İlhan Siyahtaş
Açılış konuşmalarının ardından Konferansın Divan heyeti seçildi. Yapılan oylama ile konferans divanına Cemil Elden, Gülcihan Şimşek, Beritan Kara, Nevzat Orman ve Derya Hayva seçildi.
HDP’nin düzenlediği konferansa HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, HDP Van İl Eş Başkanları Derya Hayva, M.Veysi Dilekçi, DBP Van İl Eş Başkanları Caziye Duman, Münir Aras, HDP Van Milletvekileri Lezgin Botan, Nadir Yıldırım, Bedia Özgökçe Ertan, Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Hatice Çoban, İlçe Belediye Eş Başkanları, HDP-DBP İl ve İlçe Yöneticileri, STÖ temsilcileri, Barış Anneleri Meclisi Aktivistleri ve KJA Bileşenleri katıldı.
Dilekçi “Büyük bedeller ödeyerek bu günlere geldik”
Konferansın açılış konuşmasını yapan HDP Van İl Eş Başkanı M.Veysi Dilekçi, “ konferansımızı son derece önemli ve zorlu bir süreçte gerçekleştiriyoruz. Cizre’de, Sılopi’de, Sur’da, Nusaybin’de, Kerboran’da halkımızın gösterdiği bir direniş söz konusu. Yüz yıllardır dayatılan inkar ve asimilasyona karşı halkımız büyük bedeller ödeyerek bugüne geldi. Sistem ise bunu bertaraf etme çabası içindedir. Oysa bu yüzyıl Kürt halkının yüzyılıdır. Kürt halkı özgürlüğünü kazanma sürecindedir. Bu saldırı politikalarına verilen en iyi cevapta daha güçlü örgütlenmek, daha büyük direnerek zafere ulaşmaktır. Türkiye genelinde başlattığımız yeniden örgütlenme seferberliğe ile bu saldırılar karşısında daha güçlü bir biçimde zaferi elde edeceğimizi biliyoruz“ dedi.
Yüksekdağ “ Yarını karanlığa dönüştürmek isteyenler var”
HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ yaptığı konuşmada, halkların yarınına sahip çıkmasının tarihsel bir önem taşıdığını ifade etti. Bütün Türkiye halklarının, kadınlarının, çocukların ve bütün kitlelerin özgür bir yarın için haksızlığa karşı mücadele etmesini istiyoruz. Aklımızı seferber etmemizin zamanıdır. İşte bu görüş açısıyla yarınımızı karanlığa teslim etmemek için, geleceğimizin işgal edilmemesi için bugünden direniyoruz. Biz burada mücadelemizin, parti programını tartışarak bir akıl seferberliği başlatıyoruz. Mahallelerde, caddelerde, barikatların arkasında büyük bir özgürlük mücadelesi yürütülüyor. Yarını bugünden kurmak budur işte. Yarını karanlığa dönüştürmek isteyenler var, buna karşı emek alanlarımızı, mahallelerimizi yıkanlar var, bir yandan buna karşı direnenler var. Dört bir yandan yarını bugünden kurmak için direnenlere selam olsun. Öz yönetim ve Demokratik Türkiye talebiyle direnenlere buradan selam olsun. Direnenler tarihi yazacak ve yarını belirleyecektir. Bugün yürütülen muharebenin esası budur. Bugün bütün Türkiye halkları işçi, emekçi ve ezilenler için direnenlere selam olsun. Onların halkımıza sunduğu yarın ve gelecek kanla karartılmıştır. Tekçi ve anti-demokratik anlayışla hareket ediyorlar. Başkanlık hevesleri, diktatörlükle bütün halkımızın geleceğini kötürümleştirmeye çalışıyorlar. Bir yandan yakılan yıkılan bugünümüz ve karartılan geleceğimiz. İşte buna karşı tek çaremiz direnmek ve karşı çıkmak. Sadece karşı çıkmak değil, geleceğimizi bugünden kurmak. Bu kadar yıkıcı siyasetle hareket eden iktidara karşı, darbeye karşı, diktatörlüğe karşı, halkımızın geleceğinin karartılmasına karşı topyekün direniyor ve mücadele ediyoruz. İşte bugün siyasi iktidar tarafından tankla, topla, helikopterle ablukaya alınan kentlerde ki öz yönetim direnişi darbeye karşı demokratik direniş tavrıdır. Bugünden direnmek gerektiğini söyleyerek direnişe çağırıyorlar. Bu çağrıya icabet edenler yalnızca bu direnişi kazanabilirler. Direnen halkımız bütün Türkiye halklarına bir çağrı yapıyor. Eğer yarın için bugün direnmezseniz bugün yok olursunuz. Bunu duymazdan gelenler bu çağrı karşısında yok oluşu yaşayacaklardır“ diye konuştu.
