VanEkspres - ABD'nin İran Devrim Muhafızları Genel Komutanı Kasım Süleymani'yi öldürmesi sonrası, İran halkının Süleymani'nin ölümüne tepki gösterdiği belirtilmişti. Peki İran halkı gerçekte neler düşünüyor?
ABD ile İran arasındaki gerilim gün geçtikçe artarken İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ‘Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin intikamını diğer özgür milletlerle beraber alacaklarını’ söyledi. ABD Başkanı Trump ise, İran'ın ABD'lilere veya ABD unsurlarına saldırması durumunda, İran'a ait 52 hedefi vurmak üzere tespit ettiklerini açıkladı.'
Liderler, yüksek güvenlikli makamlarından peş peşe tehdit mesajları verirken, diğer ülkelerinden de açıklamalar gelmeye başladı. İngiltere, Süleymani'nin öldürülmesini, ABD'nin meşru müdafaası olarak nitelendirdi. Türkiye ise, 'Bölgede tırmanan ABD-İran gerginliğinden derin endişe duyuyoruz' gibi henüz tarafını belli etmeyen bir açıklama yaptı.
Diplomatik gelişmeler bu hızıyla devam ederken ben de, dünyanın herhangi bir yerinde yaşanacak bir savaş ihtimalinde bile, mağduriyetin her zaman en büyüğünü yaşamış tek unsur olan halk ile bu durumu konuşmaya çalıştım. Zira Liderlerin açıklamaları, tüm Dünya'nın gözü önünde ve son dakika bültenleri olarak geçiyordu zaten. Peki, savaş tehdidi ile ilk elden muhatap olan İran halkı bu duruma nasıl bakıyordu?
“Herkes Süleymani’nin ölümünden mutlu”
Röportaj için görüştüğüm tüm İranlılar, “Öncellikle İran'da neredeyse herkes Süleymani'nin ölümünden mutlu ama ne var ki rejim tarafından ele geçirilmekten korkuyorlar. Aynı Kuzey Kore gibi” diyordu.
İran'da yaşamını sürdüren insanlardan, İran ile ilgili bilgi almanın zor olduğunu biliyordum. Fakat rejimin eline geçmekten bu kadar korkulduğunu tahmin etmiyordum. Röportaj yapmak için 10'dan fazla telefon görüşmesi ve internet bağlantısı gerçekleştirdim. Ancak sadece 3 kişiden açık ve net bilgiler alabildim.
Hatta durumun vahametini özetleyen cümle, 'röportaj yapmak için gazeteci veya halktan birilerini bulabilir miyiz?' Diye sorduğum başka bir İranlı kadından geldi: “Ben şimdi hiç kimseyi bulamıyorum ki sizinle röportaj yapsın. Herkes ya korkuyor ya da kendini saklıyor. Rejim, medya aracılığıyla Süleymani'den öyle bir kahraman yarattı ki, hiç kimse röportajda adının geçmesini istemez.”
Tüm bunlara rağmen konuşmak için ikna edebildiğim İranlılar, yaşanan son gelişmeler hakkında ne düşünüyor ve tam olarak ne hissediyorlardı?
“Süleymani'nin ölümüne üzülen İranlı bulmak güç olur”
İranlı L., röportaja başlamadan önce yeni yılımı kutladı. Sağlık diledi. Bunun ardından hızlı ve sessizce şu açıklamaları yaptı: “İran'da çoğu insan, rejimden ve yöneticilerinden hoşlanmaz. Kasım Süleymani'de, hoşlanılmayan rejimin en yüksek mevkisine sahip olanlardan biri. O yüzden Süleymani'nin ölümüne üzülen İranlı bulmak güç olur.'
L., kısa bir sessizliğin ardından, kararlı bir ses tonuyla şunları ekledi: 'Çünkü herkes Suriye ve Irak'ta yaşanan iç savaşların, İran rejiminin kendi menfaatlerini korumak için yaşandığını biliyor. Orada öldürülen insanların, kadınların ve çocukların ölüm emrini de Süleymani'nin verdiğini görüyor.”
Ben daha sözü alıp soru sorma fırsatı bulamadan L., peş peşe konuşmaya başladı: “Şimdi ise Süleymani'yi, efsane ve yüce bir insan gibi kutsuyorlar. Oysa geçtiğimiz yıl Ekim ayında İran'da başlayan zam protestoları sırasında 1500 insan katledildi. Bu katillerin başında da Süleymani vardı. Medya günlerdir Süleymani'yi bir efsane gibi işliyor. Rejim yandaşları da kutsuyor ama, Kasım'ın bir katil olduğunu söylemiyorlar” dedi ve telefonu bu sözlerinin ardından hemen kapattı.
L., bunları söyledikten sonra bende, cevaplanması gereken bir soru uyandırdı? Günlerdir dünya medyasında yer alan haberlerin içeriği, söylemleri ve hatta Kasım Süleymani'nin cenazesine katılan on binlerce insanın İran Devlet Televizyonu tarafından servis edilen görüntüleri neyin nesiydi? Bu sorunun cevabını Tahranlı Z'den aldım.
