Sınır Tanımayan Gazetecilerin (RSF) İfade Özgürlüğü Endeksine göre, Türkiye 180 ülke arasında 153. sırada. Türkçe medya ifade özgürlüğü önündeki engellerle uğraşırken, Kürtçe medya yok olma tehdidi ile karşı karşıya.

Türkiye’de Kürtçe medya bazı alanlarda yok oluşu gördü bile: Kürtçe bir günlük gazete yok, Kürtçe ulusal kapsamlı yayın yapan bir radyo yok, temel dili Kürtçe olan bir haber ajansı yok, Kürtçe haber programı bulunduran uydu veya kablolu yayın yapan bir özel televizyon yok. Kürtçe haber yapan tek bir televizyon kanalı var. O da devlete ait.

Kürtlerin anadili kullanımı 

Türkiye Anayasasında bütün vatandaşlar Türk sayıldığından, ırka dayalı bir nüfus sayımı yapılmıyor. Dolayısıyla istatistiklerde Kürt nüfusu resmi olarak belirtilmiyor.

Nefret söylemi buradan başlıyor, Kürt demek uzun bir süreçte yasak olduğundan, Kürtlerden bahsedilirken (Kürt şehirleri Türkiye’nin doğusunda yer aldığından) “Doğulu", “Doğu insanı” gibi hitaplarla bahsedildi. Aynı hitaplar daha sonra “cahil”, “okumamış”, “görgüsüz” anlamında da kullanılmaya başlandı.

Diyarbakır merkezli Rawest Araştırma şirketi ile yaptığımız söyleşilerde, şirketin yaptığı anketlerden, ülke nüfusunun yüzde 16-18’i (13,49 -15,18 milyon) evde anadili olarak Kürtçe konuştuğunu görüyoruz.

Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi “Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki 16 kentte yaptığı anadil kullanım araştırmasında, hane içinde 18-24 yaş grubunun yüzde 68,2’si, 65 yaş üstünün ise yüzde 70’ten fazlası Kürtçe konuşuyor.”

Türkçe konuşanlar Kürtlerin birbirine hitap ederken kullandıkları kelimeleri öğrendiler. Bu hitap biçimlerinin tamamı Türkçe argoya hakaret anlamında yer aldı.

Kürtçe’de kullanılan kelimeler, Türkçe'ye nasıl geçmiş bakalım: 

Yaşça büyük erkek kardeş: Kek (Sesleniş biçimi: Keko!), Türkçe argoda kullanım biçimi “keko”,

Erkek çocuk: Lawik (Sesleniş biçimi: Lawiko!) Türkçe “w” harfi olmadığından, argoda kullanım biçimi "lavuk",

Erkek çocuk: Kur (Sesleniş biçimi: Kuro!), Türkçe’de argo kullanım biçimi “kıro”.

Güncel argo dilinde yerini alan “kıro” ve “keko” kelimeleri, TDK sözlüklerinde henüz yok ama görgüsüz, hırpani, kaba, cahil anlamlarında kullanılıyor.

Lavuk şu şekilde tanımlanıyor: Önemsiz konular üzerinde fazlaca duran, hareketleri ve sözlerinde meymenet olmayan (kimse).

Türkiye’de, resmi olmayan verilere göre, 20 milyondan fazla Kürt’ün yaşadığı birbirinden bağımsız kaynaklarca dile getiriliyor.

Anketlere göre yaklaşık 15 milyon vatandaşının Kürtçe konuştuğu Türkiye’de, medyadaki dil temsiliyeti acaba nasıl?

Türkiye merkezli yayıncılık yapan, Kürtçe medyanın durumunu birkaç veri üzerinden inceledikten sonra bu hazin fotoğrafın detaylarına bakabiliriz.

Verilerle Türkiye’de Kürtçe medya

Kürtçe gazete

Türkiye İstatistik Kurumu 2020 verilerine göre Türkiye’de 4.746 gazete ve dergi basılıyor. 2.164 derginin ve 2.582 gazetenin basıldığı ülkede, Kürtçe yayın yapan bir haber dergisi ya da günlük gazete yok. Bir tek haftalık yayın yapan gazete var: Xwebûn.