Yüksekdağ “ Hendeklerin arkasında ki çağrıyla buluşmaya çağırıyoruz”
Öz yönetim direnişlerinin, halkın kendi kendini yönetme çabası ve demokrasi eksenli mücadelesi olduğunu kaydeden Yüksekdağ, “ Bütün Türkiye halklarını, demokratik kamuoyunu hendeklerin arkasında ki çağrıyla buluşmaya çağırıyoruz. Mesele hiçbir zaman hendek kazma meselesi olmadı. O demokrasi meselesinin kavranmasıdır esas olan. O abluka altında ki mahallelerde direnenler evrensel demokrasi ilkeleri için direniyorlar. Tüm yetkiyi elinde bulundurmak isteyen bir diktatöre karşı bütün Türkiye halklarını bir demokrasi gücü oluşturmaya çağırıyorlar. Bunun karşısında duyarsızlık diktatörlük heveslerinin ekmeğine yağ sürer. Bir Kasım da itibaren daha görünür hale gelen darbeye karşı tüm Türkiye halklarını, toplumu çok yoğun bir karanlık bekliyor. Kimse sanmasın ki abluka sadece Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de var. Esas abluka ve kuşatma öz yönetim direnişini sahiplenmeyen tüm toplumların etrafındadır. Esas bu ablukanın kaldırılması lazım. Demokrasi talepleriyle etkin bir biçimde buluşamazsak bütün Türkiye’nin etrafında ki abluka kırılmayacaktır. Bütün Türkiye toplumunun geleceğinin arasına hendek kazan AKP ve Saray iktidarıdır. Hendeğin ve barikatın en büyüğü AKP iktidarı tarafından konulmuştur. İşte bu ablukaya karşı halkımız direnerek cevap veriyor. Eğer bu prangadan kurtulmak istiyorsak bugün den yarını kurmayı başarmalıyız. İşte konferans çalışmamız da bu yüzdendir. Bulunduğumuz ve yaşadığımız mahallelerden başlayarak siyaseti ve hayatı yeniden kurmak. Ama artık bu siyasi yapının ayakta duracak hali yok. Bu siyasi yapı bir avuç azınlığın üzerinde ki toprağı sağlamlaştırmak istiyor. İşte buna izin vermeyelim. Siyasi iktidar da kendi geleceğini kurmak için can havliyle muhabereye girmiş durumda. Ama onlar kendi çıkarlarından yana. AKP Saray çetesinin çıkarlarına dokunmayacak, dokunulmazlıklarını sağlayacak bir siyasi rejim tesis etmeye çalışıyorlar. Bir rejim değişikliğine gidiyorlar ve bunu bütün Türkiye halklarına dayatıyorlar. Eğer sizler bütün anayasal düzlemi yok sayarsanız, fiili olarak rejimi değiştirmeye yöneliyorsanız, bu halkta buna karşı tutum belirlemeye hakkı var. Bu hakkı delik deşik olmuş faşist yasalarınızla yok sayamazsınız. Biz mücadele yürütürken, demokrasi isterken, ne istediğimize karar verirken Saray’dan icazet almak zorunda değiliz. Bu halk sizden icazet almadı almayacak” dedi.
Yüksekdağ “ Halkımızın iradesi yok sayılıyor”
Halkın haklı talepleri, barışın sağlanması için, en küçük bir mahalleden başlayarak merkeze kadar demokratik yaşamı oluşturmak için mücadele yürüttüklerini dile getiren Yüksekdağ, “ Hiçbir coğrafya da halka rağmen yasa yapılmaz. Şimdi halka karşı anayasa yapmanın telaşına düşmüşler. Cumhurbaşkanın suç dosyasını örtbas etmek için telaş ve panik içinde anayasa çıkarmanın derdine düşmüşler. O kadar sorumsuz bir anayasa çıkarmak istiyorlar ki böyle bir anayasayı ciddiye almanın imkanı yoktur. Halkımızın iradesini yok sayarak bizi yeni sürecin dışına atmaya çalışıyorlar. Akıllarını yitirmişler, rasyonel düşünme yeteneklerini dahi yitirmişler. Milyonlarca insanı hangi yöntemle marjinalleştireceksiniz. Halkımızı, partimizi marjinaleştirmeye çalışıyorlar. Ne yapacaksınız? Milyonlarca insanı ortadan mı kaldıracaksınız. Abluka altına aldıkları yerde etnik temizlik hareketi başlattılar. Böyle bir girişimleri var ancak Türkiye’nin öz ve hakiki gücü Kürt halkıdır. Bunu asla ortadan kaldıramazsınız, bu halka rağmen yaptığınız anayasa derme çatma, kırık dökük sizi istediğiniz gibi koruyamayacak bir anayasa olur. Böyle bir anayasa sizi korumaz. Bizler bu koşullar içinde halkımızın, Türkiye halklarının yeni bir demokratik rejim ve demokratik anayasa mücadelesini en meşru ve demokratik kanallardan yürütüyoruz. Bizi gayrı resmi, hain, vatan haini ilan edenler kendi yalanlarından boğulacaktır. Bizleri dışlamaya çalışanlar kendi yalnızlıklarında boğulacak. AKP ve Saray Merkezi yalnızlaşacak, esas tecrit olma sürecini onlar yaşayacak. Bakın dünyadan, Türkiye’den, halktan tecrit olmuşlur. Yanlarında rüşvet ile besledikleri ve korku ile teslim aldıkları bir kesim dışında hiçbir meşru dayanakları kalmamıştır. Biz onları muhattap almıyoruz, halkımız onları muhattap almıyor. Ne zaman darbe yaptınız, çözüm ve müzakere yasasını devirdiniz o zaman bu halkın muhattabı olmaktan çıktınız“ dedi.
