(VAN) Ticaret ve Sanayi Odası’nda Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK PAR), Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK), Kürdistan Yurtseverler Partisi (PWK) ve Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) katılımıyla “Yaşanan Son Gelişmeler Karşısında Kürtler Ne Yapmalı?” başlıklı bir konferans düzenlendi.
Yoğun katılımın olduğu etkinlikte divan başkanlığını PWK Van İl Başkanı Hüsammetin Acar, PSK Van İl Başkanı Tayip Kızılyıldız, HAK PAR Genel Başkan Yardımcısı Abdulmanav Kıran ve Sinan Elçi üstlendi.
İlk olarak söz alan PSK Van İl Başkanı Tayip Kızılyıldız, 4 Kürt siyasi hareketi olarak en az güncelliğini koruyan ve toplumumuzun gündeminin başında yer alan süreç olarak ifade edilen gelişmeyi yaşanan son tartışma ve gelişmelere karşı kürtler ne yapmalı başlığı altında değerlendirme yapmak ve sizlerin de değerlendirmelerini almak amacıyla bugün ki çatıştayımızı organize etmiş bulunmaktayız. Çalıştayımızın mazlum Kürt ulusunun hak arama konusunda yararlar doğurmasını temenni ediyoruz.
Kürdistan Yurtseverler Partisi Genel Başkanı Mustafa Özçelik, dört parça Kürdistan’ın kaderinin iç içe geçtiğini belirterek, her parçada yaşanan olumlu ya da olumsuz gelişmelerin diğer parçaları doğrudan etkilediğini söyledi. Özçelik, her bir parçada milli ve demokratik ittifakların kurulmasının şart olduğunu ifade ederken, aynı zamanda parçalar arasında ortak bir koordinasyonun da hayati önem taşıdığını vurguladı.
Özçelik, Güney Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Abdi arasında gerçekleşen görüşmeleri olumlu karşıladıklarını dile getirdi. Rojava’da faaliyet yürüten PYNK, ENKS ve diğer Kürt partilerinin, ortak bir milli ve demokratik program etrafında birleşerek Şam yönetimiyle tek bir heyet aracılığıyla müzakere etmelerinin ulusal ve tarihsel bir gereklilik olduğunu ifade etti.
Özçelik ayrıca, Kürt sorununun ancak Kürt partileri, sivil toplum kuruluşları ve kanaat önderlerinden oluşan güçlü bir Kürt temsil heyetinin Türkiye Devleti ile doğrudan müzakereler yürütmesiyle çözülebileceğini söyledi. Bu sorunun özünde bir halkın kendi vatanında kendini yönetme ve demokratik haklarını elde etme meselesi olduğunu belirtti.
"Kürt meselesi bir milletin temel hak ve özgürlükler meselesidir"
Bayram Bozyel (PSK Genel Başkanı), konuşmasında Orta Doğu’da yeni bir düzenin kurulduğunu belirterek, şunları söyledi.
"Türkiye'de Geçen sene Bahçeli'nin yaptığı çağrıyla başlayan bir süreç var ve bu süreç Orta Doğu'daki gelişmelerle paralel olarak giderek hızlanıyor. Orta Doğu'da yeni bir düzen kuruluyor. Esat rejimi yıkıldı. İran topun ağzında. Kürt karşıtı düzen önemli darbeler yiyiyor.
Suriye'de Kürtlerin önünde tarihi fırsat Türkiye'de Kürtlerin önünde tarihi fırsatlar var ve biz inanıyoruz ki hem Suriye'deki Kürt halkı hem de diğer halklar önümüzdeki süreçte elbette yoğun diplomatik görüşmeler sonucunda orada demokratik, ademi, merkeziyetçi bir sistem kuracaklardır.
Bunun hem Türkiye'ye hem diğer ülkelerine de yansıması olacaktır. Türkiye'de de işleyen bir süreç var henüz adı konulmasa bile. Şu anda yürekli iktidar Sayın Erdoğan bu süreci daha çok PKK'nın silahsızlandırması olarak nitelendiriyor. Elbette bu önemli bir adım. Türkiye'nin, Kürtlerin silahlardan, çatışmadan kurtulması, PKK'nın bu sürece son vermesi önemlidir. Siyaseti rahatlatacaktır, siyasete yeni bir soluk aldıracaktır ve Kürtlerin de temel hakları için verdiği mücadeleye yeni bir ivme kazandıracaktır. Ama hep söylüyoruz, Kürt meselesi PKK meselesi değildir, sadece terör meselesi değildir. Kürt meselesi bir milletin temel hak ve özgürlükler meselesidir. Kendi coğrafyasında özgürce yaşamak, kendi kimliğiyle tanınmak, kendi dilini kullanmak ve Türkiye'de federal sistem içinde kendi bölgesinde kendi kendisini idare etmesidir. Biz buradaki üç parti bütün bu gelişmeleri değerlendirip toplumun, halkımızın görüşlerini alarak bu sürece ilişkiyi nasıl doğru, nasıl gerçekçi bir politika izleyebiliriz ve bu süreci hem Kürtlerin hem de Türkiye'deki demokrasi güçlerinin deyine nasıl çevirebiliriz bunun çabası içindeyiz. Halkımızın ilgisi son derece iyi çünkü herkes bu yaşanan meselelerden muzdarip silahtan savaştan herkes de bir an önce silahların susması ve siyasetin normalleşmesini istiyor ve destekliyor.
