Yemek yapma kadınları eve kapatan, mutfağa mahkum bırakan hatta kadınların öldürülmelerine kadar giden kadınları ikincil konuma iten toplumsal cinsiyet rolüdür. Toplumsal cinsiyet nedir? Bunu yazının içeriği ile ilişkilendirerek anlatacak olursam, yemek yapmak kadının cinsiyetine endeksli bir eylem değildir. Kadınlar da yemek yapar erkekler de. Bunun kadınlar ile özdeşleştirilmesi kadının cinsiyeti ile ilintili değildir. Yemeği ellerimizle yaparız, tadına dilimizle bakarız, kokusunu burnumuzla koklarız, görüntüsünü de gözlerimizle görürüz. Yani kadının bedenindeki farklı bir organ ile yapılmaz. Yemek yapmak için rahme ihtiyacımız yoktur. Yemek yaptığımız organlar erkeklerde de var. Ki dünyada birçok erkek aşçı vardır ve evlerde kadınlar dışında erkekler de yemek yapar. Yemek yapmak kadınlara toplumsal olarak atfedildiği için kadınlar bunun ceremesini çok çeker. Yumurtayı kocasının istediği gibi pişirmeyip öldürülen kadın var, yemeği zamanında getirmedi diye şiddet gören kadınlar var, iyi yemek yapamadığı için sürekli azarlanan psikolojik şiddet gören kadınlar var. Görümce, kaynana, elti, konu komşu arasında övgü veya yergi alarak kadınlar arası yarıştırılan, hiyerarşi oluşturan ve psikolojik olarak travma yaratan bir meziyettir yemek yapmak veya yapamamak. Beğenilme kaygısı her öğünde karşımızda koca bir sorun olarak oturur. Güzel olmamışsa burnumuzdan getirilir o yemek.  Ayrıca herkesin damak tadı farklıdır. Aile içinde kocaya ayrı, misafire ayrı, çocuklara ayrı beğendirilmesi gereken bu eylem genelde başarısız olmaya mahkûmdur. Yemek yapma sorumluluğunun kadınlara yüklenmesi aile içinde kadınları mağdur eder. Erkekler dışarıda sosyalleşirken kadınlar akşama ne pişirsem derdindedir. Bir de evde yemek yapmak için kıt kaynaklar varsa bu daha da büyük bir dert olur.

Kasım ayı içerisinde seçildiği tarih sebebi ile tesadüfen mi değil mi bilemiyoruz 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Gününde Van İpekyolu Belediyesinin kadınlara yönelik ‘Yöresel yemek yarışması’ dikkatimi çekti. Ülkenin artık hiçbir yerinde yapılmayan bu yemek yarışmaları zihinsel olarak tarihe karışmıştı. Birkaç TV kanalında yemek yarışmaları yapılıyor ve bunlar da oldukça eleştiri alıyor. Gelinlerin yaptığı yemeklerin kaynanalarca değerlendirildiği, yine farklı gruplardan kadın erkek aşçıların yarıştırıldığı, şeflerin yarıştırıldığı programlar var ne yazık ki. Hadi o programlar eleştirilere rağmen kapitalist şirketler tarafından ekonomik kaygılarla yapılıyor (halk bunu izliyor, reyting alıyor, program reklam alıyor diyerek oradaki değersizleştirme göz ardı ediliyor) ama bir belediyenin yapması bambaşka bir şey. Kapitalist şirketlerin yaptıkları yarışmaların sonunda bir para ödülü var yani alan memnun satan memnun diyelim görece olarak. Bizim belediyenin yaptığında ise kazanana tencere seti hediye ediliyor. Gülelim mi ağlayalım mı boyutunda bir durum. Para verilse hoş mu göreceğiz, tabii ki hayır. Herşeye rağmen ehlileştirilmiş bu toplumun bir kısmı belediyenin bu çalışmasını normal ve güzel olarak karşılarken, bir kısmı bu pandemi döneminde hijyen açısından olmamalıydı diye değerlendirirken, bir kısmı da bu yarışmanın kadınlara yönelik cinsiyetçi bir etkinlik olduğunu vurguladı. Cinsiyetçi olduğunu düşünenlerden biri de benim.

