18 yaşlarındayım doktorum bebek beklediğim haberini veriyordu. Mutluluk ve şaşkınlıkla ruhumun dalgalandığını ve kalbimdeki heyecanlarımın kelebeğin sesiz sevincine döndüğünü his ediyordum. Sevinçten uçuyordum.

Bir gün kapım çalındı. Kapıda başında yazması olan bakışlarında anlayamadığım derin hüzünleri orta boylu kırk beşli yaşlarında bir kadın duruyordu. Günaydın diyerek içeri girmeye çalışıyordu. Uyku sersemi olduğum için   olayı  kavrayamamıştım. Sizde kimsiniz dememe gerek kalmadan nazlı içeride soyunmaya başlamıştı. Korkma ben yabancı değilim kayınpederin gönderdi. Bu ailenin emektarıyım dedi. Baktım yüzüne tam bir şeyler diyicem o çoktan kovasını bezlerini kapmış salonun camlarını silmeye başlamıştı. Allah biliyor ya içimde deli diye geçirdim.

Sessizce salondan cıktım. Kızımın dedesini aradım. Evde olanları anlatım. Dedemiz gülme krizine girdi. Ve devam etti. Nazlıyı ben gönderdim artık bebek bekliyorsun bundan sonra sana yardım edecek. Fakat dedi dedemiz asla nazlıyı üzmeyeceksin. Ahmet dedemize sanki nazlı az bi deli dedim. Değil zamanla anlarsın diyerek telefonu kapattık.

 Artık aradan aylar geçiyordu. Nazlı evden biriydi. Nazlıda anlayamadığım bir durumu vardı. Bütün işlerini duayla yapıyor. En çok telaffuz ettiği cümle Allah'ım kalbimin ateşini söndür. Arada da isimlerini anlayamadığım  birilerine de beddualar ediyordu. Bana Nazlının bu halleri normal gelmeye başlamıştı. Alışmıştım. Taa ki bir gün gece derinden bir ağlama sesi duyuncaya kadar.

 Usulca odasının kapısına gittim. İçini çekerek inilti şeklinde ağlıyor ve ev halkını  uyandırmamak için bütün çabasını harcıyordu. Of of diyerek ağlaması bana ağır gelmişti. Sessizce kapısından ayrıldım. Belli ki derdi büyüktü. Sabah uyandık yeni bir güne başlıyoruz. Göz ucuyla nazlıyı takip ediyorum. Yine ağzında dualar çayımızı dolduruyor. Sanki dün gece duyduğum sesler rüya gibi. Ağlayan Nazlıdan eser yoktu.

 Ona ulaşmam gerekiyordu. Belki yardımcı olabilir yükünü hafiflete bilirdim.

 Artık kızım olmuştu yıllar hızlı geçiyordu. Nazlının nazlı geliniydim. Birbirimize feci bağlanmıştık. Ağlama krizleri, derin susmalar boş bakışlar Nazlının ruhundan bir şeyleri hala koparmaya devam ediyordu. Artık öğrenme vakti gelmişti.

 Nazlıya sordum bu hallerinin sebebini. Anlatamam ciğerim yanıyor dedi. Olsun sen dene dedim. Baktı gözlerimin içine tekrar dualarına başladı. Birden döndü bir kahve içelim dedi. Bu kahveyi de hiç sevemedim gelin hanım. Duyacaklarının dermanı yok. Ciğerlerim kavruluyor ciğerlerim, bir of çekiyor nerden başlayacağını bilemiyordu. Delirmiş gibi salonda bir aşağı bir yukarı gidip geliyordu. Belli ki anlatmaya hazır değildi.

 Ben nazlının sadece 2 oğlu olduğunu biliyordum. oysa bide kızı varmış. Kocası yıllar önce onları terk etmiş kendi yoluna gitmişti. Nazlı devam etti. Kocam olacak adamın boyu posu devrilsin bizim kanadımızı kırarak gitti. Çok parasız kaldım bu 3 evladı büyütünceye kadar. Ahmet dedenden Allah razı olsun o bizi bu cendereden kurtardı. Artık başımızı sokacağımız bir  evimiz mutfakta pişen aşım ve okula giden çocuklarım vardı. Kimselere muhtaç değildik. Anlayacağın artık mutluyduk.

Bir gün köyden erkek kardeşim çıka geldi. İstanbul'da çalışmak ve para kazanmak için. Evimin kapılarını açtım ekmeğimi yedi. Ben çalışmaya giderken evlatlarımı dayısı olacak o pisliğe  emanet ettim. Uzun yıllar hiç bir şey fark edemedim. Her şey normaldi. Büyük oğlum üniversiteyi kazanmıştı bir küçüğü lisede  okuyordu. Kızım  orta okulda okuyordu.Ve genç kız olmuştu. Hayaller kuruyorduk. Hayatımız düzene girmişti. Bir gün işimi erken bitirmiştim. Çalıştığım yerden izin istedim. Bu gün erken  çıkabilir miyim? Kızımın doğum günü. Ve ben  ona sürpriz yapmalıydım. Sağ olsun evin hanımı kırmadı ve beni salıverdi. Eve giderken kızıma yaş günü pastasını alarak gittim. Kapıyı açtığımda içerden garip sesler geliyordu. Kulaklarımın tıkandığını his ettim başım dönüyor midemde tarifsiz bir bulantı his ediyordum. Kalbimin tam ortasına binlerce hançerler saplanıyordu. Dayı ve benim beyaz güvercinim  benim yatağımda  boylu boyunca uzanmış birlikte oluyorlardı. İşte dedi Sevgi gelin ne çektiğim ahlar nede oflar bitmeyecek yıllardır ikisini de görmedim. Benim içim yanıyor dedi. Dehşet içinde kaldım kelimeler uçmuş cümle kuramıyordum. Nazlımın neden bu garip hareketleri yaptığını şimdi daha iyi anlamıştım. Boynuna sarıldım saatlerce ağladık. Hiç konuşmadık. Peçeteler yetmedi göz yaşlarını silmeye Nazlım nasıl kabulenebilirdi ki? Bu enses ilişkiyi nasıl kaldırabilirdi ki ? Kardeşinin öz yeğenine yıllardır tecavüz edişlerini!!! Bu mümkün müydü? Ölüm acısından daha ağır bir yüktü.

 Nazlımı susturmak ne mümkündü. Tek kızı vardı. Duvağıyla uğurlamak isterdi. Torunlarını koklamak ve sarmalamak isterdi. Ah be Nazlım ağırdı yükün hem de çok.

 Eğildim kulağına ben varım dedim. Bak pınar senin torunun öyle gör bizleri.

 Ah dedi cehaletin gözü kör olsun. Okur yazar olsaydım böylemi olurdu. Ne arkamda beni koruyacak insanlar nede bu şerefsizden hesap soracak baba var ortada. Benim bir tek yaradanım  var ona sığındım sonrada sizlere.

Döndü yüzüme baktı bu gün hiç bir şey yapmak istemiyorum dedi. Haklıydı yapma git uyu dedim. Nazlım odasına gitti ağlayarak uykuya daldı belki ben öyle sandım.

 Günlerce uyuyamadım aklım hayalim kaldırmıyordu. Bu anlatılanları isimlendiremedim bile.

 Nazlı ölünceye kadar ah ederek yaşadı. Ne yediğinden ne yaşadığından bir şey anladı. Kızına ne oldu sonrasında hiç bilinmiyor. Nazlının derin özlemleri ve arzuları vardı. Hepsi bir pisliğin yüzünden başlamadan bitmişti.

Hepinizi Allah kötülüklerden korusun. Allaha emanet olun...