Son bir ay içinde neler oldu neler. Tabi alev topu gibi yakıcı bir 31 Mart seçim sürecinin sonrasında bu cümleyi kullanmak bir ihtiyaç. 31 Martta , 'beka' üzerinden şiddetlenen söylemlerle  siyaseten doğranmayan düşünce kalmadı.Vatanseverlikten,yurtseverlikten ve kuvay-ı milliyetçilikten tutunda, ümmetçiliğe kadar her anlayış kendisini zirveye taşırken , kullandıkları malzeme ise kendilerinden öte her şeydi. Her şey derken ağırlıklı olarak HDP'nin şahsında Kürtler ile birlikte iç ve dış gelişmeler oldu.

      Çünkü Türkiye de bunlara hakaret etmek yada hor görmek herhangi bir cezayı müeyyideyi gerektirmiyor.Niçin?..  Hakim düşünce Türklük üzerine kuruludur da ondan. Cumhur ittifakı, muhaliflerini HDP'e yakın durmakla ihanetçi olarak değerlendirirken; Millet ittifakı güçler ise onları özellikle AKP'yi geçmişte yapmış oldukları diyaloglar nedeni ile ihanet yaptıkları üzerinden hareketle kendilerine mevzi hazırlıyorlardı.Tabi bu hiçte şık duran bir durum değildi.Hatta,demokrasi,özgürlükler hak ve hukuk çerçevesini genişletmek ve kalıcı bir zemine oturtma mecburiyetinde olan Türkiye'ye hiç yakışmıyordu.

      Başkanlık sistemi ile aslında AKP başına iş almış durumda.AKP'nin iktidarda kalma isteği onun çıkmazlarını çoğaltmış gibi görünüyor.Bunun sürekli bir ittifak gücüne ihtiyaç duyulur olarak devam ettirilebilinir olması sıkıntılara neden olmuştur.İttifak gücü olarak Mhp'nin seçilir olması kendi paradigmasına ırkçılık kutucuğunu da monta etmesine neden oldu.Çünkü MHP kast edilerek,"biz her türlü ırkçı milliyetçiliği ayaklarımız altına aldık" diyen bir bakış, onlarla yürümeyi önüne koyuyorsa başka ne denilir ki.

      2013 yılındaki açılım aslında tamamlanması gereken ve Türkiye'yi var eden bir ihtiyaçtı.Ama nedenlerini herkesin farklı bakış ve davranışlarına göre değerlendireceğimiz bir talihsizlik ile sonuçlandırmış olduk.Güvenlikçi tedbirler devreye girince yine baskılar ve susturma politikaları peş peşe geldi. Süreç böylelikle berhava olup gitti.En basit bir yazı ve makaleyi yazmak bile teröre yandaşlık etmeye yetiyordu. Oysa Kürt sorunu artık Türkiye'nin demokratikleşmenin yükleyicisi durumuna gelmiştir.31 mart öncesi savrulan Kürtler, 23 Haziran hazırlığında onura ediliyorlar.Sayın Yıldırım'ın çıkışı profili zayıf bir çıkış olsa bile olumludur. (Yoktur da tutturanlara cevap olduğu için önemliydi.)Çünkü kuruluş aşamasında gücüne ve ismine nefret duyulmayan Kürtler ilerleyen dönemler için tehlike şekline dönüştüler.

     Bu gelişmeler olurken birazda 60'larda baş gösteren olaylar akıllara takılıyor.Tek parti dönemin baskıcı politikaları Türkiye'deki halkları yeni bir arayışa götürdü. Demokrat partinin öncülüğünde çok yeni ve çok demokratik söylemler geliştirildi.Daha sonra yapılan muhalefet eleştirileri karşısında DP'liler güvenlikçi politikalara yöneldiler. DP'liler muhalefet için,"iyi şeyler yapmamızı engelliyorlar" deyip verdiği sözlerini unuttular. Alparslan Türkeş'in bildirgesini okuduğu darbeyle de tarihsel bir hata yapılarak süreci bitirdiler.

     Darbe sonrası Dr. Yusuf Azizoğlu'nun da öncülük ettiği ve demokrat parti millet vekillerinin destek verdiği YTP (Yeni Türkiye  Partisi)'ni kurulur. 1961 seçimlerinde 92 millet vekili çıkararak İnönü hükümetine ortak olurlar.  Ülkenin demokratikleştirilmesi için yapılan önerilere bu defa İnönü sırt çevirerek ve Yusuf Azizoğlu'nun şahsında yine Kürtlere kızılarak şöyle denilecekti."Bu Cumhuriyet payidar kaldıkça O ve onun gibiler asla kabineye giremeyeceklerdir". Kürtlere ihtiyaç olduğu zaman iyi geçinen hükümet rahatlayınca,1927'lerdeki  M. Esat Bozkurt'un benzer söylemlerini o dönem içişleri bakanı görevini sürdüren Hıfzı Oğuz BEKATA  ağzından işitir oldular.

     Bu süreçte olumlu olan hiç bir şey olmadı mı diye bir soru sorula bilinir. Ötekileştirici üslûp nispete düştü bu olumlu oldu.Ölüm oruçlarına evirilen açlık grevlerinin sonlandırılması olumlu oldu. İmralı'ya uygulanan tecrittin hafifleştirilmesi olumlu oldu.Kürt potansiyelinin inkar edilerek ve tehlike olarak değerlendirilmesinin yersiz olduğu,aslında demokratikleşmenin önemli bir bileşeni olduğunun anlaşılması önemli oldu diyebiliriz.

     Özet olarak şunu çok istiyoruz."Biz beyazlar siyahlardan,siyahlar da bizden nefret ediyordu.Fakat faydasız kaprislerimizden kurtularak yeni bir cumhuriyet kurduk" diyen Güney Afrikalı Roelf Mayer den ne eksiğimiz var ki...