Öncelikle bu sıradan bir sosyal etkinlik değildir. İpekyolu Belediyesinin masum gibi gözüken bu yarışması öncelikle kadınlara dayatılan yemek yapma rolünü pekiştiriyor, kadınlar arasında yarıştırılma kadınlar arasındaki hiyerarşiyi artırıyor, kazananlara ödül olarak tencere seti verilmesi ise ‘hadi alın yeni tencerenizi doğru evdeki mutfağa gidin kocaya ve çocuklara hizmete etmeye devam edin.’ mesajını içeriyor. Zaten evlilik hayatının büyük bir kısmını evin mutfağında geçiren kadın bu aktivite ile sosyalleşemedi, yeni bir şey öğrenemedi, başka kadınlarla yine yarıştırıldı. Toplumsal cinsiyete dayalı roller pekiştirildi.

                                                                                                                                   

Örneğin; Kadınlararası araba/bisiklet sürme,  ip atlama, futbol/satranç/tavla oynama etkinlikleri yapılsa veya ne bileyim kadınlara atfedilmemiş yeni bir deneyim elde edilecek bir çalışma yapılsa burada öveceğim bir etkinlik olabilirdi ama mesele yemek yapma olunca kusura bakmayın kınıyorum bu etkinliği.

Bir de meselenin bu boyutu var. Van’ın ilçeleri ve büyükşehir olmak üzere 14 belediyesi var. Seçimle veya atama ile olsun belediye hizmetleri kentte yaşayan herkese hitap eder. Kentsel hizmetler verilirken engelli, kadın, çocuk, yaşlı, LGBTİ, farklı dini inanç grupları ve kente çeşitli sebeplerle gelenler (öğrenciler, turistler gibi) düşünülmeli. Hizmetler herkesi kapsamalı herkesi memnun etmeye yönelik olmalı.

Belediyeler biz kent sakinlerine doğru, objektif, ayrımcılık içermeyen etkinlikler yapmakla sorumludurlar. Kadınların ev içinde ve kentte yaşadıkları, yaşayabilecekleri ayrımcılıkları önlemeyi öncelemelidirler. Mesela bir kadın olarak bir belediyeden ne bekliyorum onları sıralayayım. 

