Artık günümüzde bayramların tadı kalmadı. Oysa geçmişte yaşadığımız heyecanla beklediğimiz bayramlar nerdeyse hayallerde kalmak üzere. Bayram diyince artık akıla tatil geliyor. Bir nevi kaçmak ve sosyal medyada bayramda nerde olduğunu patlaşmak. Oysa insanların sosyalleşmesi ve  komşularının hatırını sormak için bayramlar ne kadar önemli sebeplerdendi.

  Kanımca günümüzde özlenen ve beklenen bayramlarımız sadece köylerde yaşanmaktadır. Ne yapsak bu güzel günleri bayramları yeniden eski tadına varmak ve yaşamak için köylerde mi yaşamaya başlasak.

 Gelin birlikte söyle bir geçmişe yolculuğa başlayalım.

  Ramazan ayı geliyor. Evlerde müthiş heyecan, günler önceden hazırlıklar. Çocuklar sahura kalkacak, davulcunun nağmelerini dinleyecek. Belki ilk kez hayatlarında ramazan ayı ve davulcuyla tanışacak.Tarifsiz heyecanlar bunlar. Uykusuz geceler başlar.

 Ramazanda ilk günü Cumhuriyet caddesinde herkesin elinde fileler içleri ihtiyaç dahilinde yiyeceklerle dolu. Fırınlarda ramazan pidesinin müthiş kokusu. Sahur için hazırlanan çörekler. Cumhuriyet caddesinde herkes dükkanının önünde oturuyor. Sokaklarda insanlar oruç tutmanın keyfiyle herkes  bir birine hayırlı ramazanlar diliyor.  Bu ramazan ayını da yaşayacakları için şükür ediyorlar. İnsanlar  göstermelik şükür etmiyor. Kimse  şikayetçide değil halinden.

 Her iftar vaktinden bir saat önce babam evimizde oluyor. Mis gibi yemekler hazır, tabaklar masada yerlerini alıyor. Biz babamın askerleri olarak dışarıda toprak kaleden atılacak top sesini koşarak içeri haber veriyoruz. Bismillah rahmani rahim diyerek oruç acılıyor. O yemeklerin mis kokusu buram buram. Sobanın üzerinde cızırdayan su sesi, çaydanlık fokur fokur. Herkes mutlu. Bütün gece ardı sıra bitmeyen kırtlama çaylar. İftar sonrası şöyle bir şekerleme uykusu. Uyanınca yeniden içim yanıyor diyerek çay içmek. Kim bilir kaç kez cay faslı yenilenirdi.

 Ramazan ayında kim kime yardım etmiş bilinmezdi. Her şey saklı ve gizliydi. Mutluluk ve mütevazilik birazda buradan kaynaklıydı.

 Peki sahur. Gecenin bir vakti ısıtılan pilavın kokusuna ne demeli, erik  hoşafı sanki bonus. Biz çocuklarda uyandırılırdık. Sebebi dinimizin emirlerini yaşıyarak öğretmekti. Birden davulcunun sesi yaklaşırdı. Bütün evlerin camları açılır onun söylediği şarkıları ve manileri bütün mahalle olduğu gibi dinlerdik. Bu sırada benim en favori şarkım dolana ay dolanaydı. Her gece babam davulcunun gönlünü hoş ederdi. Davulcumuzda bu şarkıyı söylemeden kapımızdan ayrılmazdı. Bu sırada biz çocuklarda tabak orucu tutardık. Ee sahura  kalkıyorsak kıyıdan köşeden iştirak ederdik. İşte böyle davetler verilerek eğlence içinde geçerdi bütün ramazan ayı . Oruç tutuluyor diye kimse agresifleşmezdi. Bilakis dine hürmetten kalp kırmaktan kaçınılırdı. Oruçlu insana hizmette sınır tanınmazdı.

 Artık ramazan ayının  son günlerinde şeker bayramının hazırlıkları yapılırdı. Mutfakta ev baklavası, aşure,  yaprak sarması, çömlekte kuru fasulye ve tereyağlı pilav  bir kaç gün önceden hazırlanırdı.

  Hane halkı da çarşıya çıkar bayram için giyecek alışverişleri yapardı. O dönemlerde yapılan her şeyin anlamı büyüktü. Bahçemizde ve evimizde yardım amaçlı olan ailenin evi ve çocukları da asla unutulmazdı. Çünkü bu şeker bayramıydı. Tatlımı tatlı bir bayram olmalıydı.

  Evlerde  kilolarca şeker ve çikolata bulundurulurdu. Bunlar harmanlanır küçük küçük poşetlere konurdu. Bayramın ilk günü küçük misafirler beklenirdi. Bunun en güzel sebebi, tanımadığımız başka mahallerin çocuklarının gruplar halinde büyük sevinçle bayram kutlaması için  kapılarımızı çalmasıydı. Akşama kadar kapı hiç durmadan çalardı.   Tabi bizde giderdik. Ellerimizde torbayla. Şimdi düşünüyorum da ne kadar eğlenirmişiz. Sen çal kapıyı diyerek yaklaşık bir kapıda on dakikamız giderdi. Ah bilseydim bu kadar özlemle geçmişi anacağımı  daha çok yaşardım her anı.

 Aile büyükleri ilk gün hiç bir yere gitmezdi. Bütün sülale önce o büyüklerin ellerini ve hayır duasını almak için onları ziyaret ederdi. O büyüklerin ellerini öperken alacağımız bayram harçlığı ve mendil  yüreğimdeki sevinç unutulmazdı.  Akşam kardeşim nesliyle yatak odamızda keyifle o paraları saymayı. Ertesi gün acık bakkal bulursam leblebi tozu almayı. Ne çok özlemişim bu bayramları.

  O dönemlerin her şeyi farklıydı. Yaşanacak her bayram usulüne göre yaşanırdı. Bundan dolayı ki artık şimdiki kutlamalar bana samimiyetsiz geliyor. Sanki insanlar show yapmak için  yarışıyor.

  Sizlere veda  ederken siz sevgili dostlarımın bayramını en içten dileklerimle kutlar. Daha samimi ve içten bayramlarda buluşmak üzere sizleri Allaha emanet ederim.