VanHaber - Abdullah Öcalan üzerindeki tecride ilişkin Van'da düzenlenen panelde konuşan HDP Milletvekili Kemal Bülbül, "Tecrit insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Yasanızı uygulayın" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van İl Örgütü, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride dikkat çekmek için kentteki bir otelde “Tecrit işkencedir, işkence insanlık suçudur” başlıklı panel düzenledi. Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatlarından Ekin Yeter’in moderatör olduğu panele, HDP Antalya Milletvekili Kemal Bülbül, ÖHD'li Cahit Ertan, HDP Çaldıran İlçe Eşbaşkanı Gönül Uzunay ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyesi Ferzende Bozkurt panelist olarak katıldı. Sivil toplum örgütü temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda kişi panele katıldı.

'İŞKENCE SÖZ KONUSU'

Demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler için yapılan saygı duruşunun ardından başlayan panelde ilk olarak moderatör Ekin Yeter'in konuştu. Yıllardır devam eden tecridin geçmişte yapılan açlık grevleri ile kısmi olarak kalktığını anımsatan Yeter, ancak daha sonraki süreçte tecridin yeniden devreye sokulduğuna değindi. Yeter, “Bu süreci doğru bir zeminde tartışabilirsek ve doğru bir zeminde ses çıkarabilirsek taleplerin karşılanacağını düşünüyoruz. Bir önceki açlık grevinden ders alarak buradayız. Bu sürecin bir daha ağır yaşanmaması adına öncelikle gündemimiz tecritti. Uluslararası mevzuatta da tanımlanan bir işkence söz konusu” diye konuştu.

942 BAŞVURU VE 5 OLUMLU CEVAP 

Panelistlerden Av. Cahit Ertan ise, Öcalan ile görüşmek için yapılan başvuruları anlattı. Öcalan’ın tutuklanmasından ardından farklı gerekçelerle görüşmelere engel çıkarıldığına dikkati çeken Ertan, “2020 sonu itibariyle Anayasa Mahkemesine 30 başvuru var. 12 Mayıs 2015 tarihinde Büyük Daire'nin savunma hakkının ihlal edildiği belirtilen karar var. Bu kararda ömür boyu verilen cezada 'kendisini umutsuz bırakma' hukuka aykırı bulunduğu için Türkiye’de infaz yasasında değişiklikler noktasında temkinlerde bulunulmuştu. Türkiye bu temkinleri dinlemek yerine daha fazla tecridi derinleştirmeye devam etmiştir. 27 Temmuz 2017'den 2019'a kadar tek bir avukat görüşü gerçekleşmemiş. 2019 tarihinde Leyla Güven öncülüğünde başlayan açlık grevleri sonunda aile görüşü yapıldı. 942 avukat görüşü yapılmış, bunlardan sadece 2015 yılında 5 tanesine olumlu cevap verilmiş. Yine 27 Temmuz 2011’de ve şimdiye kadar 26 kez vasi görüşmesi ve 3 kez avukat ile görüşmüştür” bilgilerini paylaştı.

BASKI SONRASI GÖRÜŞME

İmralı'da ağırlaştırılmış bir tecridin olduğuna vurgu yapan Ertan, 2019 yılında gerçekleşen avukat ve aile görüşmelerinde Öcalan'ın Ortadoğu’daki gücünü ortaya koyduğunu söyledi. Ertan, "2020 yılında Sayın Öcalan ve diğer tutsaklar 3 Mart ve 27 Nisan’da iki defa olmak üzere telefonla temas kurulmuştur. Bu da yine kamuoyunun baskısı ile gerçekleştirildi" dedi.

'SÖZLEŞMELERE AYKIRI DAVRANILIYOR'

Daha sonra konuşan HDP'li Gönül Uzunay, İmralı'daki koşulları, kötü koşullarıyla nam salan Guantanamo ile benzerlik gösterdiğini kaydetti. Öcalan'ın "uluslararası bir tutsak" muamelesi gördüğünü ifade eden Uzunay, "Türkiye bağlı olduğu AİHM sözleşmesine aykırı davranıyor. Yıllar boyu cezaevlerinde Kemal Pir, Mazlum Doğan, Sakine Cansız ve Gültan Kışanak bu hukuksuzlar karşısında büyük bir direniş gösterdiler. Baskılar artıkça direniş ve mücadele de büyüdü" dedi.

