VAN - Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Arkeoloji Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Sinan Kılıç, Van Gölü çevresindeki arkeolojik alan gezileri kapsamında öğrencileriyle birlikte Meydan Krateri ve civarındaki obsidyen yataklarını ziyaret etti. Bölgenin Paleolitik ve Kalkolitik çağlarda insanoğlu tarafından yoğun olarak kullanıldığının tespit edildiğini belirten Dr. Kılıç, bu obsidyen yataklarının sadece alet üretimi için değil, aynı zamanda ticaret ve kültürel etkileşim için de kritik bir merkez olduğuna dikkat çekti.

Dr. Kılıç, obsidyen yataklarının bulunduğu yerin önemine değinerek, Meydan Krateri, Gürgür Baba Tepesi ve Meydan Boğazı gibi alanlarda yapılmış olan arkeolojik çalışmalara dair bilgiler verdi. Bu alanların her biri, kendi içinde zengin arkeolojik katmanlar ve farklı dönemlere dair önemli kalıntılar barındırıyor.

MEYDAN KRATERİ: EN ÖNEMLİ NOKTARDAN BİRİ

Meydan Krateri, Van Gölü’nün kuzeyinde yer alan ve obsidyen yataklarının bulunduğu en önemli noktalardan biri. Dr. Kılıç, bölgeyi şöyle tanımlıyor: "Meydan Krateri ve çevresi, siyah, kahverengi ve kırmızımsı tonlarda obsidyen damarlarıyla dikkat çekiyor. Buradaki obsidyen parçaları, eski dönemlerde yaşayan insanlar tarafından alet yapımı için kullanılmış. Kraterin eteklerindeki arkeolojik araştırmalarımız sırasında bulduğumuz taş aletler, insanların burada alet üretip bunları yerleşim yerlerine taşıdığını gösteriyor." Dr. Kılıç’a göre Meydan Krateri’nin volkanik yapısı, bölge halkına binlerce yıl boyunca zengin bir hammadde kaynağı sağlamış ve bu durum, Meydan Dağı’nı bir tür "taş alet fabrikası" haline getirmiş.

PALEOLİTİK ÇAĞ’DAN KALAN BİR TAŞ ALET ATÖLYESİ

Dr. Kılıç ve ekibinin saha gezisinde ikinci durağı olan Gürgür Baba Tepesi, yaklaşık 2900 metre yüksekliğe sahip. Tepenin doğusundaki arazide 2014 yılından beri devam eden araştırmalarda, 300.000 ila 30.000 yıl öncesine tarihlenen taş atölyeleri tespit edildi. "Gürgür Baba Tepesi, Paleolitik Çağ'dan sonra Kalkolitik Çağ’da da taş aletlerin üretildiği bir merkez olarak biliniyor. Burada 30'dan fazla atölye alanı kayda geçirildi ve bu atölyelerde üretilen Paleolitik Çağ'a ait el baltalarından bazıları Van Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor" diyen Dr. Kılıç, bölgedeki taş alet üretiminin aslında bir tür ticari faaliyet olabileceğini belirtti. Eski dönemlerde üretilen bu aletlerin ticari değeri olduğuna dikkat çeken Kılıç, obsidyenin çevre yerleşimlere değiş tokuş yoluyla dağıtılmış olabileceğini de ekledi.

Fahiş fiyat ve stokçuluk ceza TBMM'den onay çıktı Fahiş fiyat ve stokçuluk ceza TBMM'den onay çıktı

Gürgür Baba Tepesi’nde bulunan taş aletlerin yapısı ve işleme teknikleri, uzmanların dikkatini çeken bir başka konu. Kılıç, burada üretilen aletlerin Kafkasya ve Levant bölgesindeki taş alet teknolojisiyle benzerlik gösterdiğinin anlaşıldığını belirterek, “Bu benzerlikler, Van Gölü çevresinin binlerce yıldan beri geniş bir kültürel etkileşim ağı içinde olduğunu düşündürüyor,” ifadesini kullandı.

