Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Van Gölü’nün ülkenin gerdanında safir bir kolye gibi parladığını belirterek, "Van Gölü, endemik bir tür olan inci kefali ve mercan balığının yegâne yuvasıdır. Su altında, keşfedilmeyi bekleyen bir tarih vardır" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Van Büyükşehir Belediyesi, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Edremit Belediyesi ve Doğu Anadolu Kalkılma Ajansı tarafından Van Gölü Havza Koruma Eylem Planı ve Uygulama Programı kapsamında DoubleTree by Hilton Hotel Van’da düzenlenen ‘Van Gölü Sempozyumu’na onur konuğu olarak katıldı. Burada bir konuşma yapan Emine Erdoğan, kökleri milattan önceye uzanan Van’da bulunmaktan büyük memnuniyet duyduğunu belirterek,

“Van’a gelmek, bir hazine sandığının kapağını açmak gibi. Tarih arayana tarih, kültür arayana kültür sunuyor. Gastronomi meraklısına lezzet, doğaya hasret kalana ise taze nefes veriyor. Hoşap Kalesi, Meher Kapı, Peri Bacaları, Muradiye Şelalesi gibi harikalar saymakla bitmez. Van, birlikte yaşama kültürünün engin tecrübesine sahiptir. Şehri çevreleyen kaleler, camiler, havralar ve kiliseler bunun göstergesidir. Bugün de, çevre dostlarıyla Van Gölü için buradayız. Bizi bir araya getiren şey, tabiata olan sevdamızdır. İnşallah hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bu programın hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi.

"Su altında keşfedilmeyi bekleyen bir tarih vardır"

NASA’nın geçtiğimiz günlerde dünyanın uzaydan çekilmiş fotoğraflarıyla ilgili bir yarışma düzenlediğini hatırlatan Erdoğan,

“Van Gölü, tüm dünyadan gelen oylarla bu yarışmada birinci oldu. Tabii, hepimiz için büyük bir sevinç vesilesiydi. Bizim ülkemiz, doğudan batıya, kuzeyden güneye, insana cenneti hatırlatan sayısız doğal güzelliğe sahip. Her birini, değerini anlayarak korumak, hepimizin asli görevi. Van Gölümüz, dünyanın en büyük tuzlu ve sodalı gölüdür. Göl diyoruz ama adeta bir denizdir. Büyüklüğü, Marmara Denizi’nin üçte biri kadar. Anadolu’nun doğusunda, bakan herkesi mest eden mavi bir şölendir. Kapalı bir havza olmasıyla da, dünyada eşsiz bir konuma sahip. Muhteşem bir ekosistemi var. Van Gölü, endemik bir tür olan inci kefali ve mercan balığının yegâne yuvasıdır. Su altında keşfedilmeyi bekleyen bir tarih vardır. Mimari kalıntılar, Selçuklu mezar taşları ve derinlerde saklı, nice hikâye, gölün sularına karışmış” ifadelerini kullandı.

"Van Gölü, gerçekten de ülkemizin gerdanında safir bir kolye gibi parlıyor" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu kıymetimizi korumak için, 2019’da bir çalışma başlatıldı. Kurumlarımızın işbirliği ile Van Gölü’nü Koruma Eylem Planı ve Uygulama Programı hazırlandı. Bu girişimin, kayda değer sonuçlar vermesini umut ediyorum. Bu kapsamda, gölün dip temizliği yapılacak. Atık-su yönetimi sağlanacak. İlaveten, entegre katı atık yönetimi oluşturulacak. Bu eylem planıyla Van Gölü inşallah layıkıyla korunacak. Van Gölü elbette sadece Van’ı ilgilendirmiyor. Bitlis ve havzadaki il ve ilçeleri, kasaba ve köyleri de ilgilendiriyor. Tabii, eğitim çalışmaları da, üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir husus. Çocuklarımıza, çevre konulu eğitimler verilecek inşallah. Meseleyi onlara doğru anlatabilirsek, Van Gölü etrafında zaten esaslı bir koruma kalkanı oluşacağını düşünüyorum. İnşallah, Bakanlığımızın, belediyelerimizin ve bilim insanlarımızın ortak çabasıyla Van Gölümüz sürekli iyileşecek."

"Yeryüzü tuvaline çizilmiş tabiat resminden daha yüksek bir sanat yok"

Yeryüzü tuvaline çizilmiş tabiat resminden daha yüksek bir sanat olmadığını ifade eden Emine Erdoğan,

"Fakat maalesef, insan kaynaklı sebeplerle, bu tabloyu meydana getiren güzellikler yavaş yavaş siliniyor. Mesela, Çad Gölü kuruyor ve hasta yatağında son nefesini veriyor. Son 50 yılda büyüklüğünün yüzde 90’ını kaybetti. Ne kadar acı değil mi? Kuruyan göller, ırmaklar, dereler, insanlığın kaldırdığı en hüzünlü cenazelerdir. Yeryüzü sularının kuruyan her damlası, yıkılan bir yuva demektir. Çünkü ekosistem çökünce, yurtsuz kalan balıklar, kuşlar, bitkiler ve nice canlılar yok oluyor. Ayrıca, su kaynakları, birçok insanın da geçim kaynağı. Tükenmeleri halinde, geriye çaresiz insanlar kalıyor. Dolayısıyla, iklim değişikliği ile mücadele artık gelecek zaman kipleriyle konuşabileceğimiz bir konu olmaktan çıktı. İklim krizi, şimdi çok hızlı ve ciddiyetle ele alınması gereken bir konudur. Bu nedenle, yürüttüğümüz Sıfır Atık ve Sıfır Atık Mavi projeleri, Türkiye’de iklim değişikliği ile mücadelede çok önemli adımlar. Bu projelerin özünde, elimizden kayıp giden tabiatın farkına varmak var. Su kaynaklarımızı ve tabiatı korumak için, yüksek bir seferberlik duygusuyla çalışmaktan başka seçeneğimiz yok. Hep söylediğim gibi, bu bir tercih değil, zorunluluk. Van Gölü için de, aynı saikle çalışmalıyız." dedi

Editör: TE Bilisim