HAYDAR ERDİNLER YAZDI... - VANEKSPRES 

Dün bir kadın öldürüldü.

Dün iki kadın daha öldürüldü.

Dün üç kadın daha öldürüldü.

Vicdanlar öldürüldü, insanlık öldürüldü, ışıklar söndürüldü.

Bugünde değişen bir şey olmadı ve yarında olmayacağa benziyor.

Çünkü,

Ölü beyinler diri beyinleri yerken, bazı yaşayan beyinlerin yaşanmadığına şahitlik ediyoruz.

Dün bir kadın öldürüldü.

Ülkenin aydın yüzlerinden, özel bir üniversiteden öğretim üyesi ve aynı zamanda Okul Öncesi Bölüm Başkanı olan Aylin SEZER’in eski sevgilisi olduğu iddia edilen maganda tarafından önce bıçaklanarak ve daha sonra üzerine yakıcı madde dökerek feci şekilde katletti.

Bu ülkede ormanlar yakıldı, hayvanlar yakıldı ve şimdi de kadınlarımızın yakıldığını görüyoruz.

Dün iki kadın daha öldürüldü

Maalesef…

Yukarıdaki vahşetin etkilerini üzerimizden atmadan, bu kez acı haber Malatya’dan geliyor.

Üç çocuk annesi Selda TAŞ(38),’in çocuklarının polise verdiği ifadelerinden anlaşılan ve uyuşturucu bağımlısı olan eşi Mehmet TAŞ(40) tarafından kafasına kurşun sıkılarak öldürüldüğü haberiyle bir şok daha yaşıyoruz.

Dün Üç Kadın Daha Öldürüldü…

Olaylar üst üste gelişirken, neler oluyor ülkemden diyerek şok üstüne şok yaşıyoruz.

Bu kez de Gaziantep’in İslâhiye ilçesine dönüyoruz.

İddiaya göre şizofreni hastası olan, son on beş gün içerisinde ilaç alamayan Uğur DÖNMEZ tarafından, evde tartışıldığı bir anda pompalı tüfek ile annesini öldürdüğünü öğreniyoruz.

Bütün bu olup bitenleri büyük bir üzüntüyle izlerken, daha önce olduğu gibi, bir çok medya mensuplarının “aşk trajedisi”, “tutku trajedisi” veya “aile dramı” gibi ifadelerle sansasyonel şekilde romantikleştirerek verildiğini görüyoruz.

Aslında; olaylar esnasında karşı cinsin anlık aldığı karar, beynine giden ilk komutun, erkek egemenliği mülkiyet fikrinin ve cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olduğu aşikardır.

Gözlerinizi üç dakikalığına kapatarak, dünyayı gözümüzün önüne getirelim lütfen ve göreceğiz ki dünyanın en güzel ülkesinden birine sahip olduğumuzu anlamış oluruz. Peki bu ülke, daha önce yaşanan kadın cinayetleri ve dün olup bitenleri hak ediyor mu? Ve hatta biz bu ülkenin güzelliklerini hak ediyor muyuz? Diye soralım kendimize…

Özellikle son dönemlerde dünyayı sarsan pandemi belasına bağlı, toplumdaki ruh hali ve psikolojik değişmelerin de yarattığı etki ile durum daha da vahim hale geldiği anlaşılıyor.

 Oysa bu ülkede işsiz dolaşan ve yıllarını vererek üniversitelerde eğitim almış, psikolog ve sosyologların olduğu ve bunları derhal devreye sokarak, hatta bu konuda gerekirse seferberlik ilan ederek, toplumu geleceğe daha sağlıklı taşımanın zorunluluğu doğmuştur.

Sorun sadece pandemi değildir.

Bakın 2019 yılı pandemi öncesi kadın cinayetlerine,

2019 yılında Fransa’da 146, Almanya 172 ve maalesef Türkiye 474 kadın cinayetleri gerçekleşmiştir.

