577 bin 259 

Pazar Sabahına sayılı saatler kaldı


Yani , beş yıllık yaşamımızın en gizli hücresine dahi nüfuz edebilecek bir seçim için oy kullanacağız.


Yaşadığımız kentte 1 milyon 70 bin 13 insan yaşıyor.


Resmi verilere göre 577 bin 259 seçmen var.


Onlarca aşiretin yanı sıra bir o kadar farklı etniselerden kavimler yaşıyor bu coğrafyada.


13 ilçe ve büyük şehir belediyesi olmak üzere toplamda on dört belediye başkanı 
ve bir o kadar meclis üyesi, muhtar için oy kullanacağız.


Anlayacağınız, oylarımızla birilerine “gelin bizleri yönetin, bizlere yaşanılası bir 
yaşam inşa edin diyeceğiz”


An itibarıyla,seçilecek olan cenahtan, bizlerden giden bu teklife itiraz eden yok.


Onlar,hesap ve söylemlerini bu minval üzre kurgulamışlar.


Ya peki,birileri tarafından yönetilecek olan bizler ne yapacağız?


Tercihlerimizi hangi kriterlere göre belirleyeceğiz?


Yedi ecdadı bu topraklarda yaşamış biri olarak.


Bu topraklardan başka hiç bir yerde,bir tek mezar taşı dahi bulunmayan bir 
ailenin çocuğu olarak ve bu coğrafyadan başka gidebileceği yeri olmayan biri 
olarak,oyumu kullanmadan önce sizlere danışma ihtiyacı duydum.


Öncelikle, yüzyıllardır yaşadığımız acıları kale alarak ‘güvenli,kavgadan,gürültüden, dayatmadan ve ayak oyunlarından’ uzak bir seçim istiyorum.


Sanırım bu talebim çok abartılı değildir.


Sonrasında…


Bu kentin geçmişini, bu gününü ve geleceğini irdeleyerek oyumu kullanmak 
istiyorum.


Dün neydik?


Nasıl bir yaşam reva görüldü bize?


Neden ötelendik?


Uzağa gitmeden yakın tarihimize bir göz atayım dedim.


Cumhuriyet devletinin arşivlerine göre, 02 Nisan 1918 tarihinde, bu 
kent ‘düşman’ istilasında kurtarılmış.


O gün bu gündür yani 96 yıldır T.C devletinin yasalarıyla yönetiliyoruz.


Nüfus oranı o günlerde binlerle ifade edilen kadim kentin nüfusu bir milyonu aşmış.


Şöyle dönüp bakıyoruz geriye 96 yılda bu kentte ne yapıldı?


Diğer Anadolu kentleriyle karşılaştırıyoruz ve bu gün ki kentin profilini çiziyoruz.

 

Katliam ve kıyımlara tanıklık eden bu coğrafya depremlere de tanıklık etti.


96 yıl boyunca 61 hükümet değişti.


Bu hükümetleri yöneten siyasetçiler ve bürokratlar zaman zaman bu coğrafyaya 
gelip gittiler ve bu halktan oy istediler.


Bu gün de aynısını yapıyorlar ve 30 Mart için bizden oy istiyorlar.


Peki 52 yaşında olan biri olarak bu siyasilere nasıl güvenip oy vereceğim?


Yarın ki günde çocuklarım bana sormazlar mı ‘behey münafık nasıl olurda 
günahımıza, vebalimize girdin. Ne yaptılar bu coğrafyaya?. Nasıl bir gelecek inşa 
ettiler?”


Siz bu kentin esnafı…


Oyunuzu neye göre kullanacaksınız?


Tüm siyasi söylemleri ve dayatmaları bir yana bırakıp konuşun.


Yaşadığınız depreme rağmen, ayakta kalabilmeniz için hangi kolaylıklar sağlandı size?


Memurlar ve işçiler…


Onbahis />Mutlaka sizlerinde bu gidişata dair birkaç kelamınız olacaktır.


Düşünün üç nüfuslu bir ailesiniz.


Aldığınız maaşla, çocuklarınıza karşı mahcup olmuyor musunuz?


Birileri kutularda, valizlerde tomar tomar parayı ‘lüp’ ederken,çocuklarınızın karşında eğilip, bükülmüyor musunuz?


Geleceğimizin teminatı olan çocuklar ve öğrenciler…


Deprem sürecinde onlarca okulunuz yıkıldı,çadırlarda kaldınız,başka diyarlara gidip el kapılarında yarı kalan eğtiminizi tamamladınız, aç kaldınız, açıkta kaldınız.