MEYDAN BOĞAZI: STRATEJİK BİR MERKEZ

Meydan Boğazı, Meydan Krateri'nin çıkışında yer alan ve obsidyen yataklarının yanı sıra önemli kalıntılar barındıran bir yer olarak dikkat çekiyor. Dr. Kılıç, Meydan Boğazı’nda eski bir baraj yapısının kalıntılarının bulunduğunu, bunun yanı sıra çevrede bir kale yapısı ile bir obsidyen atölyesi tespit edildiğini belirtti. “Meydan Boğazı’nda eski bir baraj yapısının yıkıntıları var. Hemen yakınında ise bir tür karakol olduğu düşünülen bir kale yapısı yer alıyor. Kalenin etrafında Paleolitik Çağ'a ait olduğu düşünülen obsidyen aletlerin üretildiği bir de atölye bulunuyor,” diyen Kılıç, bu bölgenin eski dönemlerde ihtiyaç duyulan obsidyen hammaddesi için stratejik bir merkez olduğunu ifade etti.

Bu bölgede yapılan çalışmalarda, özellikle baraj yapısının eski dönem su yönetim sistemine dair önemli ipuçları sunduğunu da belirten Dr. Kılıç, bu yapının varlığıyla, Meydan Boğazı’nın yalnızca taş atölyeleriyle değil, aynı zamanda mühendislik becerileri ve su yapılarıyla da öne çıkan bir yer olduğunu vurguladı.

BÖLGENİN KÜLTÜREL BAĞLANTILARI DİKKAT ÇEKİYOR

Van Gölü çevresindeki volkanik alanlar, obsidyen yataklarının yoğunluğu nedeniyle binlerce yıldır insanlara hammadde sağlayan önemli merkezlerden biri. Obsidyen, metal kullanılmayan eski dönemlerde alet yapımı için ideal bir malzemeydi. Dr. Kılıç, bu kaynakların, Van Gölü çevresindeki yerleşimlerle Güneydoğu Anadolu, İran, Suriye ve Kafkasya arasında güçlü bir ticaret ve kültürel etkileşim ağının bir parçası olduğunu dile getirdi. “Yapılan çalışmalar, Kafkasya, İran ve Levant bölgesindeki alet yapım teknikleri ile buradaki obsidyen işçiliği arasında benzerlikler gösteriyor. Bu da bize, Van Gölü’nün eski çağlardan beri uzak bölgelerle temas halinde olduğunu gösteriyor.” diyor.

ARKEOLOJİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN BİR DENEYİM ALANI

Dr. Kılıç, öğrencilerle gerçekleştirdikleri saha gezilerinin eğitim açısından büyük önem taşıdığını belirterek, “Öğrenciler, burada sadece sınıfta öğrendikleri bilgileri pekiştirmiyor; aynı zamanda binlerce yıl öncesine uzanan bu tarihsel süreci yerinde gözlemleyerek önemli bir deneyim kazanıyorlar. Bu tür çalışmalar hem mesleki tecrübe kazanmaları hem de bölgenin kültürel mirasını öğrenmeleri için büyük bir fırsat.” diyor.

Van YYÜ Arkeoloji Bölümü'nün, bu saha çalışmaları ile Van Gölü çevresinin tarihsel ve arkeolojik zenginliğini gün yüzüne çıkardığını ifade eden Dr. Kılıç, “Bölgedeki gezilerimiz, sadece geçmişin izlerini ortaya koymakla kalmıyor, aynı zamanda gelecekte yapılacak kapsamlı arkeolojik araştırmalara da ışık tutuyor.” diyerek bu tür projelerin devam edeceğini müjdeledi.

BİNLERCE YILLIK GEÇMİŞİN İZİNDE

Dr. Kılıç ve öğrencilerinin saha gezileri, Van Gölü çevresindeki obsidyen yataklarının tarih boyunca sadece hammadde kaynağı olarak değil, aynı zamanda geniş bir ticaret ve kültürel etkileşim alanı olarak kullanıldığını ortaya koyuyor. Meydan Krateri, Gürgür Baba Tepesi ve Meydan Boğazı gibi yerlerdeki buluntular, bölgenin Psaleolitik Çağ’dan günümüze kadar uzanan köklü geçmişine ışık tutarken, Van Gölü çevresinin eski dönemlerde ne denli önemli bir uygarlık alanı olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

(İdris Yılmaz: Duvar)