- de şunları anlattı: "İran'da tüm ölüm ritüellerinde kabalıklar toplanır. Mesela, idam edilecek birisi için de binlerce insan toplanır, ona dualar eder, ona ağıtlar yakar. Bu bir İran kültürüdür. Süleymani'nin cenazesini Irak'tan getiren rejim de, bu kültürü kullanarak tüm dünyaya gövde gösterisi yapmak istedi. Özellikle şehir ve sokaklardan geçirdi. Bu da yetmedi, bir de kendi yandaşlarını topladı. Onlar ise İran'da 'besic' adı altında olan insanlar. Cenazenin gittiği her yerde bu insanları topladılar ve siz bu görüntüleri takip ettiğinizde büyük kalabalıklar gördünüz. Oysa görüntüleri dikkatle izlerseniz aynı insanların ve genellikle çarşaflı kadınların hep o kalabalıkların içerisinde olduğunu görürsünüz. Bunların çoğu zaten İran halkı değil. Genelde Lübnan, Filistin, Irak, Suriye, Pakistan ve Afganistan uyruklu insanlar. Hepsinin de beyni yıkanmış. Yani yarın bunlara desen ki Mehdi gökyüzünden inecek, hepsi inanır. Bunlar cennetten huri bekleyen insanlar. Bilim, ilim sahibi olmadan, kulaktan dolma bilgilerle yaşayan bir kesim ve rejim yandaşları."
Muhabir notu: Z'nin aktardığı Besic Teşkilatı, 30 Nisan 1980 yılında Ruhullah Humeyni tarafından kuruldu. İran'ın sivil ve gönüllülerden oluşan bir milis teşkilatı. Örgütün resmi adı, Besic Direniş Gücü. Besic, günümüzde İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun bir alt kolu ve devlete çalışan gönüllü gençlerden oluşuyor. Hatta Besic'in çalışma yöntemi İran halkı tarafından, devrimi korumak üzere kurulmuş ama genelde halkın iffetinden veya namusundan sorumlu paramiliter güç olarak nitelendiriliyor. Türkiye'de de benzer bir modelin oluşturulması istendiği tartışmaları Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın: "Artık şehirlerimizin güvenliğini sadece kolluk güçleriyle koruyacak durumda değiliz. Yeni fikirler geliştirilmeli" açıklamasının ardından başladı.
Son bir çabayla Besic Teşkilatı'nın halk üzerindeki etkisini öğrenmek için J. ile konuştum. J., hem Besic Teşkilatını hem de son durumu şöyle aktardı:
"Besic, Rejim'in kuruluşundan bu yana var. ABD tarafından öldürülen General Kasım Süleymani de, bu örgütün en üst düzey komutanıydı. Besic, İran'da insanları öldürme veya tutuklama yetkisine sahip. 80 öncesi İran'ın casus yetiştirmek ve istihbaratçı eğitmek amacıyla CIA yardımıyla kurulan ve 1957 ile 1979 yılları arasında faaliyet gösteren istihbarat teşkilatı Savak'ın halefi. İran'ın İslami gurubu. Mesela biz çocuklarımızı mecburen besice yazdırmak zorundayız. Çocuklarımızın okulda besic-i olmaları lazım. Sanatçılar besic olmalı. Gazeteciler hakeza. Yoksa iş bulamazsınız. Örneğin ben işsizim, çünkü ben besic gurubuna girmedim. Besic-i olmak istemedim."
Son olarak ABD'nin İran'a savaş açma ihtimalini sorduğum J. ise şunları söyledi: "Bildiğimiz gibi bir cephe savaşının çıkma ihtimali çok zor. Çünkü zaten bir dünya savaşı devam ediyor. General Süleymani'nin öldürülmesinin de böylesi bir savaşı çıkaracağını düşünmüyorum. Süleymani'den daha büyük insanlar öldü ve gitti. Bu olsa olsa bir propaganda savaşıdır artık. İran'da bu propaganda ile kendi menfaatlerini düşünüyor. Zannımca bu savaş bundan sonra Irak'ta sürecek. İran da, Amerika da, Irak topraklarında savaşmaya devam edecekler. ABD hiç bir zaman İran toprağına girmek istemeyecek. Çünkü Rusya ve Çin ABD karşısında İran'ın arkasında görünüyor. Dediğim gibi Irak'ta bir süre daha savaşacaklar ve bu da bitecek. Benim niyetim, arzum ve öngörüm ise şöyledir; Nasıl ki Ebubekir El Bağdadi öldürüldü ışid bitti. Ladin öldürüldü, El Kaide bitti. Şimdi de Kasım Süleyman'i öldürüldü inşallah bu rejim bitecek."
Fersude - Ruşen Takva