Ne kadar da görmemezlikten gelinse de Türkiye artık bir değişim rüzgarı ile haşır-neşir olmuş vaziyette. AKP'nin çıkışı biliniyor. Anti-demokratik uygulamalardan, vesayet kibirliğinden, hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasından hatta Avrupa hukuk kriterlerinden uzaklaşmışlıktan bahsediyordu. Diğer yanı ile gerek çeşitli medya açıklamaları ve gerekse meclis konuşmaları ile Kürtlerle alakalı sıcak mesajları da biliniyor.

    Geçmişteki mevcut iktidarların icraatları da, yeni olan bu söylemleri haklı kılıyordu dersek sanırım haksızlık etmemiş oluruz. Bu söylemler daha sonra İslami bir tarzla farklı bir havaya girdi. İnsanların giyim kuşamında değişmeler, saç-sakal biçimleri, izlenen filimler ve geçmişe özenmeler peş peşe devreye girdi. Bu farklılıklar ister istemez toplumda kutuplaşmayı hızlandırdı. Kabul etmek gerekir ki bu rüzgar toplumda taraf bularak bu güne kadar devam ediyor.

    Bu anlayışın iktidarı denilebilinir ki 2007 yılına kadar bir ahenk içinde çalıştı. Altyapıda iyileşmeler, telekomünikasyon  alanında, sağlıkta, ulaşım da ve sosyal yardımlar alanında faydalı çalışmalarda yaptı. Özelleştirmelerle kaynak bulurken,artan vergilerle de işleri idare ettiler. İstihdam alanlarının bir bir özelleştirilmesi-satılması-üretime dönük politikaların geliştirilmemesi ve ihracat mallarının daralması ile ekonomik olarak gerileme başladı. Göç dalgaları ile de yetersiz olan ekonomi iyice hırpalandı.

   Enerjide ciddi anlamda, teknoloji alanında, hatta tarım ve hayvancılık alanındaki yetersizlik ülke ekonomisinin yönünü ithalata döndürdü. Başlatılan bu boşluk insanların geçim seviyelerini, açlık ve yoksulluk sınırlarının altına çekti. İşte bu durumdan sonra insanlar artık yeni bir arayışa ve yeni çareler bulmaya başladılar. Değişim rüzgarı da bu şekli ile başladı dediğim budur. Emekçiler, yoksullar ve geçim derdinde insanlar artık söylemlerden öte sofraları ve cepleri ile puan vermeye başladılar.

1950'lerde özgürleşsinler diye yardımına gittiğimiz Güney Kore halkı bu gün asgari ücret olarak 2000 dolar alıyor. İşsizlik nerede ise sıfır düzeyinde.

   Nedendir bilinmez bizdeki siyasi söylemler içerde ve dışarıda hep oluşturulan 'düşman' kavramları üzerine kuruludur. Korkuların hızından hiç eksilme olmuyor. Taraftar olmak bu ülkenin sanki kaderi bir şeye dönüştü. Birlikte olma fikri hep horlanan oldu. Birlikte var etme düşüncesi hep küçümsenen, hep itibar edilmez olarak değerlendirildi. Yani enerjimizin çoğunu, birlikte daha güçlü olacağımız motivasyonu tüketmekle geçiriyoruz.

   1. Dünya savaşı döneminde Osmanlılardan kurtulma ve Cumhuriyetçilerin parlayan dönemidir. Her iki tarafta Osmanlı tebaasıdır.Fakat bir durak sonra Osmanlılık kötü,cumhuriyetçilik iyi şeklinde görülüyor. Bu güçler birbirleri ile muazzam bir kavganın içine düştüler. 2. Dünya savaşının neticelenmesinden sonra Cumhuriyetçiliğin azalan cazibeliği karşında farklı bir güç daha ortaya çıkıyor ve bilindiği gibi yine istenmeyen durumlar. 1965'lerden sonra ve soğuk savaş döneminin de belirgin havasında komünizm İslamcılık ve bunların yanında irticai ve şakilik devreye giriyor. 1971 darbesinden sonra yine bölücülük, devrimcilik milliyetçilik sorunu başka bir boyutla ortaya geldi. Sonra yargılanarak suçlu bulunan 12 Eylül darbesi ve geride bıraktıklarına şahit olduk.

    Yani şunu demek istiyorum. Her dönemde mutlaka birileri bu ülkeyi düşmana peşkeş çekiyor birileri de muhafaza ediyor. Birileri çok iyi birileri çok kötü. Netice de hiç kimse suçlu doğmuyor. Suçlu kılan şartlar ve eksik bırakılan sorumluluklar vardır. Günün şartlarına ve toplumun ihtiyacına uygun mantıklı bir mutabakat şart. Nedendir bilinmez herkeste haklıdır. Ondandır ki haklı, doğru ve adil olan bir ortaklık lazım diye düşünüyorum. 

    Belki işine gelmeyenler tarafından farklı bir eleştiriye uğrayabiliriz ama kendimizle uğraşmaktan dolayı kaybettiklerimize bir bakarsak söylediklerimizin önemi ortaya çıkacaktır. Güney Afrika Cumhuriyeti bizden bin beter bir deneyimden sonra şimdi birlikte olmanın haklı gururunu taşıyorlar. Çünkü bir gücü üstün diğerini küçümseyen ortak mutabakat metinlerini düzelttiler hepsi bu...

Ve hep birlikte kazandılar.