Merhaba Nazdar...

Bu yazdıklarımı okuyabilme ihtimalin var mı bilemiyorum.

Telefonunda internetin bitmiş olabilir.

Tabletin olmayabilir.

Falan, filân

...

Umarım okuyabilme imkânın olur.

Öncellikle affına sığınarak belirteyim ki sana danışmadan arzuhalini kaleme aldım ve sosyal medyada paylaştım.

Altını kalın harflerle çizerek VAN coğrafyasında geldiğini, hukuk fakültesi kazandığını, ekonomik sıkıntılar için de olduğunu ve barınabilecek yer bulamadığını yazdım.

Yani 20 milyon nüfuslu mega kentte genç kızımız olarak bir başına kaldığını dile getirdim.

Yazdım yazmasına da lakin sana ve emsal arkadaşlarına sevinebileceğiniz bir haber veremiyorum.

Yüreği güzel kimi dostlar yorumlarıyla söylemlerime destek verdiler vermesine de ötesi gelmedi.

( Bir dipnot u da gurur ve onurla altını kalın çizgilerle çizerek belirtmekten beis görmüyorum.

İl SA betondan Fazıl Bey vicdanı  duyarlılık sergileyerek çağrımıza (karınca kararınca) destek vermiştir.. tüm Nazdarlar adına kendisine teşekkür ederiz)

Diğerleri ise sükût etmeyi tercih ettiler. Dağda, taşta ses geldi ama malum cenahta 'tık' bile gelmedi.

Sizlerin dramını es geçip, yemek ziyafetlerindeki, kapalı salon toplantılarındaki, spor müsabakalarındaki fotoğraflarını paylaşmaya devam ettiler.

Bu satırları okuduğunda Umutlarının bir kez daha kırıldığını hissedebiliyorum.

Belki de göz bebeklerinde esmer tenli yanaklarına bir çift yaş gözyaşı dahi akmıştır.

Belki de omuzların çökmüştür.

Başın öne eğilmiştir.

Nede olsa 'çaresizliğin ' ne olduğunu vicdanı olan herkes bilir.

Ama eğer vicdanlar taşlaşmış, kalpler körelmiş ise elden ne gelir ki!

Eğer ki muktedir, kişinin acısını kendi acısı olarak görmez ise kelâm akçe eder mi!

Nazdar...

Bu duyarsızlığımız karşısında ne desen kabulümüzdür.

Lânet okusan da.

Yüzümüze ağız dolusu tükürsen de itiraz edersem anam avradım olsun.

Tercüman olamadım acılarına.

Bir tebessümü dahi çok gördük sizlere.

Yalnız bıraktık sen ve senin gibileri.

Çaresizliğiniz ve acılarınızla.

Ne kadar sitem etseniz de azdır.  .

Haklısın Nazdar haklısınız.

Yerden taa arş-ı ala'ya kadar haklısınız.

Bizler sabah kahvaltılarında çocuklarımızla kahvaltı sofralarında otururken biliyorum ki sizler elinizde bir parça simitle banklarda oturuyorsunuz.

Bizler mağazalarda çocuklarımızı giydirirken sizler yol parası bulabilmek adına mağazalarda part time çalışıyorsunuz.

Bizler uyuduklarında çocuklarımızın üstünü örterken sizler misafir olduğunuz hanelerde yorgan altında gözyaşı akıtıyorsunuz.

İsmi gibi NAZDAR kız...

Mor dağların yufka yürekli ceylanı...

Maalesef ezber bozulmadı..

Seçim günlerinde sizleri baş tacı eden riyakar hemcinsiniz siyasetçiler sizleri unutmuş Ankara meclisinde şemsiyeli sokak için önerge veriyor.

Sizlerin yüreğinde yanan ateşin bir vangölü 'nün kıyısı kadar değeri yok.

Yok, kızım yok...

Ne benim yazmamın ne de sizlerin feryadı kâr etmiyor.

Sahipsiz memleketin yetim çocuklarıyız.

Kanmayın siz bu ensesi kalın göbeği davul efendilerin vaatlerine.

Vallahi bunlardan bir numara olmaz..

Siz siz olun acılarınızı bal eyleyip kendinize sahip çıkın.