Yüksekdağ “Orduyu sivil halkın karşısına çıkardılar”
AKP bugün kendi çalıp, kendi oynadığını ve bütün siyasi mekanizmaları tıkatarak meclisi göstermelik bir duruma düşürdüğüne dikkat çeken Yüksekdağ, CHP ve MHP’nin bunun karşısında esas duruşa geçtiğini söyledi. MHP’nin zaten gönülden verdiği destekle AKP’yi iktidar yaptığını hatırlatan Yüksekdağ, “ MHP bugün sadece bir AKP fraksiyonudur, CHP’de ana muhalefet olarak diktatörlük senaryosunun bir parçası haline geldi. Kürt halkına çoluğuna, çocuğuna düşmanlık konusunda hepsi ortaktır. Türkiye’nin demokratikleşmesi karşıtlığında hepsi birleşiyor ve HDP’yi de kendilerince siyasi mekanizmaların dışına atarak, bu karanlık durumdan çıkacaklarını söylüyorlar. Hepsi birbirini yok edecek farkında değiller. O sarayın paçasına tutuşup siyaset yapanlar o sarayın sahibi ile birlikte gidecekler. Genelkurmayı özel bir savaşın içine koyup yüzlerce suç işlediler. Sokağa çıkma yasakları, infazlar, kontra yapılarının sokağa salınması. Orduyu sivil halkın karşısına çıkardılar. Saray emrediyor, ordu sivil halkın karşısına çıkıp evlere top atışları yağdırıyorlar. Türkiye’de 2015 yılında sokağa çıkma yasakları uygulanıyor, işte bu suçtur. Saray suç işliyor, Başbakan’da buna aynen uyuyor. Bütün Türkiye halklarının geleceğini Sarayda ki masanın ortasına bıraktılar. Hepsi de Kürt halkına karşı topyekün bir operasyon düzenlemenin derdine düştüler. Saray’da ki hesap vermeden önce emin olun onun talimatı ile suç işleyenler hesap verecek. Bu süreçte halkımıza karşı Saray’ın emri ve onun yörüngesinde suç işleyenler taammüden suç işleme tavrına son vermeliler. Hala sokağa çıkma yasağını kaldırmıyorlar, niçin? Tayyip Erdoğan Başkan olacak. Nasıl bir başkanlık istediğini söyledi. Defalarca bunun üzerine tartışma yapıldı. Tayyip Erdoğan ‘Üniter devlet yapısına uygun bir başkanlık sistemi’ Hitler’den örnek verdiler. Sonra bunu düzelttiler. Defalarca ifade ettik, bununla diktatörlük hedefleniyor. Bugün bizim söylediklerimiz Cumhurbaşkanlığı bizzat ikrar etmiştir. İstediği tipteki başkanlık sistemi Nazi Almanya’sıdır. Bugün Türkiye’de zaten Hitler Almanya’sının izlerini görüyorsunuz. Hitler’in halk düşmanı karakteri, dünyanın başına bela olan düşünce yapısını çok net olarak görüyorsunuz. Artık daha fazla tutamıyor ki açıklamaya başladı. Başkanlık sistemi ile istenen Hitler modelidir. Kimse bu yüzden bize Başkanlık sistemi demesin. Biz böyle bir kafa ve anlayış karşısında duruma teslim olmak, onay vermek gibi bir duruş sergilemek zorunda değiliz. Eğer bizler bu Hitler modeli karşısında direnmezsek, bunu engellemezsek Almanya’da, Avrupa’da, Dünya’da halklar ne yaşadıysa aynısı burada yaşanacak” dedi.