Kürtçe televizyon

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTUK) 2021 verilerine göre, Türkiye’de 350 tane uydudan yayın yapan, 172 de kablo yolu ile yayın yapan televizyon kanalı var. Toplam 522 televizyon kanalından sadece biri Kürtçe haber sunuyor, o da devlete ait olan TRT Kurdi. Uydudan Kürtçe yayın yapan tek özel televizyon Zarok TV (çocuklar için içerik sunuyor), karasal yayın yapan tek Kürtçe televizyon Amed TV.

Kürtçe haber ajansı

Türkiye’de temel dili Kürtçe olan hiçbir haber ajansı yok. Kürtçe dil seçeneği olan en büyük haber ajansı devlete ait olan Anadolu Ajansı. Kürt şirketlerine ait olan Mezopotamya Ajansı ve JinNews gibi ajansların da temel dili Türkçe. Dil seçenekleri arasında İngilizce'nin yanı sıra Kürtçe de var.

Sahipleri Kürt olan şirketler ve devlet dışında, Kürtçe dil seçeneği sunan sadece bir haber portalı var: bianet.org Türkçe yayın akışı arasında Kürtçe habere de yer veren tek haber portalı gazeteduvar.com.

Kürtçe radyo

Türkiye’de ulusal yayın yapan bir Kürtçe radyo yok. En kapsamlı yayın yapan TRT Kurdi Radyo devlete ait. Wikipedia’ya göre bu radyo, “Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Doğu Anadolu Bölgesi ve Suriye Halep'e bağlı Afrin ilçesinde Kürtçe yayın yapıyor. 

Kürtçe medya eğitimi

Google arama motoru verilerine göre, en az 74 üniversitede Türkçe medya eğitimi/bölümü var. Çoğunlukla dernek ve vakıflar, Avrupa ülkelerinden aldıkları fonlarla, yılda en az 200 Türkçe medya eğitimi veya medya araştırma programı düzenleniyor. Bunların çoğu İstanbul’da yürütülürken en az 10’u Diyarbakır’da gerçekleşiyor.

Türkiye’de Kürtçe medya eğitimi yasak, fakat atölye düzenlemek serbest. Türkiye devlet tarihinde ilk Kürtçe medya eğitim ofisi olan Botan International, 2020'de kuruldu ve atölyeler aracılığı ile eğitim veriyor, Kürtçe dijital medya ders kitapları hazırladı. Hâlâ Botan International dışında bir Kürtçe medya eğitim organizasyonu yok. Atölye Bia, Mezopotamya Vakfı, Yeni Yaşam Derneği gibi kuruluşlar yılda bir kere Kürtçe medya üzerine atölyele veya seminerler düzenliyorlar.

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), bir Kürtçe medya eğitim projesini destekleyen ilk ve hâlâ tek uluslararası kuruluş. RSF ve Botan International’in partnerliği devam ediyor fakat RSF dışındaki fon verenlerin tamamı medya eğitim fonlarını Türkçe medya eğitimi programlarına ayırıyor.

Kürtçe internet siteleri

Kürtçe dil seçeneği bulunduran ajanslar sıklıkla kapatılıyor. Mezopotamya Ajansı'nın sitesi (bu makalenin yazıldığı tarihe kadar) 35 defa kapatıldı. Televizyon, radyo ve gazetelerle var olma çabasında olan Kürtçe medyası, internet ortamında da tehdit altında.

Ajans ve televizyon siteleri dışındaki siteler kişisel girişimler ve çabalar ile iş yapıyorlar. Maddi kazanç sağlamayan bu siteler, gönüllülerin çabaları ile devam ediyor. Google Türkiye Temsilciliği, Google AdSense programı Kürtçe’yi tanımıyor ve bu sitelere reklam verilmesini desteklemiyor. Medya için Türkiye'ye verilen fonların hiçbiri bu platformlara aktarılmıyor. Sitelerde sponsorlara rastlamadık. 

