Van Barosu Çocuk Hakları Komisyonu Genel Sekreteri Abdulhakim Baycan, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü’n dair MA’ya konuştu. Çalışmaları hakkında bilgiler veren Baycan, Komisyon olarak uzun bir süredir çocuk hakları alanında çalışmalar yürüttüklerini ve genel olarak çocukların istismarı, işçi çocukların çalıştırılması ve devamındaki süreçlerle ilgilendiklerini belirtti.

Kendilerine ihbar edilen dosyalara katılıp, işin hukuki boyutunu takip ettiklerin söyleyen Baycan, yine farklı sivil toplum örgütleri ve bakanlıklarla çalışan çocuk işçilere yönelik programlara katıldıklarını paylaştı. Medeni Kanun ile İş Kanunu’nda “çocuk” tanımlamasının çok farklı olduğu üzerinde duran Baycan, “Medeni Kanunun ve İş Kanunu’nun tanımladığı çocuk arasında biraz kavramsal olarak fark var. Gerek Türk Ceza Kanunu, gerek Medeni Kanunun çocuk tanımı 18 yaşını doldurmuş her bireydir. İş Kanunu ve ILO’nun temel çatı sözleşmeleri ile uluslararası sözleşmeler ve yerelde ulusal mevzuatlar gereğince 15 yaşından küçük olanlar için çocuk, 15 ile 18 yaş arasındaki çalışanlar için ise ‘genç işçi’ kavramı kullanılıyor” dedi. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve UNICEF tarafından yayımlanan 2021 raporuna göre, dünya genelinde ‘çocuk işçi’ olarak çalıştırılanların sayısının son dört yılda 8,4 milyon kişi artarak 160 milyona yükselmesine dikkat çeken Baycan, pandeminin etkisiyle 2022 yılında kadar bu sayıya 9 milyon çocuk işçinin daha eklenmesinin öngörüldüğünü ifade etti.

İŞ GÜCÜ OLARAK BAKILIYOR

Emeği en çok tüketilenlerin çocuklar olduğunu söyleyen Baycan, her çocuğa ‘iş gücü’ olarak bakıldığını kaydetti. Baycan, “Çocuk işçi sayısının bu kadar artmasının temel nedeni yetişkinlere göre emeği en kolay tüketilenlerin çocuklar olmasıdır. Çalışmaya başlamış her çocuk, bir iş gücü olarak görülmekte ve çalıştırılmaktadır. Çocuklar genel olarak sanayi ve tarım işçisi olarak çalıştırılıyor. Bu işin belki ekonomik boyutu olabilir bir de sosyal boyutu var. Çocukların aslında ailelerin sosyo-ekonomik durumunu fark ederek, kendi iradesiyle çalışma isteğinin olduğunu da tespit ediyoruz. 13-14 yaş aralığındaki çocuklar ailenin ekonomik durumunu fark ettiği zaman, ‘eve ben de ekmek götüreyim’ durumuna giriyor. 21’inci yüzyılda her çocuk bir iş gücüdür, her iş gücü bir para kazanma aracıdır. Bu durama maalesef ki böyle bakılıyor. Çocuk işçi sayısının fazla olmasının bir nedeni de çocuğu iş gücü olarak görme durumudur” diye konuştu. Baycan, Türkiye’de çocuk işçiliğinin önüne geçmek için neler yapılması gerektiği konusundaki önerilerini de paylaştı.

‘HİÇBİR ÇOCUK ÇALIŞMAK İSTEMEZ!’

Yerele dair atılması gereken başlıca adımın istihdamın artırılması olduğunu söyleyen Baycan, “Bölgemize has tarımsal faaliyetlerin artırılması lazım. Ekonomik durumu iyi olan bir ailede hiçbir çocuk çalışmak istemez. Bir çocuğun en güzel çağları eğlenmek, oynamak ve öğrenmek ile geçmesi lazım. Bu bölgenin çocukları erken yaşta çalışmak ve büyümek zorunda kalıyor. Bu ekonomik ve sosyal durum bize; çocuk işçiliği sayısındaki artışın daha çok artacağını gösteriyor. Gerek savaş, gerek salgın gerek toplumsal olaylarda her ne olursa olsun en çok zararı ve mağduriyeti yaşayan çocuklar oluyor” dedi(Van/MA)

 

Editör: TE Bilisim