Yüksekdağ “ Peşimizde canlı bombalarla siyaset yaptık”
Diktatörlerin toplumu parçalayarak, birbirinden ayırarak, yabancılaştırarak tüm enerjisi boğmayı hedeflediğini söyleyen Yüksekdağ, “ İşte bugün bütün Türkiye halklarının Kürt halkının yaptığını yapması gerekiyor. İşte bizler bugün bu konferansımızda sadece Van’da değil, dört bir yan da bu darbe ve diktatör siyasetine karşı halkımızın barış ve demokrasi mücadelesini güçlendirmek için konuşacağız ve tartışacağız. Öz Yönetim alanlarında halk artık kendi düzeyini ve yerelden yönetme isteğini ortaya koymuştur. Bunu hazmedemeyenler yerel yönetimlerin yetkilerini gasp ederek, yeni operasyonların sinyalini vererek baskı ve zor yoluyla kazanmanın hesabını yapıyorlar. Ama artık geçmiş olsun. Siz tüm yetkileri Valilere verseniz dahi bu halkı zorla yönetemeyeceksiniz. Her yerde seçilmişlerimize sonuna kadar sahip çıkacağız. Atanmışların seçilmişlere karşı uyguladığı bu otoriter baskılar karşısında asla boyun eğmeyeceğiz. Bu tür despotik yaklaşımlar çerçevesinde direniş mevzilerin etrafında kenetlenelim. Biz kazandığımızda o mevzileri nazi kafalıların eline temsil etmeyeceğiz. Cumhurbaşkanı buyurmuş ‘HDP Eş Başkanlarının dokunulmazlığı kaldırılırsa doğru olur’ defalarca fezlekeler hazırladılar, kaldırmak istiyorlar, defalarca bizlerin bu halkın siyasi iradesi, sözcüleri olarak rolümüzü kırmaya çalıştılar, peşimizde canlı bombalarla siyaset yaptık, gittiğimiz her yerde vekillerimize, eş başkanlarımıza polislerin saldırılarına maruz kalan bizleriz. Buna rağmen bizleri durduramadınız. Yıllarca sayısız kez bu halkın iradesine saldırdınız ama geri adım attıramadınız, ama hep daha güçlü olduk. 80 Milletvekili ile meclise girdiğimizde tarumar oldunuz. Görmediğimiz hiç bir şey kalmadı. Bizim yolsuzluk dosyalarımız yok, bizim bütün sülalemizle içine girdiğimiz çamurdan kirli organizasyonlarımız yok. Neye düşman Cumhurbaşkanı, söze, siyasete düşman. Kendisinin yapamadığı şeyi çözüm projesiyle biz yaptığımız için bizlere düşman. Kan gövdeyi götürüyor memlekette, bir çözüm planları bile yok. HDP nin çözüm önerilerine düşman oluyor. Esasen neyden korkuyor? Biz bu siyaset yapma planı ile onun bölmeye çalıştığı halkı birleştiriyoruz. Esas bölücü Cumhurbaşkanının kendisidir. Esas suç işleyen odur. ‘Rejim fiili olarak değişmiştir’ diyerek Anayasayı siz çiğnediniz. Anayasayı siz delik ettiniz. Ama Cumhurbaşkanı hakkında herhangi bir yasal işlem yok. Siz elinizde ki bu kadar güç ve otoriteyle bu kadar acizleşiyorsanız size söyleyecek tek bir şeyimiz yok. Tankla, topla devlet gücüyle bir yönetim mekanizması kurmuşsunuz ve hala bugün dokunulmazlıkları kaldırmak, siyaset yasağı koymak gibi bayağı yöntemlere başvuruyorsanız bu sizin aczinizin göstergesidir“ diye konuştu.
Yüksekdağ ”Mücadelemiz sürecek”
Yüksekdağ konuşmasını sonunda ise, “ Bizler bu süreç içerisinde halkımızın demokratik ve meşru taleplerini her şartta savunduk, savunmaya devam edeceğiz. Biz 80 milletvekili ile dokunulmazlıkların kaldırılması için gittik dilekçelerimizi Meclis Başkanlığına sunmuştuk zaten. O dilekçeler hala orada duruyor. Bizler bugün tarihsel olarak başımız dik, alnımız ak. Bu sürecin aciliyetine uygun bir siyasi pozisyon üstlenmeyi ve bunun gereğini yerine getirmeye çalışıyoruz. Bundan sonra ki dönemde de bütün ablukalara, tehditlere rağmen yarını bugünden kazanmak için mücadelemize devam edeceğiz. Bütün konferans katılımcılarına verimle tartışmalar diliyoruz” şeklinde konuştu.
Konferansa daha sonra basına kapalı şekilde devam edildi.