Timur yaptığı yazılı açıklamada, “Bilindiği üzere bu yıl Dünya Barış Günü ile Adli Yıl açılışı aynı güne denk gelmiştir. Adaletin ve barışın eksikliğini yoğun bir şekilde hissettiğimiz  coğrafyamızda halklar bugün yine meydanlarda olacaktır. Adaletin olmadığı yerde barıştan bahsetmek mümkün değildir. Geçmiş adli yıl açılış törenlerinde yaptığımız tespit ve değerlendirmelere rağmen  adaletin gerçekleşmesi, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı gibi temel ilkelerin hayata geçirilmesi noktasında yaşanılan sorunların, bir önceki yılı aratmadığını görmekteyiz. Yıllardır toplumun hemen her kesimi yargıdan şikayet etmekte ancak yürütme gücünü elinde tutan siyasi iktidarlar güçlü ve bağımsız bir yargı arzu etmemektedir.Kendisine bağımlı bir yargı yaratmak için bir tarafta hükümet, diğer tarafta ise ulusalcı ve cemaatçi yapılar mücadele etmekte; bu mücadelenin 12 Ekimde yapılması planlanan HSYK seçimleri ile doruk noktasına ulaşacağını müşahade etmekteyiz. Herkese eşit mesafede olması gereken yargı son dönemlerde iktidar cepheleri arasında sıkışmıştır. Bu da yargı erkinin bağımsızlığını ve tarafsızlığını ciddi bir biçimde tartışılır hale getirmiş, toplumda yargının iktidarların siyasal tartışmalarının savaşçısı olma algısını oluşturmuştur. Bu husus hukukun ve demokrasinin temel ilkelerine aykırıdırdedi.

 

Av. Murat Timur açıklamasının devamında, Yargı, Ülkemizde otuz yıllık çatışmalı süreçte, yargısız infaz, faili meçhul cinayetler, Sivas, Sündüz, Roboski ve daha nice toplu katliamların sorumlularını ortaya çıkarma yönünde, bir irade ortaya koyamamıştır. Bu nitelikteki soruşturmalar  bazen, zamanaşımı ile ortadan kaldırılmakta, bazen de kovuşturma aşamasındaki  dosyalar, mağdurları hak aramaktan vazgeçirmek için ikametlerinden çok uzak kentlere nakil ile gönderilmektedir. Maalesef geçmiş pratikleri ile yargı, Türkiye’de ezilenlere karşı siyasal iktidarların kullandığı bir araçtan öteye gidememiştir. Toplumda yargının tarafsız olmadığına dair inancın yaygınlaşması, toplumsal barışın inşasını imkansız hale getirmiştir. Son dönemde çözüm sürecine yargının direniş göstermesi, siyasi, hasta tutuklu ve hükümlülerin ölüme terk edilmesi adalete olan inancı tamamen sona erdirmiştir. Bu anlamda toplumda siyasi tutuklular haklı bir şekilde tutsak olarak tanımlanmaktadır.   



Van Barosunun hukukun yerleşmesi ve adaletin sağlanması  için; insan haklarından, evrensel hukuktan, özgürlüklerden, barıştan, yana gösterdiği tavrı bundan sonra da devam ettireceğimizi bildirir; bu konuda emek veren tüm meslektaşlarımıza teşekkür eder, yeni adli yılın insanlığa adalet ve eşitlik getirmesini dileriz’ dedi.