Yol dedim; yol bu kadar telaşlı yürümeleri nereye taşır? Yollar yorgun, insanlar telaşlı, mevsim kargaşa yığını. "Rüzgârın kanatlarında savrulan kelimeler kırgın"...
Sormadığım sorular birikir ve bir tek kendime yönelteceklerim kalır, sahi bu kadar yalanı kimin elleri ile büğüttünüz? En manasız soruları kendime sordum. Cevabım diğer cevapsızlıklar ile aynıydı. Her dudaktan dökülen sözlere inanmamalıydı insan, içinde savrulan kelimeler diline vurmayan sözler kalp gözünde başkaydı, birer kötülük hazırcılarıydınız. Kötülük topluyordu avuç içleriniz, hepiniz kirliydiniz önce kendinizde çoğalttınız, sonrada evrene bulaştırdınız tüm kötü enerjinizi. Kaç mevsim, kaç yaş aralığı! Ruhunuzu örttüğünüzü sandığınız kıyafetler güzel bir sese hitap eder gibi büyük kandırmacaların anlatıcısıydı. Derin hisler taşısın diye yeni yeni kelimeler ile süslediğiniz. Doğru olan sadece aynı göğün ezgisine kulak kabarta bilmek. Doğanın huzurlu tınısı avutsun diye birkaç kıyı günlüğü.
Kibir ile ıslatılan bir sağanak yağıyor üstümüze, çoğalan ateş göğe sirenler eşliğinde raylar çiziyor. Kırık sesler, derin homurtular anlık bir kargaşa çıkarsa da herkes kendi kabuğunun renginden memnun. İçimde çoğalan bir gülümseme vardı hangi duygu ile güldüreceğimi bilmeden duraksadım. Kuş resimleri çiziyordum ayağımın toprağa değen kısımlarını bir ileri, bir geri götürerek ince ince çizgiler ile kuş resimleri. Özgürlük ne güzeldir dercesine özgürlüğe kanat çırpmalarını bekler gibi dalgın dalgın izliyordum. Ne onlar uçtu nede ben dalgın bakışlarımı gökyüzüne kaldıra bildim. Tuhaftı gün, zaman, yol ve insanlar gibi. Derin bir günlük tutacaktım aklımdaki bana, ben zamana uyumsuz geldim.
Bütün satırlar bana hükmediyordu ve ben hüküm giyiyordum cezam ağırdı yaptığım tek şey dilimin cesaretime bulaşmasıydı. Kırk üç yerinden yara alır mı insan? Kırk üç yerinden susturulan, kırk üç yerinden filizlenmez mi toprak? Özlem dolar gecelerime ben şarkılar eşliğinde Feraşin yaylasında ki çocukların elindeki uçurtmayı hayal ederim. Tutsaklığın sessizlikten ibaret olduğunu bilirler oysa sadece bir tarih aralığıydı çoğalttıkları, sonsuz bir yolculuk, sonsuz bir yolculuğun arasında dilimde bağdaş kuran Ahmed Arif şiiri…