Pazar günü Van adına güzel bir etkinlik yapıldı.

Bir ayağı Van’da, bir ayağı İstanbul’daydı.

Bravo ...

Güzel bir düşünce.

Her coğrafya kendi kültürel mirasına sahip çıkmalı ve bu mirası gelecek nesillere taşımalıdır.

Zira bunu yaparken, coğrafyaya özgü orijinleri esas alınmalıdır.

Ama sanırım bu folklorik ve otantik değerler fazlasıyla arka planda kaldı.

Bir diğer eksiklikte zanımca, etkinliğin adıydı. "Dünya Kahvaltı Günü " ismi pek şık durmadı.

Eğer ki ana tema 'Van Kahvaltısı ' ise, isim de 'Van kahvaltısı Günü' olabilirdi.

Her neyse bunu da bir tarafa bırakalım.

Eğer ki bir coğrafyanın kültürel değerini görücüye çıkaracaksan, tüm yan argümanları da bu kültürel değerler birlikte sergilemelisin.

Fakir ya da zengin, ne olursa olsun olduğu gibi sunmalısın.

Yabancı (ithal) değerler kattığında otantik değerinden uzaklaştırırsın.

Bir anlamı kalmaz.

Bakınız...

Bu etkinlikle ilgili meslektaşlarımın da dahil olduğu onlarca video paylaşıldı, lakin hiçbirinde arka fonda Van'a dair herhangi bir tarihi,folklorik ya da turistik obje yoktu. (Van Kalesi, Van Kilimi, Van Gümüşü vs)

Yüzlerce kahvaltı sofrası paylaşıldı.

Şaşalı ve abartılı.

Kapalı mekanlarda ve zenginlik kokan sofralar.

Sanki hepsi de günler öncesinde hazırlanmış gibi.

Oysa bu kente dair yüzlerce tarihi, turustik ve kültürel mekan.

Bahçelerde kurulan (ki takdire şayan sofralardı) bir kaç sofra dışında görsel zenginlik arz eden tek sofra yoktu.

Oysa sofranın biri Van kalesinde, bir diğeri Edremit sahilinde, bir diğeri Muradiye şelalesinde kurulsaydı daha şık olmaz mıydı?

Mesela bir sofra nordéz yaylasında kara kil çadırın altında kurulaydı.

Bir diğeri Hoşap kalesinin dibinde.

Bir diğeri Çatak Kanispi kaynağının önünde.

Ne kadar da güzel olurdu.

Dahası da var.

Sofralar fazlasıyla abartılıydı.

Ne ararsan sofrada vardı.

Antep reçeli

Kayseri sucuğu

İzmir sosisi.

Danimarka sosisi.

Ülker’in Chokella Vs.vs...

Ama hiçbir sofrada Van'ın öz be öz kahvaltı kültüründen,

Kenger cacığı

Siyabo salamurası.

Nordéz koyun sütü.

Edremit bahçelerinin meyvelerinden yapılmış reçeller, kompostolar yoktu.

Bu coğrafyanın has kültürü nane sirik yoktu.

İçi helvalı tandır çöreği yoktu.

Gérde tandır ekmeği yoktu.

Hele hele Van’ın simgesi olan Semaver dahi yoktu.

Bir tek masanın dibinde bir Van kedisi göremedik.

Fazlasıyla amatörceydi.

Kahvaltı kültüründen öte insanlar on plana çıkarılmıştı.

Köydeki ak sakallı dayıma şort giydirme misali.

Olmadı efendiler olmadı.

Kusura bakmayın ama cidden olmadı.

Seyda Feqiyê Teyran'ı özdük, çünkü ona dair bir tek görsel yoktu.

Ahmed-i Xani'ye haksızlık ettik.

Said-i nursi hazretlerini görmemezlikten geldik.

Ve daha birçok saygın değeri.

Berivanlari küstürdük, çünkü bu kahvaltı kültürünün mutfağını oluşturan, ne bir kara kil çadır, ne bir tahta yayık yoktu.

Bir mencelok dahi yoktu.

Dersin ki İtalya’da kahvaltı veriyoruz.

Sözün kısası vereceğim puan 10 üzerinden sadece 3...

Umarım gelecek yıllarda bu eksiklikleri tamamlayarak, gösteriş ve popilzmden uzak, Van kültürel değerlerini öne çıkaracak daha profesyonel çalışmalar yaparız.

Yine de samimi niyetinizden dolayı tebrikler.