İran ile sınır kenti olan ve adı sık sık sınır ticareti yapan yurttaşların (kolber) ölümü ya da yaralanması ile gündeme gelen Van’da, Türkiye ve İran askerleri tarafından açılan ateş sonucu son 9 ayda 8 kişi yaşamını yitirdi, 3 kişi de yaralandı.

Kentin Çaldıran ilçesinin İran sınıra yakın mahallerinden Yukarı Çilli'de (Çiliya Jor) yaşayan Şefik Bağa, 6 Ekim’de İran sınırından açılan sonucu yaşamını yitirmiş, oğlu Azat Bağa ise 16 Temmuz günü koyun otlattığı sırada açılan ateşle yaralanmıştı.

Mezopotamyaajansı'nın haberine göre, bu olayların akabinde son olarak Saray ilçesine bağlı Kurucan (Qurcen) Mahallesi’nde yaşayan ve 12 Ekim’de İran askerlerinin açtığı ateş sonucu ağır yaralanan İrfan Bağatur (28) ise halen Van Yüzüncü Yıl Dursun Odabaşı Hastanesi’nde tedavi altında.

Sınır hattında ölüm ve yaralanmalara varan yaşanan bu hak ihlallerini Van Barosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Kadir Kutevi değerlendirdi.

33 KÖYLÜYÜ HATIRLATTI

Sınırda hattında kolluk birimleri eliyle yaşanan ölüm ve yaralanma vakalarının keyfi olduğunu dile getirerek, 1943 yılında Saray ilçesinde 33 köylünün öldürülmesi olayını hatırlatan Av. Kadir Kutevi, aynı anlayışın aslında hala devam ettiğini söyledi.

İçişleri Bakanlığı’nın kolluk güçlerini korumaya dönük yayımladığı yönetmeliğe dikkat çeken Kutevi, bu tür yönetmeliklerin hak ihlallerinin önünü açtığının altını çizdi.

BÖLGE HALKINA ‘TERÖRİST’ MUAMELESİ

İktidarın yürüttüğü politikalar ile bölge halkına “terörist” muamelesi yapıldığını söyleyen Av. Kutevi, “Bu yaklaşımdan dolayı Türkiye’deki halklar arasındaki uçurum derinleşiyor. Batıdaki bir yurttaşa yaklaşım ile bölgedeki bir yurttaşa yaklaşım aynı değildir. Bu durumu da bölgedeki savaş politikalarından bağımsız düşünemeyiz. Onun için savaş politikalarından vazgeçilmelidir” diye konuştu.

‘TAKSİRLİ OLAYMIŞ GİBİ SUNUYORLAR’

Savcıların kolluk güçlerinin bölgede işlediği suçlara engel olması gerektiğini, ancak böylesi bir yaklaşımla karşılaşmadıklarını kaydeden Av. Kutevi, şunları söyledi: “Savcılar ile yaptığımız görüşmelerde, bu işin peşini bırakmayacaklarını söylediler. Ama her nedense bizim hukuk dilinde kesinlikle kasıt olduğunu düşündüğümüz olaylarda bile kastı ortadan kaldırıp, taksirli bir olaymış gibi önümüze sunuyorlar. Bu çerçevede kolluğun bu keyfi muamelelerinin nedeni son dönemdeki siyasi politikalar olduğunu düşünüyoruz.”

‘DEVLET ASLİ KUSURLUDUR’

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bir yurttaşın yabancı bir ülke tarafından öldürülmesinin ültimatomun verilme gerekçesi olduğuna vurgu yapan Kutevi, ancak yaşanan ölüm ve yaralanmalara ilişkin Dışişleri Bakanlığı’nın şimdiye kadar herhangi bir girişiminin dolmadığı bilgisini verdi.

Av. Kutevi, bu durumun devletin bölge halkına yönelik bakış açısının göstergesi olduğunu belirterek, şunları ekledi: “İran askerleri tarafından öldürülmüş olsa dahi bölgedeki kolluk ve güvenlik güçlerinin idari kusurlu olduğu ortaya çıkıyor. Çünkü sen sınır hattında yaşayan vatandaşlarının sınır ve yaşam güvenliğini sağlayamıyorsun. Burada, İçişleri Bakanlığı asli kusurludur.”

‘HAK İHLALİNE UĞRAYANLAR BAROYA BAŞVURSUNLAR’

Av. Kutevi, sınırda öldürülen ve yaralanan yurttaşların akrabalarının Baro’larına başvuruda bulunmaları üzerine açılan soruşturmalara müdahil olma taleplerinin de yine bir çok kez ret edildiğini ifade etti.

İzlenen cezasızlık politikası ve bölge halkına yönelik baskı ve sindirme yaklaşımından dolayı birçok kişinin sınırda yaşamını yitiren kardeşi bile olsa başvuru yapmaktan çekinir hale geldiğini söyleyen Kutevi, “Böyle bir çekinceye gerek yok. Bu sizin hukuki hakkınız. Bize başvuru yapılması elimizi hukuksal anlamda daha da güçleniyor. Herkesin haklarını savunabileceğimizi belirtmek istiyoruz. Bu konuda ailelerin yaşadığı hak ihlallerinde bize başvurmaları çok çok önemlidir. Bize başvursunlar ki biz de onların haklarını savunabilelim” diyerek çağrıda bulundu.

Editör: TE Bilisim