Bir medya şirketine ait olduğunu künyesinde belirten tek istisna site, Botan International’e ait olan Botan Times sitesi.

Önde gelen siteler kültür ağırlıklı içerikler üretiyorlar, bunlardan bazıları şöyle: Diyarname (Genel kültür ve politik), Çandname (Genel kültür), PopKurd (Popüler kültür), FlashHilat (Fotoğraf), Kubar (Moda), Sînemaya Serbixwe (Sinema), Dîalog (Tiyatro). 

İki Welat (Vatan) arası gazetecilik

Türkiye’de 25 Ocak 1991’e kadar kamusal alanda Kürtçe konuşmak yasaktı. Bu tarihten itibaren kamusal alanda Kürtçe’nin kullanımı serbest oldu. Bunun hemen ardından Kürtler “kaçak bir şekilde” gazete basmaya başladılar. Yayıncılık yasağının kalkması için Kürt gazeteciler 2002'yi beklemek zorunda kalacaktı.

1992’den sonra sırasıyla haftalık veya günlük yayın yapan Welat (1992), Welatê Me, Dengê Welat, Hawar, Azadiya Welat ve tekrar Welat (2018) gazeteleri çıkarıldı.

Kürtçe gazete basan matbaalar cezalandırıldı

Türkiye’de ilk Kürtçe gazete olan Welat’ın kurucu Genel Yayın Yönetmeni Abdullah Keskin ve son Welat gazetesinin editörü Çetin Altun ile söyleşi yapma fırsatım oldu. Bu başlı başına bir makalenin konusu.

Abdullah Keskin şöyle diyor: 

“Yayına başladığımızda Kürtçe basın ve yayın serbest değildi fakat devlet Kürtçe bir içeriğe dava açmak suretiyle Kürtçeyi tanımak istemiyordu. Kürtçe bir içeriğin mahkemede tartışılması istenmiyordu. İçerik oluşturmada çok serbesttik. Başka sıkıntılarımız vardı. Kürtçe yazabilen gazeteci yoktu, ben de kendi kendime öğrenmeye çalışıyordum. Bu süreçte Celadet Alî Bedirxan’ın alfabesine ulaştım ve öğrenmeye alfabeyle başladım. Kürtçesi iyi olan Musa Anter, Mazhar Günbat ve Mirhem Yiğit gibi bazı isimlerden yazı almaya başladık. İlk sayı, dağıtım şirketinde 12.000, elle 10.000 satıldı.”

Çetin Altun, 2018’de son Kürtçe günlük gazetenin fotokopi basımıyla yayınlandığı sürecin hemen sonundaki durumu şöyle anlatıyor:

“Ödemesini yapmamıza rağmen matbaalar gazetemizi basmak istemiyorlar. Gazetemizi basan her matbaa bir bahane ile polis baskınına maruz kaldı. Matbaa satın almayı da konuştuk fakat bütün yatırımımızı bir matbaaya yapsak ve ona da el konursa daha kötü bir durumla karşı karşıya kalacağız. Son sayılarımızı fotokopi makinesinde bastık. Onları dağıtan gençler gözaltına alındılar. Devam edemedik, onu da bıraktık.”

Darbe girişimi ve Kürtçe medya

Adalet ve Kalkınma Partisi öncülüğünde başlatılan “Kürt sorunu çözüm sürecinde (2009-2015)” onlarca Kürtçe yerel televizyon ve gazete de yayın hayatına başladı.

2016'da Türkiye devlet yetkileri Fethullah Gülen cemaatinin darbe girişiminde bulunduğunu duyurdu. Bu darbe girişiminden sonra sadece Diyarbakır'da tamamıyla veya kısmen Kürtçe yayın yapan başta Azadî TV, Gün TV, Zarok TV olmak üzere 9 televizyon kanalı vardı.

