Van T Tipi Kapalı Cezaevi'nde kadın tutukluların maruz kaldıkları hak ihlalleri ve hukusuzlular raporlaştırıldı. Gelen şikayetler üzerine Van Barosu Cezaevi Komisyonu, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUHAY-DER), Van-Hakkari Tabip Odası, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (THİV) yetkilileri tarafından cezaevinde kalan kadın tutuklularla görüşmeler gerçekleştirip, ortak bir rapor hazırlandı. 

Van Barosu toplantı salonunda düzenlenen basın toplantısı ile kamuoyuna açıklanan raporun ayrıntılarını ÖHD Genel Merkez Yöneticisi Ekin Yeter paylaştı. 28 Mayıs tarihinde tutuklanan Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybedenlerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MEBYA-DER) üyelerinin Van T Tipi Cezaevi’nde çıplak arama ve kötü muameleye maruz kaldıkları bilgisininin kendilerine ulaştığını söyleyen Yeter, bunun üzerine ÖHD Van Şubesi ile Van Barosu Cezaevi Komisyonu üyesi avukatların cezaevine ziyaret gerçekleştirdiklerini ifade etti. İNCE ARAMA  Tutuklulardan Ceyda Dindar, Gülistan Önver ve Semiran Ebağa ile görüşüldüğünü belirten Yeter, tutukluların aktarımlarını şu şekilde paylaştı:

“Mahkum Kabul Bölümü’nde görevli personel tarafından taraflı-tarafsız koğuş konusunda kendilerine psikolojik baskı yapıldığını, bağırma şeklinde gerginlik çıkartıldığını belirttiler. Akabinde 3 kadın memur tarafından arama kısmına alındıklarını, bütün kıyafetlerinin çıkartılarak kendilerine önlük giydirildiğini, memurların ‘üç kez eğil kalk ve öksür’ şeklinde söylemde bulunduklarını, personele 10 gündür gözaltında olduklarını bu şekilde bir arama gerekmediğini söylediklerinde ‘sus konuşma, dediğimi yap’ şeklinde bağırdıklarını, saç dipleri, ağız içi dahil olmak üzere vücudunun her yerine ince arama yapıldığını söylediler. Zayıf, esmer, kısa boylu kadın personel tarafından ‘ben bu işi zevkle yapıyorum’ şeklinde söylemlerde bulunulduğunu, aramadan sonra odaya geçtiklerinde kendilerine gece 02:00’ye kadar yatak verilmediğini, temizlik malzemesi, semaver, TV, kitap, kalem kağıt hiçbir şeyin olmadığı boş ve kirli bir odada bekletildiklerini, 3 gün boyunca su içmek için pet bardak dahi verilmediğini, karantina odasında ayakta sayım dayatıldığını ve kantin ihtiyaçlarının karşılanmadığını aktarmışlardır.”

SU VERİLMEDİ 

Görüşülen tutuklulardan Semiran Erbağa'nın Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nden buraya sevk edildiğini ifade eden Yeter, “Sürgün edildiğinde cezaevi girişinde kendisine çıplak arama dayatıldığını söyledi. Kabul etmemesi üzerine personel tarafından ‘arama yapılacağının’ beyan edilmesi üzerine uygulamayı protesto etmek için kıyafetlerini çıkartıp eylem yaptığını, personelin ‘üç kez eğil kalk ve öksür’ şeklinde söylemde bulunduğunu, saç dipleri, dil altı, dişleri dahil olmak üzere vücudunun her yerine ince arama yapıldığını belirtti. Aramadan sonra kendisini tek kişilik hücreye götürdüklerini, 3 gün tek kaldığını, suyun kotalı olduğu bilgisinin verilmemesi nedeniyle temizlik yaparken suyun bittiğini ve kronik hastalığından kaynaklı ilaçlarını içmesi gerektiği zaman içme suyu verilmediğini, tuvaletteki pis su ile ilaçlarını almak zorunda kaldığını aktardı. 3 gün sonra karantina odasına getirildiğini, bu odada da hiçbir temel yaşamsal ihtiyacın ve kantin ihtiyacının karşılanmadığını ve insanlık dışı koşullarda kaldıklarını anlatmıştır” diye belirtti.  

TALEPLER

Van T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu girişinde mahpusların çıplak aramaya tabi tutulmasının ağır bir insan hakkı ihlali olduğunu belirten Yeter, raporun sonuç bölümünde şu talepleri sıraladı: “* Devletler, taraf oldukları sözleşmelerde yer verilen işkence yasağını da göz önünde bulundurarak, çıplak arama uygulamasına tamamen son vermeli ve hapishanelerde işkencenin önlenmesi için gerekli tedbirleri almalıdır. Bu husus, devletlerin işkence ve diğer insan hakları ihlallerinin önlenmesine dair aktif yükümlülüklerinin bir gereğidir. Ortaya bir hak ihlali çıktığında, bu hususun etkin soruşturulması ve sorumluların yaptırımla karşı karşıya bırakılacağı yargılama süreçlerinin gerçekleştirilmesi de söz konusu aktif yükümlülüğün bir parçasıdır. İşkence, bu anlamda çıplak arama ve iç beden araması bir hak ihlalidir ve suçtur. Yukarıda belirtildiği gibi 5237 Sayılı TCK’nın 94. maddesinde de suç fiilleri arasında sayılmıştır. Haliyle, çıplak aramaya maruz kaldığını iddia eden kişinin, yaşanan hak ihlalinin soruşturulmasını isteme, bir başka anlatımla sorumlularla ilgili şikayette bulunma hakkı vardır. Bu hakkın en etkin ve sonuç alıcı şekilde kullanımının sağlanması gerekmektedir.  * Ulusal ve uluslararası mevzuata aykırı olarak yapılan ve mahpusların işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı çıplak arama öncesinde; çıplak arama yapılması gerektiğine dair makul ve ciddi emarelerin oluşup oluşmadığına dair kurum üst amirine bilgi verilmesi gerekmektedir. Bu noktada kurum üst amirine bilgi verilip verilmediği, neticesinde kurum üst amirinin çıplak aramanın yapılmasını gerekli görüp görmediği hususu yapılacak adli ve idari soruşturmalar neticesinde ivedilikle tespit edilmelidir. İnceleme neticesine göre kasti ve ihmali bulunanlar hakkında da soruşturma başlatılmalı ve haklarında başlatılan adli soruşturmada etkin bir şekilde yürütülmelidir. * Çıplak aramaya ilişkin Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmeliğin ilgili hükümlerinin Anayasa’ya, başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)  olmak üzere Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırılık teşkil ettiği dikkate alınarak insan onurunu zedelemeyen ve keyfi uygulamaların önüne geçebilecek yasal düzenlenmelerin yapılması gerekmektedir.” 

 

Editör: TE Bilisim