Osmanlı padişah-hükümet sisteminden uzaklaşan imparatorluk bakiyesi vatandaşlar nihayet buldukları cumhuriyet kavramı etrafında toparlanarak yeni bir sisteme geçtiler. O dönemler, Cumhuriyeti isteme eğilimi öyle güçlü bir mucize oldu ki, ona yan bakan-ona eleştiri getiren en ufak bir muhalifine bile yaşam hakkı tanımadı ve günahı-sevabıyla yaşama oturdu.

    İmparatorluk isim değişti, yüceymiş gibi duran tüm değerleri yerle bir oldu. Peşinde Cumhuriyet sistemine akıl almaz mucizevi kudretler yüklenerek biçimlenmeye çalışıldı. Artık yeni Türkiye'yi 'medeni ülkeler seviyesine' çıkaracak,  'laik bir eğitimle ilmi gelişmeler yakalanacak', 'fikri hür, vicdanı hür' gençlik yetiştirilecek, herkes, her millet 'Türk Milleti' olacak ve her kes eşit olacak. v.s.

    Bunlar olurken gelin görün ki, Cumhuriyete payanda olacak ne uygun bir adaleti hukuk birikimi, ne bir medeni kanun hazırlığı ve ne de hakları tanzim eden bir suç ve ceza çerçevesi mevcut. Yetmemiş Cumhuriyeti ayakta tutan vergi hukuku bile yok. Kopyala- yapıştır usulü ile nihayet yasalar ve kanunlar peş peşe devreye girdi. Yani kanun ve yasaları bolca oldu ama hukuk devleti olmak sarsıntılar geçirdi. Deneme yanılmanın ceremesi halka ve yoksullara çektirilirken, idarecilerin payına 'kuruluşun zorlukları' denilerek keyfiyet sanki teşvik edildi.

    Her olumsuz netice veren çalışmanın ve isabetsiz olan faaliyetin sebebi artık belli idi. Dış güçlerin hainlikleri, imparatorluk heveslilerinin varlığı, vatan hainliklerin çoğalması gibi. İnsanlar Cumhuriyetle refahı, huzuru, mutluluğu ve adaletli bir hukuk anlayışı ile duyuma ulaşmayı beklerken; yaşamları akıl erdiremedikleri sıkıntılarla yüz yüze geldi. Tekrarlanan örf-i idareler olağanüstü hal uygulamaları ile Türkiye toplumu kabuğuna çekildi. Çıkarılan istiklal mahkemeleri, mecburi iskan kanunları, takrir-i sükun kanunlar ve tehcirlerle insanların sesleri kısıldı ve 'fikri hür, vicdani hür' gençler artık parmakla aranır oldu.

   Adalet ve hukuk anlayışını bilimsel gerçeklere oturtamayan, ülke realitesine indirgeyemeyen Cumhuriyet günümüze kadar darbeler yiyerek geliyor. O dönemin 'fikri hür, vicdanı hür' gençleri şimdikinin yetişkinleri artık o mucizevi Cumhuriyet sisteminden bıkmış olacaklar ki, Başkan-hukümet sistemini devreye sokuyorlar.

   Gelinen son kavşakta bir dönemin kapandığı ve yeni bir dönemin açıldığını iddia etmek pek yanlış olmaz diye düşünüyorum. Başkan-hükümet sisteminin kurucularının unvanları ve şahsiyetleri üzerinde şimdiye kadar gerekli ne kadar tartışmalar varsa zaten yapılmıştır. Nihayet su yolunda iyisi-kötüsüyle yol alarak bir yerde durmuştur. Fakat yeni sisteme dair tartışmalara bakıyorum da, hazırlıklı olma yeterliliğin tam olmadığı yönündedir. Çoksa insanın kafası berrak değil. Yani yeni kadroların yükü bir haylı yüklü. Hak hukuk denklemi nasıl çözülecek, ekonomik buhran bel büken cinsten, hapishaneler iyi olmanın raconunu çiziyor ve çözüm bekleyen muazzam bir Kürt meselesi duruyor. Dış ilişkiler alarm veriyor yetmemiş batı-Avrasya denklemi de var.

    Umarımız yeni sistem kurucuları da Cumhuriyet kurucuları gibi ilerleyen süreçte kusurlarını ya da yetersizliklerini bizim kaleye atmazlar. Muhaliflerin seslerini kısmaz yaşam bulmalarına olanak hazırlarlar. Oluşturmak istedikleri sistem herkes için olsun. Bir zümreye, bir kesime üstünlük, diğerlerine baskıcı olmasın….