Şüphesiz ki, ağır travmalar yaratan bir süreçten geçiyoruz.

Baba evlada, kız anaya sahip çıkamıyor.

Can canana ,"Aman ha benden uzak dur" diyor.

Mal, mülk, makam, mevki dediğin zerre kadar kabul görmüyor.

Mezara indirdiği yakının kefen kuşağını açmak dahi nasip olmuyor ademoğluna.

Yakınlaşamıyorsun... Sarılamıyorsun...

Kucaklamaya cesaret edemiyorsun yani.

İster anan olsun, ister baban, ister uğrunda canını vereceğin evladın.

Yürekte harlanan ateş ve yanaklara dökülen gözyaşları ile nefes dahi alamayan sevdiklerimizi onlara teslim edip evlerimizin yolunu tutuyoruz.

Onların kimler olduğunu tahmin ettiniz değil mi???

Yok, eğer hâlâ "onlar kim?" Diye soran varsa ben anlatayım.

Senin hasta sevdiğini almak için kapına gelen ambulans şoföründen tutun da, ameliyat masasında elinde bıçağı tutan doktora kadar...

Güvenlikçisinden tutun da, benim senin vermeye cesaret edemediği yemeği yakınlarımıza merhamet ve şefkat ile yediren hemşireye kadar.

İşte tüm bunların ortak adıdır 'onlar'...

Evet...

Yani onlar tartışmasız kahramanlar ordusudur.

Her biri adeta birer spartakus 'tür...

Bakınız... Dün onlara dair tanık olduklarımdan bir kesiti sizlerle paylaşayım

Dün Dursun Odabaşı hastanesinde bir hasta ziyaretine gittim.

Samimî diyorum ki acil koridorları dahi, sedyeli hastalarla doluydu.

Servisleri ve yoğun bakımlardaki doluluğu sizler tahmin edin.

Üst kat merdiveninde iniyorum.

Covid 19 yoğun bakım ünitesi koridorlarında bir koşuşturma.

Beyaz önlüklüler..

Mavi önlüklüler..

Eflâtun, yeşil, siyah vs önlüklüler..

Her biri bir yerlere koşuşturuyor.

Aralarında telaştan camlara ve kapılara çarpanlar dahi var.

Uykusuz ve yorgun oldukları her hallerinden belli.

Kimileri belki de günlerdir çocuklarını, eşlerini görmemiş.

Deliksiz bir uyku uyumamış.

Sadece ve sadece sevdiklerimizi sağlıklı bir şekilde bizlerle buluşturmak adına...

Günlerden pazar.

Sokağa çıkma yasağı var.

Ama  Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Dursun Odabaşı Tıp Merkezi  Başhekimi  Ümit Haluk İliklerden ve mesai arkadaşları tam tekmil vazife başındalar.

Başlarında boneleri, yüzlerinde maskeleri, o servisten o servise durmadan geziyorlar.

Diğer yandan da hasta yakınlarının söylemlerine tercüman oluyorlar.

İşleri çok ama çookkk zor...

Günlük 150-200 Covid hasta girişi var.

Yoğun bakımlar dolu.

Hatta ve hatta yoğunluktan kimi servisler kapatılıp covid hastalarına tahsis edilmiş.

Haluk hoca ile karsılaşıyoruz.

Ayaküstü 3-5 laf ediyoruz

"Naif bey... Biz sadece Van değil bölge hastanesiyiz, çevre illeri (Hakkâri, Ağrı, Bitlis,Muş) dahil edersek yaklaşık 3 milyon nüfusun sağlık sorunlarına tercüman oluyoruz.

Ve bu hizmeti biz ve bölge eğitim araştırma hastanesi üzerinde yürütüyoruz. İmkanlarımız, yatak ve personel sayımız yeterli mi ?

Elbette ki değil fakat bugün bunları konuşacak lüksümüz yok.. Donem adeta bir seferberlik dönemidir.

Ben ve ekip arkadaşlarım bu seferberlik ruhuyla hastalarımıza umut olmaya devam edeceğiz.

Biz bu kentin çocuklarıyız bu kentin acıları hepimizin ortak acısıdır "

Böylesi, zahmetli, yorucu ve stresli çalışmanın içinde Haluk Hocanın böylesi samimi, böylesi pozitif söylemleri karşısında adeta şapka çıkarıyorum.

Vallahi bravo..

Vallahi takdir ediyorum.

Aldığınız maaş ananızın ak sütü gibi helal hoş olsun.

Rabbim yar ve yardımcınız olsun.

Size uzanan eller kurusun.

Vedalaşıyoruz başhekim ve meslektaşları ile

Yıpranan maskemizi yenilemek için Prof. Dr Çetin Kotan Hoca'ya el açıyorum.

Çetin Hoca'dan aldığım maskeyi takip, meslektaşım İshak Kara ile evin yolunu tutuyoruz.

Ey sağlık emekçileri...

Emin olun ki Van halkı sizleri minnetle yad edecektir.