Roj Yiğit - Vanekspres - İstanbul
Mikrofonumuza konuşan ‘Esin Köymen’ Kültür ve sanatın kalbi Maltepe’de atacak. 7-15 Eylül tarihleri arasında gerçekleşen Maltepe Kitap Günleri, "Cumhuriyet’in Yeni Yüzyılında Laiklik, Özgürlük, Adalet ve Barış" temasıyla kitapseverleri bir araya getirecek. Katılım, destek ve ilgiden çok memnun kaldığını bu ilki başara bilmenin gurunu yaşıyoruz. Maltepe de ilk defa yapmış olduğumuz etkinliğimizi bundan sonra her sene aynı dönemlerde daha büyük ve kapsamlı yapa bilme hedeflerimiz vardır. Kitap Günleri adını verdiğimiz etkinliğimizde bize destek olan ve yanımızda olan çalışma arkadaşlarıma ve tüm katılımcılara ayrıca teşekkür ederim, dedi…
Kitap Günleri'nin 7. gününde CHP İstanbul Milletvekili Türkan Elçi, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer ve gazeteci-yazar Şeyhmus Diken, “Barışın Dili İnsanlığın Evrensel Dilidir” konulu bir söyleşiyi gerçekleştirdiler. Barış mesajlarının verildiği gecede yoğun bir ilgi ve katılım ile dinlenildi.
‘‘BARIŞI İLMEK İLMEK ÖRÜYORUZ”
Uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Diyarbakır Barosu eski Başkanı Tahir Elçi’nin eşi CHP İstanbul Milletvekili Türkan Elçi konuşmasında barışın cesaret, sabır ve umut isteyen bir süreç olduğunu söyledi. Türkan Elçi, Barış ve barışın dili deyince, edebiyat kıymetlidir ama hayatımda barış dilinin tesisinin ayrı bir yeri vardır. Bu beni acıtan, hayatımın ortasına oturan ve benim için milat başlatan bir meseledir. Bir yanıyla özel, cesaret ve umut isteyen bir şeydir. Neden umut ister? Barış talep ettiklerinde insanların öldürüldüğü bir süreçten geçtik. Barış aynı zamanda sabır de gerektiren bir iştir. Sabırlı olmayınca, metanetli olmayınca bir takım şeylere ulaşmakta çok zordur. Ben bunu; ‘taşı delen bir damlanın aşındırma gücüne benzetirim’. Ama yine de her şeye rağmen bir inanç varsa, sabır ve umut kendiliğinden gelir. Aynı coğrafyamızı paylaştığımız insanlar da çok zorlu zamanlardan, süreçlerden geçiyor. Barışın tesisini kurmak çok zordur bunu yok etmeye çalışanların işi ise çok kolaydır. Bizler ise barışı ilmek ilmek örüyoruz. Bizim işimiz bu kargaşanın arasında çok daha zor ama inançla ile, umut ile bu zorluğun üstesinden geleceğimize inanıyorum. Başarmaya olan inancımız ile yola çıktık ve bunun içinde ayakta duruyoruz, dedi.
‘‘EDEBİ BARIŞ ARAYIŞI’’
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer: Sevgili Tahir Elçi ile çok yakın dostluğumuz oldu. Tahir'in vurulması, barışın ne kadar elzem bir durum olduğunu ortaya koyuyor. Bu bizim niye barışın peşinde olduğumuzun açık bir delilidir. Barış en çok çocuklarımıza bırakacağımız güzel bir dünyadır. Biz ülke olarak, biz bölge olarak Barışa çok ihtiyaç duyan bir topluluğuz. Niyet, empati ve sağduyuyu oluşturarak barış dilini bölünme paranoyasından arınma bunu birey olarak, parti ve sivil toplum olarak en önemlisi ülkeler olarak yapa biliriz. En çok insan haklarının korunması gerekirken ne yazık ki devletlerarası bu ihlal ediliyor. Bunun önlenmesi de halkın taleplerinde mevcuttur. Halk barış dilini kabul edip bunu yaygınlaştırır ise kavram olarak görmek yerine bunun altını doldurarak bir sorumluluk bilinci ile kalıcı bir simge olarak kabul etmek gerekir. Savaşlar en çok egemenler kendi kazanacakları için savaşır ve birilerini de buna feda ederler. Bir insanlık trajedisi olan savaş hangi nedenle yapılırsa yapılsın savaşın içinde ve yakınında olan herkes için kan, gözyaşı ve felaket demektir. Şu söz ile tamamlamak isterim, Kant’ın Ebedi Barış adlı eserinde öncelik ve önemle vurguladığı akıl hâkim olmadığı sürece dünyamız daha çok kanlı savaşlar yaşamaya devam edecektir. Sonuçta olarak yazar Heywood’un vurguladığı "Barış’ta çocuklar babalarını, savaşta ise babalar oğullarını gömerler" ifadesi daha çok görünür olmaya devam edecektir, dedi.
"EVRENSEL BİR DİLİN ADI BARIŞTIR"
Gazeteci-yazar Şeyhmus Diken: Bizi bir araya getiren Belediye başkanımız Esin hanıma çok teşekkür ediyorum, biz üç kürdü bir araya getirdiği için. İki Diyarbekir’li biri Van’lı olarak. Kalıcı barış evrensel bir dilin sembolüdür. Bu evrensel barış dilinin altını çizmek gerekir. Kalıcı olması hususunda hem fikir olduğumuzu belirtmek isterim. Bu zarif dilin önünde birçok engeller mevcuttur, bunun en çok mağduru yine bizleriz. Uğruna her daim bedeller ödenen ve kalbi ile bunu hissiyatlarına döken birçok insanımız vardır. Bu toplumda zoraki ve altı çizilerek dayatılan tekçi bir kimlik vardır. Nefret söylemleri ile Barış kelimesinin içini boşaltan yapılar mevcuttur. Buna bir divan edebiyatından bir şarkı sözü ile örnek vermek isterim. Sana; dil verdim ise yık da harap et mi, dedim? Nar-ı hicre ciğerim yak da kebap et mi, dedim? Ben Kürtçe dilini çok sonradan öğrendim, anneme sordum neden bize Kürtçe öğretmedin? Annem de; bu belalı dil yüzünden başımıza çok iş geldi sürgün, zulüm, verilen cezalar ağır geldi. Bu yüzden sizlerin Türkçe öğrenmenizi istedim, dedi. Biz hep Barış dedik ve bundan sonrada hep barış diyeceğiz. Bakalım bu ‘şiarımız ile kimler Barış diyerek’, dedi. Kendilerine ayrılan zamanı bitirip, okurlarına kitaplarını imzalamak için stantlarına geçmişlerdir.