Sizler için ne yapıldı?


Bu kentte,deprem sonrası inşa edilen okulların kaçında devletin hazinesinden para aktarıldı?


Ve toplumun en ağır yükünü sırtlarında taşıyan kadınlar…


Namus davası uğruna acımasızca katledilenler..


Erkek eğemen toplumda, sofradaki yeri öküzden sonra gelen kadınlar…


Siz oyunuzu kullanırken, hangi ruh haliyle tercih yapacaksınız?


40 yıllık savaşta yitip giden evlatlarınızın hatırasını hafızalarınızda tazeleyerek mi?, yoksa çocuk yaşta yetmişlik dedelere gelin gittiğinizde, bu devletin sizi koruyamadığını düşünerek mi?


Allah’tan başka sığınacak mekanları olmayan analar, babalar….


Secdeye eğilirken,yaşadığı yoksulluklardan dolayı secdeye göz yaşı akıtanlar.


Siz renginizi nasıl belirleyeceksiniz?


İnançlarınızı kendi siyasi emellerine peşkeş çeken din tacirlerine biat ederek mi?


Yoksa ,kendisine secde ettiğiniz yüce yaradanın adını anarak , peygamberin ümmetini katleden eli kanlı katilleri alkışlayarak mı?


Hangisi oy kullandığınızda temel kriteriniz olacak?


İyi,doğru ve güzeli düşünmenin zamanı değil mi?


Beş yıl boyunca,yaşamımızın tüm alanlarına müdahale edecek siyasetçileri seçerken,bir kez daha düşünmenin zamanı değil mi?

İnanın ki mağdur ve mazlum bir halkız.


Siyasetçiler koltuklarına oturduklarında biz evlerimize dönüp olağan yaşamımızı sürdüreceğiz.


Bir birimizin,taziyesine gideceğiz.


Bu kenti kendi kenti bilenler,aynı halaylarda yer alıp,aynı camilerde secde edecek.


Çünkü komşuyuz.


Akrabayız.


Kirveyiz ve hısımız.

 

Aynı sokakları, aynı yolları, aynı caddeleri paylaşmaktan başka alternatifimiz yoktur.,


Sandık başına gideceğiniz günün gecesinde başınızı yastığa koyup bir kez daha 
düşünün.


Bu kenti düşünün.


Çocuklarınızın geleceğini düşünün.


Gurbet ellerde bir lokma ekmeğe muhtaç olmamak için.


Yeni ölümlere tanıklık etmemek için.


Başınız önünüzde eğik dolaşmamak için düşünün.


şu partiye,bu partiye oy verin” demiyorum.


Ama , ne halde olduğumuzu, başka diyarlardan bizlere ne gözle bakıldığını görüp öyle oy verin.


Siyasetçilerin yalanlarına kanma zamanı bitti.


Bir birimizle kutuplaşmanın, kamplaşmanın dönemi sona erdi.


Artık yaşanılası bir yaşam için sandık başına gitmeliyiz.


Artık,çocuklarımıza,kentimize yaşanılası bir gelecek kurmanın zamanıdır


İki ay boyunca ne dediklerine ne tür vaadlerde bulunduklarına tanık olduk.


Şunu çok iyi gördük ki,birilerinin bizler için sihirli değnekleri yoktur.


Yaşadığımız depremlere rağmen, bir metelik kadar lütufta bulunmadıklarını da 
gördük.


Geçmişte ne dediler ise bu gün de onu deyip,makamlarına ve köşklerine 
döndüler.


Yani lafın kısası..


Mucizeler beklemenin zamanı değil.


Ezberi bozmanın mümkünatı yok.


Sandığa giderken bizlere sunulan bir tek seçenek kalıyor o da oyumuzu kullanırken,kan,göz yaşı ve ölümlerin olmadığı bir coğrafyada kendi kendimizi yönetmemiz.


Kendimize ,kentimize ve çocuklarımıza sahip çıkmamız.


Bunun da adresi belli olmuştur.


Kendimizi kandırmanın anlamı yok.


Eğer ki ‘Büyük bir Van, yaşanılır bir Van,demokratik bir Van’ ise hayalimiz, çoğunluğun sesine kulak vermeliyiz.


Gelecekte pişmanlıklar yaşamak istemiyorsak, çoğunluğun kararıyla ortaklaşmalıyız.


Ben bu minvalde hareket edeceğim.


Umarım ki yanılmıyorum

Editör: TE Bilisim