Bazen bir yazıya nasıl başlayacağımızı düşünüp dururuz. Evet, bu yazıyı yazarken bende de aynı duruma sebebiyet verdi. Çünkü konu ‘Kürtler’ olunca insan nasıl bir sözcükle başlayacağını, nasıl bir cümleyle ifade edebileceğini gerçekten şaşırıyor. Daha doğrusu kısa vadeli bir çaresizlik yaşıyor. Çünkü, Kürtler özelde Ortadoğu genelde yerkürenin en talihsiz, en mazlum halklarından biri. Üzerinde yaşadığı Kürdistan coğrafyası inançlara konu olmuş, ilk insan Adem ve Havva’nın cenneti(Aden) şerefine nail olabilmiş, bir çok zenginliği kendinde barındıran nadide bir coğrafya. Kürdistan; farklı inanç, etnisite, mezhep, renk ve kültürleri kendinde barındıran bir coğrafyadır. Yüzyıllar boyunca bu farklılıkları böğründe besleyen ve büyüten bir anne şefkatiyle her daim kendisini onurlandırmıştır. Ve tabii ki farklılıkların ve medeniyetlerin filizlenip yeşerdiği Kürdistan gibi coğrafyalar her zaman cihangir ve barbar saldırılara maruz kalmıştır. Asur, İskit, Moğol başta olmak üzere devam eden barbar saldırılar son yüzyıllarda da devam etmiştir. Bunların en sonuncusu ve şu an şahit olmakta olduğumuz saldırılar üzerinden tarihi bir daha canlandırıyoruz.
Tabii Kürtlerin yüzyıllardır içinde bulunduğu asimilasyon, talan, kıyım ve militarist saldırıları işlemeyeceğiz. Kürtlerin sosyolojisini ve tarihi süreçlerini incelemek, analiz etmek ve yazmak zaman ve emek ister. Bunun için gücümüz ölçüsünde Kürtlerin şu an yaşadıklarını ve nasıl davranmaları gerekeceklerini bir Kürt evladı ve hizmetkarı olarak aktaracağız.
Kürtlerin son yüzyılda Arap Baasizmi, Türk Kemalizmi ve Pers(Fars) Irkçılığı macerasını hemen hemen hepimiz bilmekteyiz. Kürdistan’ı nasıl bir yıkıma uğrattıklarını ve Kürt halkının sosyolojisiyle nasıl oynadıklarını şahit olduk ve oluyoruz. İslam’ın tüm beldelere yayılmasıyla Araplardan sonra İslam’ı ilk kabul eden Kürtler olmuştur. Emevi ile birlikte İslam özünden saptırılarak Arap asabiyesine kılıf olarak kullanılmış birçok belde Araplaştırılmıştır ve Arap istilacılığı Kürdistan’ı da etkilemiştir. Osmanlı-Safevi çekişmesinde de Kürdistan savaş alanı olmuş, yıkıma uğramış, terakki ve tekamülü önünde engel hep devam etmiştir. Kısacası her daim saldırılara maruz kalan Kürdistan beldesi şimdi de Siyasal İslam kılığında tarihi işgalcilerimizin saldırısına uğruyor.
Tabi tarih boyunca Kürtlerin birlik olamayışı bu saldırıların daha kolay olmasına neden olmuştur. Maalesef şimdi de Kürdün talihsiz ve anlam verilemeyen bu durumunu görmekteyiz. Gerek Kuzey, Batı ve Doğu’da hem askeri hem de siyasi bir güce sahip PKK, Güney, Batı ve Doğu Kürdistan’da da KDP(Güney’de YNK) gibi ve farklı ideolojilere sahip irili-ufaklı birçok partinin varlığı mevcut.
Bu partilerin her birinin programı, yöntemi ve amacı farklı olduğu için Kürdistan’ın özgürleşmesi yolunda en önemli engellerden sayılabilir. Son 20 yılda bu partilerin askeri güçlerinin birbirine karşı savaşmaları Kürt hafsalasında derin bir iz, yüreğinde acı bırakmıştır. ‘’Brakuji’’nin Kürtlerin içinde kavramsallaşması bu talihsiz savaşlardan sonra olmuştur. O dönemde nelerin yaşandığını hiç hatırlatmadan ve haklı-haksız tartışmasına girmeden, Kürt ve Kürdistan mücadelesi önünde bir engel olduğunu göstermek amacıyla örnek vererek geçmek istiyorum.
