Van Barosu Kürtçe Dil Komisyonu, Kürt diline ilişkin panel düzenledi. Van Barosu Tahir Elçi Konferans Salonu’ndaki panele Avukat Mehmet Emin Aktar, Dilbilimci Sami Tan ve Araştırmacı Yazar Keremo konuşmacı olarak yer aldı. Çok sayıda yurttaşın izleyici olarak katıldığı panelde konuşan Van Barosu Kürtçe Dil Komisyonu Başkanı Kadir Karaçelik, Kürtçe ile özellikle yargı alanında avukatların eğitilmesini amaçladıklarını söyledi. 

‘BİLİNMEYEN BİR DİL’ Panelde konuşan Av. Mehmet Emin Aktar, bu gün Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıldönümü olduğuna dikkat çekerek, bu sistemle hakların nasıl asimile edileceği ve yok edileceğinin özellikle oluşturulduğunu söyledi.  Lozan Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti temelleri atıldığını kaydeden Aktar, “Lozan Antlaşmasında ‘ülkede yaşayan herkesin yaşamlarında ve mahkemelerde dilleri ile kendilerini ifade etme hakkı’ vardır. Bunun temelini devlet oluşturmalıdır’ maddesi geçiyor. 1940 yılından sonra Kürtçe dili pazarlarda yasaklanmıştır. Şehirlere gidip alış veriş yapıldığında Kürtçe konuşulduğunda cezalandırıyorsun. Mahkemelerde Kürtçe bilmeyenler cezalandırılıyordu. Özellikle İstiklal Mahkemelerinde sırf Türkçe bilmediği için ve savunma yapmadığı için cezalandırılan insanlar oldu.

Vedat Aydın’ın tutuklanması sonrası mahkemelerde Kürtçe savunmayı esas alması büyük bir örnektir. Aydın’ın savunmaları mahkemelerde bilinmeyen dil olarak kayıtlara geçti. Aydın, dosyasının politik olduğunu biliyordu, bu nedenle politik yaklaştı. KCK siyasi soykırım operasyonlarında tutuklananların daha sonra savunmalarını Kürtçe yapmaları politik bir duruştur. Mahkemelerde yine ‘Bilinmeyen bir dil’ olarak kayıtlara geçtiğini gördük. Hukuk okuyup mezun olanlar ‘Mahkemeler adalet getirmelidir’ söylemini öğrenirler, ancak aslının böyle olmadığı görülür. Mahkeme devleti ayakta tutmak için bir araçtır. Mahkemeler, bunu Türkiye’de de ‘tek devlet tek dil’ temelini esas alıyor Bunlara göre seni yargılayıp cezalandırılıyor” dedi.

‘MÜCADELE OLMADAN KAZANIM DA OLMUYOR’ Dilbilimci Sami Tan ise dilin bir halkın kabul edilmesi için en önemli araç olduğunu belirterek, bu nedenle Kürtler dillerini talep ettiklerinde bazı kesimler tarafından “siz devlet istiyorsunuz” söyleminin kullanıldığını ifade etti. Geçmişte binlerce öğrencinin Kürtçenin resmi dil olması için mücadele verdiğini, tutuklanıp yargılandığını hatırlatan Tan, “Devlet daha sonra Kürtçe kanal açtı, Kürtçe dil kursları açılmak zorumda kaldı. Mücadele olmadan kazanım da olmuyor. Kürtler daha sonra birçok kurum aracılığıyla mücadele vermeye başladı. Gazeteler, dernekler, dergiler, Kültürel dernekler gibi bir çok alanda çalışmalara başladı” diye konuştu.

PAZARLAR ENGELLENDİ Toplumda otoasimilasyonun çok geliştiğini kaydeden Tan, köy yakılmaları ile Kürtlerin köylerden çıkarılmasının asimilasyonun temelini oluşturduğuna dikkat çekti. Kaçakçılık ile Kürtlerin Kürdistan’ın diğer parçalarında yaşayan Kürtler ile pazarlar kurduğunu, ancak devletin bunu engellemek için kaçakçılığı hedef aldığını ifade eden Tan, “Pazar burada çok önemli. Kürtler, Kürdistan’ın diğer parçalarında yaşayanlar alış veriş yapması yerine, Türklerle pazar yapmak zorunda bırakıldı. Türkçe dili sopa zoru ile yayılmaya çalışıldı. Şark Islahat Planı da bunun bir örneğidir. Toplumda asimilasyona karşı ideolojik bir mücadele verilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.  Araştırmacı Yazar Keremo da, 1911’de Selanik’te yapılan İttihat ve Terakki toplantısında alınan kararlar ile Kürtçenin yok edilmek istendiğini belirtti.   Panel seslendirilen klam ve şiirlerle son buldu. 

 

Editör: TE Bilisim