Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan
Güneş kucağındadır, bilemezsin
Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür
Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın
Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın
Uçar gider, koşsan da tutamazsın...

William Shakespeare

İngiliz şair vakti ile ‘‘yıldızları süpürsün, farkında olmadan’’ demiş. Hayatımızın her alanın da olumsuzlukları bertaraf ederken, aralara karışan parlak yıldızları kaçırmaya özen gösterin. Zira farkında olmadan süpürüp attığınız her bir yıldız yaşamdan soğuduğumuz bir anımız olurken, farkında olmadığımız bir kalp kırıklığına da dönüşe bilir.

/Bize hayranlık duyan insanları görmezden gelirken, bizi görmezden gelenlere hayranlık duyuyoruz ve bizi acıtanları severken bizi sevenleri acıtıyoruz/. Hayatın dengesi biz ikenacının, hüznün ve belki de umudun haykırışını temsil etmemiz gerekirken ne yazık ki ‘‘üç günlük’’ yavan bir dünya da yaşadığımızı unutup, bir birimize yaşamı zehir etme yolun da büyük bir gayret ile ilerliyoruz. Herkes kalbinin rengi ile yaşar hayatını ve herkes kalbinin rengini bulaştırır etrafındakilere. İçimizde ki iyi niyet duygularının infazına kalkışmadan çevremize yayalım gökkuşağının tüm renklerini. Biraz kardeşlik koksun biraz da samimiyet.

Vitrindekiler ile gerçek yaşam arasında ki uzaklığa inat bizim gündüze ait nice şiirlerimiz ve gecenin en kuytu köşelerinde bağıra bağıra söylediğimiz nice türkülerimiz olsun.  Geçmişi aratmayacak yeni yıllarınız ve buna tekabül eden yeni yaşlarınız olsun…