  • Kentin ara sokakları aydınlatılmalıdır. Bir kadın olarak tacize ve tecavüze uğrama korkusu yaşamadan evime gidebilmeliyim. Tabiki kent aydınlık olursa taciz veya tecavüzler son bulmayacak ama aydınlık sokaklar önemli bir tedbirdir. Yine aydınlatılmış otobüs durakları da önemlidir.
  • Ev içinde veya dışında şiddete maruz kaldığımda belediyelerin de sığınmaevi, kadın danışma merkezi, acil yardım hatlarının olmasını isterim. Çaldıran’da yaşayan veya Bahçesaray’ın bir köyünde yaşayan bir kadının belediyeden böyle bir hizmet alma hakkı vardır. Nüfusu 50bini geçen her belediye Belediyeler Kanununa göre sığınma evi açmak zorundadır zaten.
  • Belediyeler kaldırım yaparken yaşlı, engelli ve çocuk arabaları için makul boylarda eğim yapmak zorundadır. Van’da ve ilçelerinde yüksek kaldırımlı, eğimlerin olmadığı birçok kaldırım vardır. Örneğin;Edremit’te yol kenarında yapılmış kaldırımların neredeyse büyük bir çoğunluğunda bu düşünülmemiştir.
  • Belediyeler düşük ücretli ve ücretsiz kreşler açmalıdır. Her mahallede kreş olursa kadınlar sosyal, ekonomik ve politik olarak güçlenirler.
  • Kadınların istihdama katılımı için belediyeler Belediyeler Kanununda da yer alan hizmetleri hayata geçirse bile bunlar büyük katkı sunacaktır. Kadınlara mesleki eğitimler hayata geçirilebilir. Ayrıca belediyeler kendi inisiyatiflerini kullanarak belediye personelinin yarısının kadın olmasını sağlayabilir.
  • Belediye hizmetleri kadınlara ücretsiz yapılabilir. Örneğin; haftanın belirli günleri veya günün belirli saat aralıklarında kadınlara ücretsiz ulaşım hizmeti verilebilir.
  • Belediyeler kadınlara yönelik olarak alım satım yapabilecekleri pazar imkanı sağlayabilir. Semt pazarlarında kadınlara kota bırakılabilir. Kadınlar gayet güzel meyve sebze satabilir.
  • Belediyeler kadınların sosyalleşmeleri için yemek yarışması dışında etkinlikler yapabilir. Örneğin; Akdamar adası gezisi, Vangölü ve çevresi gezisi, tiyatro, sinema gibi. Kadınların kent imkanlarını kullanmalarının önü açılabilir. Belediyeler gezici kütüphane, kadınlara yönelik seminer, konferans gibi çalışmalar organize edebilir. Sıcak yaz akşamları parklarda, açık alanlarda ücretsiz film gösterimleri organize edilebilir. Festivaller, fuarlar, şenlikler kent merkezlerinde hayat bulabilir. Sanatsal kültürel faaliyetler yapılabilir.
  • Parklar, yürüyüş parkurları, bisiklet yolları yaygınlaştırılabilir. Mevcut parklar aydınlatılabilir. Bozuk, kırık dökük park aletleri tamir ettirilebilir.
  • Beyaz masa gibi danışma yerlerinde kadın çalışanlar olmalı, kadınları kadınlar dinlemeli. Beyaz masaya gelen çocuklu kadınlar da düşünülmeli ve çocukların da ihtiyaçlarına yönelik fiziki ortam oluşturulmalı. Kadın sorununu anlatırken çocuklara bakan onlarla aktivite yapan personel istihdam edilebilir ve buna uygun materyaller alınabilir.
  • Tek ebeveyn kadınlara belediye maddi olanaklar sağlayabilir. Onlara öncelik verilebilir.
  • Ucuz ekmek, ucuz süt ve süt ürünleri, ucuz et için belediyeler çalışmalar yapabilir ve yoksul kadınlara bu hizmetler ulaştırılabilir. Şehrin yoksul mahallerinde halk ekmek, halk süt, halk et gibi marketler kurulabilir. Yemek yarışması yapacağınıza kadının evinde sağlıklı yemek yiyebilmesine destek olabilirsiniz.
  • Kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık konularında kadınlara yönelik materyaller üretebilirsiniz. Yemek yarışması yapacağınıza kadınları mutfağa mahkûm eden yemek yapma eyleminin sadece kadına ait bir iş olmadığı konusunda kadınlara ve erkeklere yönelik farkındalık yaratırsanız biz kadınları güçlendirmiş olursunuz.
  • Kadınları sağlık, eğitim, sosyal yaşamda ihtiyacı olan konularda bilgilendirebilirsiniz. Mobil sağlık hizmetlerini güçlendirebilirsiniz. Özellikle yoksul mahallelerde mobil sağlık hizmetleri verebilirsiniz. Ağız ve diş sağlığı, kadınların yaşadığı hastalıklara yönelik pratik cerrahi müdahale gerektirmeyen sağlık hizmetlerini kırsal alanlara taşıyabilirsiniz.

Bunlar sadece ilk aklıma gelenler. 14 belediye her ilçede biz kadınlara yönelik bu hizmetlerin bir kısmını bile hayata geçirse kadınlar güçlenecektir. Bırakın benim saydığım maddeleri Belediyeler Kanunu, Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa Kentsel Şartı, Avrupa Kentli Hakları Bildirgesini okuyup uygulasanız bile yeter. Yemek yarışmasına harcayacağınız vakti, bütçeyi ve enerjiyi bu yukarıda saydıklarıma harcarsanız hepimiz size teşekkür ederiz. Bizi eve kapatan, şiddet görmemize, toplumda ve ailede bizi ikincil konuma getiren toplumsal cinsiyete dayalı rolleri pekiştiren hizmetler biz kadınlara hizmet etmiyor aksine bizi güçsüzleştiren eril akla ve pratiklerine hizmet ediyor.  Buna aracı olmak bu çarka su taşımak kimsenin yararına değildir.