Darbe girişimi sonrası AKP hükümeti öncülüğünde devlet, cemaate yakın televizyon kanallarını kapatırken Kürtçe televizyonlar da bu süreçte nasibini aldı.

Devlet, televizyonların yayın araçlarına ve ofislerine el koydu. Sonraki süreçte tüm televizyonlar kapatıldı, Zarok TV yeniden açıldı, Amed TV karasal yayına başladı fakat 7 televizyon kanalı bir daha yayın yapamadı. Batman’ın tek televizyon kanalı olan Denge TV kapatıldıktan sonra bu şehirde yerel bazda yayın yapan bir televizyon kanalı olamadı.

IKB kanalları Türksat'tan çıkarıldı

Türkiye’deki Kürtçe televizyon kanalları kapatılınca, Kürtçe televizyon izleyicileri için tek alternatif devlet dışında yayın yapan televizyonlardı.

Irak Kürdistan Bölgesi (IKB) merkezli üç büyük televizyon olan Kurdistan 24, Waar TV ve Rûdaw TV, Türksat Uydusunda kalan alternatiflerdi. 

Ancak 2017'de bu üç kanal, Türksat uydusundan çıkarıldı ve yayın lisansları iptal edildi.

2017'deki  engelleme için dile getirilen bahane, bu televizyon kanallarının Kürdistan coğrafyasına Kürdistan demeleriydi. Oysa aynı coğrafyaya devletin resmi görevlileri, Başbakan ve Cumhurbaşkanı da Kürdistan demişti

1990’lardan başlayarak 2000’lere kadar, uydu aracığıyla Avrupa merkezli Kürtçe yayın yapan televizyon kanallarının yayınlarını Türkiye hükümetleri, sinyal engelleyici cihazlarla engellemeye çalışıyordu. Uydu çanaklarını Avrupa uydularına çeviren kimseler fişleniyor, suçluluğa delil olarak gösteriliyordu.

Kalifiye gazeteci yetişmesi zor

Türkiye’de eğitim kurumlarından gazetecilik eğitimi alanlara “mektepli” ve haber pratiği içinde diğer gazetecilerden haberciliği öğrenenlere de “alaylı” deniliyor.

Kürtçe medya eğitimi yasak olduğundan, Kürtçe medya çalışanları ya “Türkçe mektepli” olmalılar ya da onlar için kendi dillerinde “mektepli” olma şansı yok.

“Alaylı” olmaya mahkum olan gazetecilerin, “alanda” yeterli tecrübeye ulaşamadan, gözaltı ve tutuklamalar ile bu süreçleri engelleniyor.

Kürtçe medya kurumları da kalifiye çalışan yetiştirmek ve medyadaki son gelişmeleri yakalamak adına yeterli çaba içinde değil.

Dijital medya teknikleri modern gazetecilikte çok az uygulanıyor, sadece bir kuruluş (Botan Inteernational) bu eğitimi veriyor. O da ihtiyacı karşılayacak kapasiteye sahip değil.

Kürtçe medya organlarında haber öyküleri ile ayrıntılı bilgi sunulmuyor, klasik 5N1K “tutanak” haberciliği yaygın.

2020’de Botan International kurulana kadar bir medya eğitim kuruluşu yoktu. Hâlâ söz konusu kuruluşa alternatif bir kuruluş yok. Bizzat kuruluşun yöneticisi olmama rağmen Kürtçe gazetecilik için tek alternatif olmamız ve rakibimizin olamaması durumunun Kürtçe gazeteciliğin aleyhine olduğunu belirtmeliyim.

Türkiye’deki asgari ücretler insani yaşam koşullarını sunmuyor. Asgari ücret hiçbir gazetecinin emeğinin karşılığı değil. Kürtçe gazeteciliğe olan baskılar ve gazetecilere “var olma” ve “mücadele etme”yi dayattığından, gazeteciliğin bir meslek olduğu ve emeğin maddi bir karşılığının olması gerektiği tartışmalarına yol kapanıyor. Gazetecilik bir “fikri var olma mücadelesi” olarak karşımıza çıkıyor.

