Ah Çocukluğum Ah! Bir masal tadında geçti. Bayram için günler öncesinden ev temizliği, her bayram için yeni kıyafet alışverişleri ve evlerde hazırlanan yemekler ve tatlılar.

Çocuklar için kocaman çanaklara doldurulan şekerler, çikolatalar ve fındıklar.

Ben en çok bayramın üçüncü gününü severdim.

  Dokuz yaşlarındayım. Bir Ramazan bayramı. Yine bir ilkbahar ayına denk geldi. Her yer baharın süslediği çiçeklerle dolu. Erek Dağının karları eriyerek eteklerinde açan nergizlere, sümbüllere, papatyalara adeta can suyu oluyordu, yeni çiçek açan iğde ağaçlarının kokusunun tarifini anlatmak ise imkansızdı. Hava mis gibi kokuyor. Baharda bayramda ayrı bir güzel oluyor. Annem ile babamın üzerinde yine bir bayram telaşlı. Bu bayramında güzel ve keyfli geçmesini istiyorlar. Babam evin alışverişinden sorumlu . Annem ve yardımcımız Saniye hanım evden sorumlu.

  Bayramdan 15 gün önce ev temizliği ile başlıyorlar işe…  Yemek, tatlı ve çikolata listeleri hazırlanıyor. Bu sırada fındığıda unutmayalım. Herkes mutlu. Babam sürekli anneme eksik varmı diye soruyor. Annem aklına geldikçe babama siparişleri vermeye devam ediyor. Her akşam elleri dolu dolu geliyor. Siparişler bitikten sonra ikinci etaba geçiyorlar .

  Bütün çocuklarına ve kendilerine bayram alışverişi için hep birlikte çarşıya gidiyoruz. Bizlerde onlarla beraber. Akşama kadar bütün alışveriş bitiyor. Alışverişten sonra mutlaka aksam yemeğini babam otele kebap veya o tadı tarifsiz kıymalı siparişini veriyor.

 Biz çocuklar cok heyecanlı olduğumuz için sürekli eve gitmek istiyoruz. Aldıklarımızı denemek istiyoruz. Annem ve babam günün yorgunluğunu atmak için içtikleri bir kaç bardak çaydan sonra hep birlikte evimizin yolunu tutuyoruz.

 Artık bayrama bir kac gün var. Son eksiklerin tamamlanması için .

  Ve bayramın ilk günü. Sabah babam önce komşularla birlikte camiye gidiyor. Camide namazlar kalınıyor ve tanıdık tanımadık ne kadar insan varsa herkesle bayramlaşılıyor. Camiden Çıkar  çıkmaz fırından sıcacık çörek ve ekmek aldığı gibi doğru evimize geliyor. Annemin hazırladığı mis kokulu murtuğalı otlu peynirli ve gavutlu kahvaltımızı yapmak için. Bütün çocuklar hazır. Bayram kahvaltısıda sanki bir başka güzel oluyor. Kahvaltımız bitince bu kez annemizin sesini duyuyoruz. Bayramlık  kıyafetlerimizi giymek için. Hepimiz çokmu güzeliz acaba. Evde gülüşmeler aynanın önünde sıra beklemeler. Babaya ve anneye minik minik cilveler. Babamın içeriden sesi duyuluyor . Nerdesiniz diye.

 Büyükten küçüğe doğru hepimiz sıraya giriyoruz . Annemizin ve babamızın elini öpmek için. Bayram harçlıklarımız yaşımıza göre hazır. Parayı kapan kayboluyor.

Tekrar babamdan bir ses hazırmısınız? Mezarlığa ölen büyüklerimizi ziyarete gidiyoruz diyor. Hep birlikte arabaya biniyoruz. Doğru mezarlığa gidiyoruz. Dualarımızı ediyoruz bayramlaşıyoruz. Mezarlıktan ayrılıyoruz. Ordan aile büyüklerimizi ziyarete başlıyoruz. İlk günün akşamı biraz yorgun fakat mutlu günü bitiriyoruz.

İkinci gün. Sabah yine ailece kahvaltımızı yapıyoruz. Babam sesleniyor. Kapımızı acın. Çanaklara çikolata, şeker ve Fındık’ları doldurun. Hiç bir çocuk bu kapıdan geri gitmeyecek diye tembihliyor. Akşam 8 e kadar kapımız asla kapanmıyor. Çanaklar boşalır yeniden doldurulurdu. Fındığın olmasının en önemli sebebi Ramazan bayramında çoçuklar en cok fındıkla ( Milav) oyunu oynamasıydı. Sanırım ben bu oyunda cok başarılıydım.

Üçüncü gün Rutinimiz yine birlikte ailece kahvaltı yapmak. Babam bu kez yine sesleniyor. Bahçe kapıları açılsın. Öğlen masalar bahçeye kurulurdu. Mutlaka çokça patates köfte ve pilav pişirilirdi. Çoban salatamızda unutmamak gerekiyordu.Kasa kasa gazozlar masanın yanına bırakılırdı.Bu kez semtimizin ve başka mahallerin çocuklarını öğle yemeğinde buluştururdu babam. Tanıdık tanımadık bütün çocukların o masalarda yer vardı. Hiç bir çocuk gönderilmezdi. Akşam 6 ya kadar servis hep açık olurdu. Saniye hanım ve Ali efendinin babana Selahattin bey bunlar bitmedi gitti dediklerini hatırladım. Üç gün ne bahçemizin nede evimizin kapısı asla kapanmazdı. Bayramlar bizde şölen gibiydi.

Babam  hep derdiki bayramlar çocuklara yakışır. Onların bu mutluluğudur bize bayram derdi.Yıllar sonra babamı anlıyorumki  babam  altı yaşında babasız kaldığı için sadece bayramlarda değil bütün günlerde fırsat buldukça cocukları mutlu etmek isterdi. Yaşadığı derin duygulardı bize yaşattığı güzel bayramlar.

Ben o yüzden babamdan sonra hiç bir bayramı bu kadar güzel kutlayamadım.

 Hep heyecan  hep bir başka mutluluktu bayramlar.

Bayramın son gecesi biz bütün çocuklar akşam bayramda bizlere verilen bayram harçlıklarını sayardık. Kimin eksiği varsa basardı yaygarayı. Hemen babam devreye girerdi.  Eksik olanı tamamlardı.

Ve bayram bizim için biterdi. Şimdi geçmişe gidiyorum. “Nerde o eski bayramlar” denilince işte o bayramların tatlı anı heyecanı çocukluğu canlanır gözlerimde.

Sevgi ve saygının daha da güçlendiği, hoşgörü ve dayanışma duygularının pekiştiği, aile ve milletimizin birleştirici özel günlerinden biri olan Ramazan Bayramı'nız mübarek olsun. Kalın sağlıcakla.