasındaki ilişkiye de değinen Temelli, her iki durumun bir biriyle ilişkili olduğunu söyleyerek, “Bu mücadelesinin de önceliklerinden biri tecridin kırılmasıdır. Çünkü biz biliyoruz ki, tecrit ortadan kalkarsa, aslında demokratik bir müzakere ve buna bağlı olarak, demokratik çözüm yolu açılacaktır. Ben Meclis’e itiraz etmiyorum. Hiç kimsenin rolüne itiraz etmiyorum. Çözüm de herkesin rolü olacaktır. Meclis’de çok önemlidir ama çözümü başlatmak lazım. Çözümü başlatacak aktörü yok sayarak, çözümü başlatamazsınız. Olmuyor da. İşte 2013, işte 2023. On yıl boyunca hesabını yaptım. Her yerde söyledim ve bir kez de burada söylüyorum. 2013’ten 2023 hedefi olarak AKP ‘kişi başına 25 bin dolar ulaşacağız’ diyordu. Ben onların palavrasını bir kenara bırakıyorum.

Türkiye 2023 yılında kişi başı gelir konusunda 20 bin dolara ulaşabilirdi. Oysa 2023 yılı için koydukları hedef tutmadığı gibi kişi başı gelir şu an 10 bin dolar. 85 milyon çarpı 10 bin dolar eşittir, 850 milyar dolar eder. Kostere binseydiler, 850 milyar doları harcarlardı. Koster’in tamiri bilemedin bin dolardı. 850 milyar doları bu savaş politikalarına, bu halkın rızkından, aşından, işinden geleceğinden çaldılar, götürdüler. İşte o yüzden bu krizin içindeyiz” dedi.  MA / Selman Güzelyüz

 

Editör: TE Bilisim