Bu durum savaş döneminde doktorların sürekli yaralı iyileştirmeye çalışırken modern tıp gelişmelerini takip etme ve uygulama şansını bulamadığı, insani yaşam için koşulları talep edemediği durumuna paralel. Kürtçe medya hem yapısı hem de çalışma alanı açısından sürekli “Olağan Üstü Hal” alarmı içinde.

Bunun yarattığı stresin tedavisi için psikolojik destekler sunulmuyor. Çatışma travması olan bir gazeteci olarak ve bir medya kuruluşunun temsilcisi olarak, bu tür taleplerimizin karşılıksız kaldığını buraya not etmeliyim. 

Kürtçe’yi terörizm faaliyeti olarak gösterme

Bazen bir durumu en iyi bir yaşam öyküsü açıklar… Diyarbakır Belediyesi, seçilmiş belediye eş başkanları yerine kayyım olarak atanan Diyarbakır valisi tarafından yönetiliyor.

Belediye 02 Aralık 2021 tarihi itibari ile 5 sayılık bültenini Kürtçe bir isimle “Keremke (Buyurun)” ismi ile bastı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ziyareti sonucu gazetenin manşeti de, Kürtçe atılır: Ser Seran Ser Çavan Diyarbekir (Türkçesi: Baş Göz Üstüne Diyarbekir, Not: Erdoğan bu cümleyi Diyarbakır mitinginde Kürtçe sarfetmişti.)

Valilik çalışanı bu bülteni Valiliğe götürürken Terörle Mücadele polisleri tarafından durdurulur. Elindeki gazetenin isminin Kürtçe olduğunu anlayan polisler, direk Valilik çalışanını dövmeye başlar. Valilik çalışanı kartını gösterip durumu izah edene kadar dayak yer ve polisler onu bırakmaz.

Tahmin edeceğiniz gibi bülten Vali yönetimindeki belediye hizmetlerini anlatan/öven içeriğe sahipti. Valiliğe bağlı çalışan polisler için sadece Kürtçe isim saldırı için yeterli delildi!

Linç, hedef gösterme ve şikayet kültürü

Kürtçe medya kurumlarının tamamı bir örgüt veya siyasi oluşum ile kodlanıyor/kodlanılmak isteniyor. Radikal gruplar kodladıkları gazetecileri linçliyorlar. En yaygın linçleme “terörist”, “hain”, “ajan”, “kendini satan”, “din düşmanı”, “yandaş”, “havuz medyası”, “fondaş”, “dış mihrakların sözcüsü” gibi başlıkların ekseninde gelişiyor. Ayrıca küfürlü söylemler de yaygın.

Bu kodlama ve linçleme çok taraflı olabiliyor. Linçleyen kişiler anonim kişiler olabildiği gibi bazen örgütler, devlet yöneticileri veya gazeteciler de gazetecileri hedef gösterebiliyor.

Yukarıdaki bilgiler ışığında kurulan ilk Kürtçe medya eğitim ofisinin başına gelen iki olay size sürpriz olmayacak.

Birkaç gazeteci Diyarbakır Emniyet Müdürlüğüne, Botan International’in Türkiye Cumhuriyeti devletinin terörist örgütler listesindeki Kürdistan İşçi Partisi (PKK) talimatı ile kurulduğu iddiasıyla şikayet etmiş. Olay terörizm bağlamında değerlendirildi.

Aynı ay içinde bir Kürtçe program sunucusu Botan International’in sosyal medya hesaplarını işaretleyerek, şirketin Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) eliyle ödüllendirildiğini iddia ederek bu iddiasını duyurdu.

Oysa Botan International Kürtçe Medya Eğitim Ofisi, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi’nin resmi danışmanı olan Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) partnerliği ve sponsorluğuyla kuruldu. Ofis tüm derslerini kitap şeklinde bastı, ders içeriklerini herkes okuyabilir.

Botan International kanımca hak etmesine rağmen hiç ödül almadı. İnternet aramalarında AKP'’nin de herhangi bir şirketi ödüllendirdiğine rastlamadım.

