Ertuğrul Özkök, Türkiye medya tarihinin en uzun süreyle tartışma gündeminde kalmış ismi sayılabilir. Bu konumunda, Hürriyet'te aralıksız olarak çalıştığı 35 yılın 20 yılını genel yayın yönetmeni olarak geçirmesi ve bu süreçte gazetenin editörü olarak kullandığı tercihler tayin edici bir rol oynadı.

Kamuoyunun tanıklığında inşa olan bu kişisel tarihi ona sağlayan da, kendisini kıyasıya eleştiren kesimlerde ortak hisler uyandırmasına sebep olan da aynı; tavrı.



Ertuğrul Özkök, Türkiye İşçi Partisi ile başlayıp Cumhuriyet Halk Partisi ile devam eden, oradan Anavatan Partisi'ne yönelen, ANAP'tan sonra ise nereye evrildiğini söylemediği bir siyasi görüşe sahip. Sandıkta oyları bu güzergâhı seyrederken, ideolojik rotası, 12 Eylül 1980 darbesinin ardından sosyalizmden liberalliğe yöneldi. Sistemle uzlaşıya uzanan bu seyrinde vazgeçmedikleri listesinde milliyetçiliğin özel bir yeri oldu. Logosunda "Türkiye Türklerindir" yazısı olan Hürriyet'teki bu çizgiyi, siyasi iktidarların süratle değiştiği 1990'lar ve 2000'ler boyunca, genel yayın yönetmenliği koltuğunda oturduğu her gün, yeri geldiğinde yeniden tanımlayarak, icra etti.

Özkök'ü medya sahnesine çıkaran hikâyesi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu'ndan mezun olduktan bir yıl sonra Paris II Üniversitesi'nde iletişim alanında doktora yapmasıyla başlıyor. Ardından Hacettepe Üniversitesi İşletme Bölümü'nde dersler vermeye başlayan Özkök, doçent olduğu bu süreçte, 12 Eylül 1980 darbesinden hemen sonra yayımlanmaya başlanan Arayış dergisinde, o sırada siyasi yasaklı olan Bülent Ecevit adına baş yazılar yazdı.

Kendisini pop-sosyolog ilan edeceği Hürriyet'e, Erol Simavi'nin sahipliği döneminde, 1986'da girdi. 1989'da yayın yönetmenliğine yükseldikten sonra Özköşk olarak da anılacak ölçüde Turgut Özal'a yakın oldu. Özal'ın beklenmeyen ölümüyle 1993'te Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel'in yerine Doğru Yol Partisi'nin başına (ve ardından başbakanlığa) Tansu Çiller'in geliş sürecini "Leydinin Topuk Sesleri" başlığıyla manşet yaptı, Çiller'e destek verdi. 1994'te Aydın Doğan gazeteyi Erol Simavi'den aldıktan sonra da genel yayın yönetmenliği koltuğunu muhafaza etti, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın Doğan Medya Grubu'nu hedef aldığı süreçte 2009 yılına kadar bu görevde kaldı.

Ertuğrul Özkök, bir Cumhurbaşkanlığı resepsiyonunda 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve eşi Semra Özal'ın yanında; karşılarında dönemin Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hasan Cemal ile (sağda) Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Yalçın Doğan Özkök, Aydın Doğan patronluğunda geçen 15 yıllık yayın yönetmenliği boyunca, eski Başbakan ve ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'la manşetler aracılığıyla konuştu, 28 Şubat sürecindeki haberleri nedeniyle, dönemin çok sayıdaki diğer gazeteleriyle birlikte eleştirildi.

Gazetecilik yaparken paylaştığı "Ben iş adamı oldum" görüşüyle de tartışılan Özkök, aynı süreçte Doğan Yayın Holding'i temsilen TÜSİAD üyesi oldu.

2003'te Irak Savaşı'na Türkiye'nin de katılmasını "20 yıl savaşmayan ordu körelir" görüşüyle savundu. 2006'da köşesinde kendine sorduğu "Darbe olursa destekler miyim?" sorusuna "Asla" yanıtı verdi, 2007'de verilen e-muhtıra ardından "Bu bildiri hepimiz için ayıptır. (…) Bunda herkesin yanlışlığı rol oynamıştır. Tabii her şeyden önce iktidarın" görüşünü paylaştı. 2007'de gazeteci Hrant Dink'in öldürülmesinin ardından Türklerin azınlıklar kadar eleştirel söz söyleme hakkının olmadığını savundu ve "Biz insan değil miyiz? (…) Yaşıyorsam şans eseri yaşıyorum" dedi. 2006-2009 arasında kadın cinayetlerini "töre cinayetleri" adı altında "asıl Kürt sorunu" olarak söz konusu etti.

Liste, Hürriyet söz konusu olunca "Vay Şerefsiz" gibi Türkiye'nin kamusal hafızasına kazınan manşetlerle ve unuttuklarımızla uzatılabilir. Bir söyleşi kapsamında tek tek üzerinden geçilmesi mümkün olmayan bu mazinin Hürriyet gibi bir gazetenin mutfağından nasıl çıkabildiğini sormak için T24 olarak Ertuğrul Özkök'ün kapısını çaldık. Özkök, 74 yıllık hayatının neredeyse yarısını geçirdiği Hürriyet'ten 2018'de gazeteyi alan Demirören ailesi tarafından geçtiğimiz ay gönderildi. 35 yıl aralıksız süren Hürriyet serüveninin ardından, eşinin adına gönderme içeren "Tansu'ya Mektuplar" başlığı altında yazdığı yazıları medyayla paylaşarak, köşe yazarlığını ilk kez herhangi bir kuruma bağlı olmadan sürdürüyor. Beykoz Konakları'ndaki evinde buluştuğumuz Özkök'le yaptığımız mülakatı, bugün ve yarın iki bölüm halinde paylaşıyoruz. Zaman zaman Özkök'ün tahammülünü zorlayan söyleşinin ilk bölümü için, buyurun.

Editör: TE Bilisim