'TECRİT YAYILDI'

Tutukluların tecride karşı başlattığı açlık grevine değinen Uzunay, "Tecrit sadece Sayın Öcalan üzerinde değil, Türkiye ve Ortadoğu halkları üzerinde sürdürülüyor. İktidar ne kadar direnişi dört duvarla sınırlamaya çalışsa da direniş duvarların dışına çıkıyor. Tecrit kadın, ekoloji, ekonomi, siyaset, politika ve yaşamın tamamına yayılmış bir durumda. Bugün tutsaklar üzerinde düşen sorumluluğu yerine getiriyor. Bizim de dışarıda tutsakların taleplerini gerçekleştirmemiz için mücadelemizi sürdürmemiz gerekiyor. Her alanda örgütlenmeli ve tutsakların talepleri için bir nefes olmamız gerekiyor” çağrısında bulundu.

SAĞLIK BOYUTU

Panel, SES üyesi Ferzende Bozkurt'un konuşmasıyla devam etti. Açlık grevlerinin tarihçesine değinen Bozkurt, açlık grevlerinin bir hak eylemi olduğunu söyledi. Açlık grevlerinin insan bedenine kalıcı hasar bıraktığına değinen Bozkurt, “Uluslararası bildirgelerde açlık grevi sırasında kişinin zorla beslenmesi bir ihlaldir. Yaşamsal koruyucu noktasında gerekli kararlar vardır. 2017 yılında güncellenen Malta Bildirgesi'nde hekimin yaklaşımı ve tutumu noktasında net maddeler yer almakta. 23 tane madde içerisinde, özerkliğe saygı duymak zorunda olduğu belirtilir" diye konuştu.

Açlık grevinin sonlandırılması ardından B1 ilaçları ve hafif yiyeceklerin verilmesi gerektiğini aktaran Bozkurt, “Açlık grevi sürecinde alınan B1 vitamini çok önemlidir. En önemli husus açlık grevinin sonlandırma şekli; hayati bir önem taşımakta. Bıraktıktan sonra tedavi yöntemi ve hekimin kontrolünde olması, ağır olanların hastanelerde tedavilerin yapılması ve kişilerin her daim onaylarının alınması gerekiyor. Yaşamsal koruyucu malzeme konusunda ise daha fazla dikkat edilmeli ve malzemelerin cezaevlerinde temin edilmesi gerekiyor" diye belirtti.

BÜLBÜL: HERKES TECRİT ALTINDA

Panelde son olarak HDP'li Kemal Bülbül konuştu. Ülkede demokrasi, eşitlik ve adalet isteyen herkesin tecrit altında olduğunu kaydeden Bülbül, hükümet yetkililerine, "Sizde devlet ciddiyeti yok. Kabile devleti bile olamıyorsunuz. Sonra Kürdü ve kadını suçluyorlar" diye seslendi. Toplumun tüm kesimleri üzerindeki tecridin toplamının İmralı'da uygunmaya çalışıldığına dikkati çeken Bülbül, diyalog yollarının kapalı olduğunu belirtti.

İNSANLIĞA KARŞI SUÇ

Kendilerine, "Susacaksınız, hepinizi hapse tıkayacağız, gerekirse orda öleceksiniz" denildiğini dile getiren Bülbül, "Tecrit uygulamak suçtur. Tecrit insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Kendi yasanızı uygulayın. AHİM kararını uygulamamak Anayasa'ya göre suçtur. Bu onların ne kadar güçsüz ve zayıf olduklarını gösteriyor. Bütün bunlara rağmen Kürt halkı demokratik ulus diyor. Peki demokratik ulus ne demek? Türkiye’de Kürtler, Türkler, Ermeniler, Araplar kim kendini nasıl ifade ediyorsa hangi inanç gurubundaysa hepsini tanımlayalım anayasal olarak. Eşit ve bir arada yaşasınlar. Hepsinin etnik inançsal ve kültürel hakları olsun. Kısaca demokratik ulus dediğimiz budur" şeklinde konuştu.MA

Editör: TE Bilisim