" 2011 Van depreminden bir kaç ay sonrasıydı.
Mevsim, sonbahar - kış arası git - gel yapıyordu.
Anlayacağınız, kurdun, kuşun dahi yuvasına çekildiği soğuk günlerdi.
İşte böylesi bir günde, yani iliklerimize kadar üşüdüğümüz bir zaman diliminde karşılaştım onunla.
Gecenin geç saatleriydi...
Eşim ve çocuklarımla, bir Ziyaretten dönmüş eve gidiyorduk.
Cum. Caddesine vardığımda(,hani şu bankaların sıralandığı, vitrinlerinde onlarca kg altın ve mücevherin sergilendiği cadde).
Hani şu her seçim döneminde on binlerin doldurduğu, Kürsüdeki hatip'in yüzlerce yalanı havada uçuşturduğu cadde.
Oradan geçerken gözüm ilişti ona.
Aracı durdurdum yanına vardım.
Yerde bir karton parçası üzerinde, kıvrılıp uyuyan 7 yaşlarında bir çocuk.
Uyandırdım o çocuğu..
Ben sormadan o cevapladı.
"Abi... ben Hacıbekir mahallesinde oturuyorum.
Evde çalışanımız yok.
Babam, engelli ve hasta. Ben buraya geliyorum, mendil -su falan satıyorum.
Ama bu gün satış yapamadım.eve dönecek
Minibüs param olmadığı için,burada yattım" dedi....
Bu hikayeyi, yani 'insanım'diyenleri insanlığından utandıracak bu dramı,bu trajediyi, van'daki basın emekçileri ile dün akşam bir araya gelen şahsiyetten dinledim.
Kan donduran bir hikayeydi.
Taş yüreklileri dahi imana getirecek tarzdan bir hikayeydi.
Hikayenin sonrasını mı merak ettiniz?
Onu da ben anlatayım.
Sonrasında bu zat,o çocuğu aracına alıyor,eşi ve çocuklarıyla birlikte,Hacıbekir mahallesine doğru yol alıyor.
Hani şu 90 lı yıllarda yakılan,yıkılan,sürgüne,göç'e maruz kalan yoksul kürt köylülerinin doldurduğu mahalleye.
Çocuğu ailesine teslim ediyor.
Aile ile tanışıyor.
Babaya iş imkanı sağlıyor.
Çocuğun eğitimini üstleniyor ve kendi çocuğu ile aynı okula gönderiyor.
Ve hala o çocuğun tüm eğitim masraflarını,hikayeyi anlatan bu zat karşılıyor.
Evet...Evet. ..Evet.
Ne fazla ne eksik.hikaye aynen böyle sonlanıyor.
Şimdi dönelim asıl mevzuya.
İsmi ,kimliği saklı bu çocuk,bu kentte aynı kaderi paylaşan binlerce çocuktan sadece biri.
Yani deryada bir damla misali.
Bu çocuklar bizim çocuklarımız.
Bu çocuklar,kapitalizmin vahşi cenderesinde sıkışan çocuklar.
Bu çocuklar ,SOKAKLARDA ÇALIŞMAYA MECBUR ETTİĞİMİZ ÇOCUKLAR.
ve bu çocuklar ,bu ülkenin,bu kentin,siyasi iktidarın,yerel yönetimlerin,STK'ların sermaye çevresinin en büyük ayıbı.
İşte dün akşam saat 19 sıralarında,onlarca basın emekçisi böylesi bir trajediye tanıklık etti.
Bu trajediyi kısmen de olsa bertaraf edecek bir proje konusunda bilgilendirildi.
'BİR FİDAN BİR UMUT' Derneğinin girişimi,UNESCO ,çalışma Bakanlığı, Van Valiliği, Van Büyük Şehir belediyesi ve Van Sanayi ve Ticaret Odası’nın destekleri ile hayata geçirilmesi düşünülen proje heyecan vericiydi.
Çalışmaya zorlanan, sokaklara bırakılan çocukları kurtarabilmek ve onlara yaşanılası bir yaşam yaratabilmek adına tasarlanan proje umut vaad ediyordu.
Önümüzdeki nisan ayı içinde Van-Edremit ilçesinde bu proje kapsamında devasa bir kampüsün inşası için kollar sıvanacak.
Kentin gazete ve haber sitelerinde bu projeye dair detaylar siz kamuoyuyla paylaşılacak.
Beni fazlasıyla heyecanlandıran bu proje ile ilgili görüşlerimi üç-beş cümle ile özetleyip, böylesi samimi niyeti alkışladım.
Şunları söyledim.
"Geçmişte... Özellikle de her seçim döneminde, siyasiler üç-beş fazla oy adına bu kent ahalisine çok büyük vaadlerde bulundular.
'Çevre yolu, sahil yolu, newroz harikalar diyari vs.vs.
Fakat hiçbiri gerçekleşmedi.
Umarım bu proje de aynı Akibete ugramaz.
Umarım çocuklarımız hayal kırıklığına ugramaz.
Umarım bu samimiyet suistimal edilmez".
Bu projenin hayata geçirileceğine inanlardanım.
Çocuklarımız adına.
Sokakta yatan çocuklarımız adına.
Bir ekmek için mendil satan çocuklar adına.
Abla ve Abilerinin mezartaşlarına gözyaşı akıtan Çocuklar adına ve... Ve. .vee...
Okula gidemeyen çocuklar adına bu projenin takipçisi olacağız.
BİR UMUD'U BİR FİDAN yapmak için,
BİR FİDANI BİR ORMANA dönüştürmek için sizinle olacağız.
Yolunuz açık, Yüreğiniz umud dolsun.
Haydi...
Haydi, 'BİR UMUD BİR FİDAN'
İnanıyorum ki başaracaksınız.