Devletin Kürtçe medya çalışmalarına karşı tutumu

Araştırmamızın bu kısmı için söyleşi yapmaya çalıştığımız devletin 4 Kürtçe medya çalışanı teklifimizi kabul etmedi. Araştırmamıza dışarıdan elde edilen verilerle devam edeceğiz.

TRT Arabi tüm sosyal medya paylaşımlarını içerik dili olan Arapça dilinde yapıyor, televizyon programlarında Türkçe altyazı yok.

TRT World tüm sosyal medya paylaşımlarını içerik dili olan İngilizce dilinde yapıyor, televizyon programlarında Türkçe altyazı yok.

TRT Kurdî sosyal medyada Kürtçe içeriklerin yanında “TRT Kurumsal”, “TRT”, “TRT Kurdi Türkçe” gibi Türkçe içerik oluşturucuların da içeriklerini paylaşıyor. Hatta TRT yöneticilerinin Türkçe paylaşımlarını da paylaşıyor. 18 TRT kanalının 15’i halihazırda Türkçe yayın yapmasına rağmen var olan tek Kürtçe kanal olan TRT Kurdi programlarını Türkçe altyazı ile sunuyor.

TRT Word çalışanları İngilizce haber eğitimi, TRT Arabi Arapça haber eğitimi görürken TRT Kurdi Türkçe haber eğitimi görüyorlar. 

Bu Türkçe diksiyon ve cümle kurumu ile Kürtçe haber sunumuna neden oluyor. Kürtçe Hint Avrupa dil ailesinden olduğundan İngilizce gibi cümleler söylenirken kelimeler birbirinden ayrı ayrı telafuz edilmez, ses göstergesi dalgalı olur. Türkçe diksiyon ile “ben eve gideceğim” denilirken ben-eve-gideceğim şeklinde parça parça ağızdan çıkarken Kürtçe “ez ê (bi) çim malê” İngilizcedeki “I will go home” gibi tek parçalı ve dalgalı ağızdan çıkar.

TRT Kurdi’de Kürtçe dalgalı tek parçalı yapı bozulup Ez-ê-bi-çim-malê şeklinde haber sunuluyor. Bu dünyanın hiçbir yerinde konuşulmayan robotik bir dil ortaya çıkarıyor. Bu tür örnekler çoğaltılabilir…

Devletin Kürtçe bir kanalının olması Kürtçe medyayı yok olmaktan kurtarmadığı gibi Kürtçe medyanın özgünlüğünü yok etme tehlikesi yaratıyor.

Yakın gelecekte devletin Kürtçe medya eğitimi yasağını kaldıracağına dair bir öngörüm yok fakat kaldırıldığında TRT Kurdi haberciliği dayatılırsa bu yeni bir krizi doğurur. Buna rağmen en azından tartışılmaya açılacak bir eğitimin olması yasaklı olmasından çok daha iyi.

Acil ne yapılmalı?

Devlet,

Kürtçe medyayı terörizm faaliyeti bağlamından çıkarmalı, Kürtçe medya eğitimini serbest bırakmalı, medya eğitimini finanse edip istihdam sağlamalı, el konulan medya araç gereçleri iade edilmeli.

İnsan hakları fon sağlayıcıları;

Kürtçe’nin, ülke nüfusunun dörtte birinin nüfusunun anadili olduğu gerçeğini gözardı etmemeli. Anadilde haber sunmak ve haber almanın bir temel insan hakkı olduğu unutulmamalı. Kürtçe medya finanse edilmeli, teşfik edilmeli.

Kürtçe medya organları;

Gazetecilik bir meslektir, bu meslekte verilen emek “mücadele”, “fikri varlık gösterme” ve “direnme” bağlamında değerlendirilmemeli, emeklerinin karşılığı verilmeli. Kürtçe medya yeni medya yöntemlerinin gerisinde kalmamalı.

Murat Bayram / Bianet

Editör: TE Bilisim