"Şuandaki süreci negatif bir bakış olarak nitelendirebiliriz"
KDP Temsilcisi Sertaç Bucak ise, "Biliyorsunuz Ekim 2024'te sayın Bahçeli'nin bir açıklamasıyla bir sürecin olduğunu biz hepimiz haberdar olduk. Tabi bu sürecin arkasında sponsor devletler de var, Batı'nın ülkeler. Yani sonuçta Kürt meselesini Türkiye'de barışır bir şekilde halledilmesi konusunda bir adım söz konusu. Bunun için Sayın Öcalan 27 Şubat'ta yaptığı açıklamada partisinin silah bırakmasını ve kendisini bir kongre kararıyla teslim etmesini istedi. Biz bu adımı destekliyoruz. Çünkü Kürt hareketinin şiddetten arındırılması Kürt meselesinin Türkiye'de barışçılık, demokratik, siyasal bir çözümün katkı sunacak. Hatta silahların susmasıyla, bırakılmasıyla birlikte yasal, demokratik, meşru çalışma ve mücadele öncelik kazanacaktır. Ve kürt sorunun çözümü için asıl mesele o zaman başlayacaktır. Yani şu andaki durumu biz negatif bir barış olarak nitelendirebiliriz. Yani silahlar susacak ama silahların veya şiddetin bir daha halkımızın yaşamına girmemesi için sorunun hakça anayasal çerçevede mutlaka çözülmesi gerekiyor. Bu ikinci adımdır ama şu andaki önemli olan şey silahların susması ve Kürt hareketinin şiddetten arındırılmasıdır.
"Burası Ortadoğu heran herşey olabilir"
Eskisinden farkı var diye düşünüyorum. Bu sefer devletin kendiside, yani geçtiğimiz günlerde İmralı heyetiyle Sayın Cumhurbaşkanı'nın bir görüşmesi oldu. Bu görüşme bana göre devletle bu işin tarafı olan, muhatabı olan, silah meselesi, şiddet meselesi olan tarafların görüşmesi bu konuda bu durumun eski oranla daha umut verici olduğunu gösteriyor. Ama burası Orta Doğu, devletler var, İran var, her şey her zaman karışabilir. Onun için bu işi bir an evvel bitirmekte ve adımlar atmakta fayda var. İş ne kadar uzarsa, zamana yayılırsa o kadar tehlikeleri de içinde barındıracaktır diye düşünüyorum
"Ortadoğu'da Kürt halkı eski bir kavimdir"
Kürtler ne yapmalı ? Gerçekten önemli bir soru. Yani 50-60 milyona, kimilerine göre 70 milyona yakın bir halk, kendi toprakları üzerinde halen baskı altında. Kendi kendini yönetemiyor. Dili asimile oluyor. Yani bu halk nasıl özgürleşecek? Çok önemli bir sorun. bu sorunun muhatabı da Kürtler. Yani Kürtler ne yapmalı? Yani biz ne yapmalıyız? Çünkü önemli bir süreç. Ben de bu soruya karşılık, Kürtler ne yaptı bir ona bakalım. Kısaca bakarsak. Yani biz geçmişte ne yaptık, şimdi ne yapmalıyız? Geçmişte, yani bu statüye karşı çıkanlar, başkaldıranlar, mücadele eden insanları bir köşede bırakıyorum. Ama Kürtlerin geleni iyi şey yapmamışlar.
HAK PAR Genel başkanı Düzgün Kaplan, "Ortadoğu'da önemli değişimler var. Yani özellikle bu Arap Baharı ile başlayan ve İsrail-İran Savaşı ile devam eden Orta Doğu'da önemli değişimler var. Bu değişimler hem kendi çıkarları için büyük emperyal devletler için tarihi fırsatlar, ezilenler için de tarihi fırsatlar. Şimdi Ortadoğu'da Kürt halkı eski kavim bir halk. Yani bu Kürt meselesi çözülmediği sürece Orta Doğu'da kan revanın durmayacağı kanaatindeyiz. Yani Kürtler de kendi ulus olmaktan, millet olmaktan kaynaklanan halklarını almak zorundadır. Böyle bir süreç yaşıyoruz. Türkiye'de de biliyorsunuz bu son dönemlerde bu PKK'nın silah bırakma meselesi var. Biz bu konuda PKK'nin silah bırakmasını, kendisinin feshetmesini destekliyoruz. Olumlu karşılığı. Çünkü bu silah Kürt halkına, en başta Kürt halkına zarar verdi. O yüzden silahın durması önemlidir. Fakat mesele sadece PKK'nın silah bırakma meselesi de edilmez ki Kürt meselesidir. Yani devlet PKK ile silah bırakma konusunda müzakere yapabilir, olumludur da. Ama Kürt meselesi diye önemli bir mesele var. Bu meselenin çözümü konusunda da devlet adım atmalı. Biz de diyoruz ki Kürt tarafı olarak, yani Kürtler de haklarını alanlara ve Türkiye siyasetine söylemeli. Bu çalıştayı yapıyoruz. Çalıştayda onun içindir. Van'daki halkımızı dinlemek istiyoruz."
Konferansta ortak olarak Kürt halkının önündeki tarihi fırsatların değerlendirilmesi gerektiği ve barışçıl, demokratik yöntemlerle hak mücadelesinin sürdürülmesi gerektiği mesajı verildi.