Dünyada en az kadın cinayetlerinin olduğu ülkeler Fransa ve Almanya değildir. Ve sadece bir analiz kıstası olarak verdim bunları.

Bir düşünelim;

Avustralya, Finlandiya, Hollanda, İngiltere, İzlanda,Kanada, Norveç, İsveç, Belçika ve Danimarka.

Bu ülkelere ait kadınların kendisini en rahat hissedeceği ülkelerdir. Bu ülkeleri nüfus oranına göre değerlendirdiğimizde kişi başına düşen gelir yüksekliğindeki yüksek payın, kadınlara verilen değer ve önemin olduğu gerçeği vardır.

Bu nedenle kadınlar evin temel taşlarını oluşturur ve ne kadar sağlam ve güvende hissederse kendisini, bizide eşit şekilde güvene taşıyacaktır. Bir değil binlerce kez bu açıdan düşünüp değerlendirme yapmak zorundayız.

Başka bir açıdan kadın erkek eşitliğine bakacak olursak,

Birleşmiş milletler 2019 yılında yayınladığı istatistik bilgilerine göre,

Toplumsal eşitliğin en yüksek olduğu 5 ülkenin;

 İzlanda, Norveç, Finlandiya, İsviçre ve Nikaragua’dır.

Toplumsal eşitsizliğin en yüksek olduğu 5 ülke ise;

Yemen, Pakistan, Irak, Suriye ve Çat olduğunu görüyoruz.

Peki bu bize birşeyler düşündürmüyor mu?

Horatius Cocles ne demiş “korkularına boyun eğen, özgürlüğüne sırt çevirir.” Bu nedenle, bir ülkenin kahramanları o ülkenin kadınlarıdır. Bir kadının aklı, zekası, cesareti, namusu, onuru erkeklerinkinden daha azdır diye hiçbir bilimsel veri bulunmamaktadır, olması da mümkün değildir. Bunu düşünen her birey kendisine yapılan haksızlığın bilincine varmalıdır. Hatta kadının erkeğe göre üstün tarafları vardır. Annedir, Öğretmendir, duygusaldır, merhametlidir ki dünyayı ayakta tutan bu duygulardır.

Ayrıca; erkek milletine aslanım kelimesini kullanırken, dişi aslan olmadan erkek aslanın açlıktan öleceği gerçeğinden haberimiz yoktur.

Veya;

Kadınınsevgi,saygı çerçevesi içerisinde gelecek düşünceleriyle adam yerine koyduğu /koymaya çalıştığı erkek ile görüşerek konuşarak sonucunu içine sindiremediği bir anında sonlandırmak istendiği ilişkiye,

Daha sonra erkek, kadının ömrü üzerine karar veremez, veriyorsa barbarlıktır, cehalettir. Bu konuda hukuksal hiçbir taviz vermeksizin en ağır ceza verilmelidir. Ayrıca, Siyasiler, Sivil Toplum Örgütleri ve her birey konuya hassasiyetle ve samimi sahip çıkmalıdır.

Konu derin ve yol uzundur.

Saygıdeğer okuyucular, konu hakkında sayfalarca yazılması gereken hususların olduğu bilinciyle, çok fazla uzatıp zamanınızı almamak adına, dilerimki bir daha benzer üzücü durumlar olmasın ve bu konu hakkında herhangi bir yazı ve haber olmasın. Ama olup bitenler hakkında daha sonraki yazılarımdan, daha detay yazmak umuduyla ve ayrıca yeni yıla yaklaştık, bu vesileyle;

YENİ YILINIZI EN İÇTEN DİLEKLERİMLE KUTLAR, TÜM SEVDİKLERİNİZ İLE BİRLİKTE MUSMUTLU VE UMUTLU, KAZASIZ BELASIZ, SAĞLIK, SIHHAT, BAŞARI DOLU BİR YIL GEÇİRMENİZ DİLEKLERİMLE, SELAM VE SAYGILARIMI SUNUYORUM. HOŞÇA, DOSTÇA VE SEVGİYLE KALINIZ…

Editör: TE Bilisim