Milenyum yılındayız hala bu sürtüşme devam etmektedir. Partiler arasındaki sürtüşmeler, tahammülsüzlük, ideolojik çatışma, Kürtlerden başka kimseye zarar vermediğini her gün hepimiz tecrübe etmekteyiz. Bunca tarihi yaşanmışlıkları ve acı tecrübeleri yaşamış Kürt halkı ve Kürt siyasetçileri artık bu anlamsız ve ucuz politikalardan vazgeçip, özgür Kürdistan coğrafyası için ‘ortak değerler’ etrafında kümelenip, gelen saldırılara karşılık vermelidir. Kürt halkı ve Kürdistan halklarının tümünü kuşatıcı bir siyaset felsefesi geliştirilmeli ve uluslar arası siyasi arenada meşru bir zemine oturtulmalıdır.
Kürtler kendi içlerindeki çelişkileri bertaraf etmeden ve ortak paydada buluşmadan aziz coğrafyamız her zaman barbar, işgalci güçlerin saldırısına maruz kalacak, halkımız kıyımdan geçirilecek ve değerlerimiz ayaklar altında ezilecektir. Kürdün ve Kürdistanlıların(Keldani, Ermeni, Asur, Türkmen, Arap) şeref, izzet ve haysiyetlerinin kirli ellerce kirletilmesi insanlık onuruna vurulmuş en büyük darbedir. Üzülerek söylemek istiyorum bunun en büyük müsebbibi siyasilerimizdir. Bu talihsizlikleri engellemeleri, tüm ideolojik ve çelişkilerini bir tarafa bırakıp ‘birlik ve beraberlik’ şiarıyla kurtuluşumuzu göğüsleme şansını kendilerine yaratacakları bir çizgiden geçiyor. Hiç şüphesiz bu anlayış ve kavrayışa eriştikten sonra başarı ve zafer kendini Kürdistanlının kollarına atacaktır.
Güney Kürdistan yönetiminin Batı’da ve dünyada eriştiği diplomatik başarılar ve Peşmerge’nin kahramanca direnişi bizlerin göğsünü kabartmıştır ama Güney, bu birliği sağlamak için diğer Kürt partileri ve siyasilerini ikna etmeli ve birliğin sağlanması için elinden geleni yapmalıdır. Güney’de PKKye yakın kurumlara yönelik herhangi bir baskı ve yaptırıma izin vermemelidir.
Rojava’da YPG’nin 3 yıldır saldırgan sürülere karşı nasıl kahramanca direndiğini ve birçok kazanımı elde ettiğini görüyoruz. Fakat Rojava’daki siyasi partimiz PYD’nin diğer Kürt parti ve oluşumlarına uyguladığı ambargo ve baskı kaldırılmalıdır ve birlikte tüm grupların ‘eşitlik’ zemininde Kürt ve Kürdistan halkının çıkarına uygun bir siyaset belirlemeleri gerekir. Uluslar arası siyasette meşruiyet kazanmak için bir program oluşturmalıdırlar. Ve tabi bunların sağlanması ve yürütülmesi için ‘Ortak Meclis’ şarttır.
Siyasilerimize ve liderlerimize nacizane çağrımdır. Haddimizi aşarak zat-ı âlilerine tavsiyede bulundum. Sınırımı aştığımı biliyorum ama siyasi çıkarları ve ideolojileri uğruna bir Kürt çocuğunun tırnağına zarar gelmesi bile bir insan ve Kürdistanlı olarak yüreğimi acıtmaktadır. Kürt halkının evladı olarak kendilerine hesap sorma hakkını kendimde buldum.
Hz. Ömer etrafındakilere dönerek: ‘’Adaletten saparsam bana ne yaparsınız’’ sorusu üzerine;
‘’Seni kılıçlarımızla düzeltiriz ya Ömer’’ diye karşılık gelir. Tabi bu örnek üzerinden şunu demek istiyorum; ‘’Eğer Kürt halkının çıkarları ve özgür Kürdistan’ın menfaatlerine uygun siyaset geliştirmezseniz, daha fazla Kürdün ölümüne çare bulmazsanız, sizleri ne partinizin ideolojisi ne de gücünüz bir kılıç kadar keskin Kürt gencinin kaleminden ve dilinden kurtaramaz. Ve gelecek nesiller hakkınızda güzel şeyler konuşmayacaklardır.’’
*
Bu yazıyı Doğu Kürdistan Kadın Peşmergesi Şehid Nigar Muhammed Huseyni ve YPGnin tek kollu kahramanı Brusk’e adıyorum.