VanHaber - Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Başkanı Mithat Sancar, çok sayıda partili belediye başkanının görevden alınmasına ve milletvekilliklerinin düşürülmesine karşın, demokratik siyasette ısrar edeceklerini söyledi. “Seçmenimiz, siyasete ısrar etmemizi istiyor” diyen Sancar, bir dönem parti içinde tartışılan “sine-i millet” konusunda ise “Parlamentodan çekilme, bizim için kapanmış bir tartışma” değerlendirmesi yaptı.

BBC Türkçe’de Ayşe Sayın’a konuşan Sancar, HDP’nin bütün ittifaklar açısından “kilit parti” olduğunu belirtti. Sancar, partisi ile yan yana görünmek istemeyenlerin, “iktidar politikalarına güç kattığı” görüşünde. Sancar “HDP’yi dışlamak aslında Kürtleri dışlamak demektir ve bunu tehlikeli buluyoruz. Bunu iktidar zaten yapıyor” ifadelerini kullandı. O röportajın bir bölümü şöyle: 

Demokrasi ittifakı çağrısı yaptınız ama bu mekanizmayı yaşama geçirmek için ne gibi adımlar atacaksınız? Örneğin siyasi partilerle görüşmeler olacak mı?

Tabii, bu yürüyüşteki işlerden biri de buydu. Mesela ben, yürüyüşün Hakkari kolunda bulundum. Ama bir hafta öncesinde MYK üyelerimiz ile milletvekillerimizi bölgeye göndermiştik. Onlar söz konusu güzergâh boyunca çalışma yaptılar. Çeşitli kuruluşlarla görüşmeler gerçekleştirildi ve onların da önerilerini alıp, ortak bir mekanizma kurma imkanını değerlendirdik.

Mesela ben Van’da baroyla görüştüm, arkadaşlarımız da diğer kuruluşlara ziyaretler gerçekleştirdi. Aynı şey, Edirne’den başlayan yürüyüşün İstanbul ayağında da yapıldı, 2-3 gün boyunca bu görüşmeler sürdü. Bileşenlerimizle, ittifak içinde olduğumuz partilerle ve ittifak yapmadığımız ya da bileşenimiz olmayan partilerle de görüştük. Bunların büyük bölümü tahmin edersiniz ki sol, sosyalist partilerdi.

Ayrıca çok sayıda kuruluşla görüşmeler gerçekleşti ve bu konuda merkezi koordinasyonumuza raporlar iletildi. Bunlar üzerine çalışmalarımız devam ediyor. Sonraki aşamalarda benzer görüşmeleri daha üst düzeyde de gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Yani eş başkanlar düzeyi de dahil olmak üzere diğer kuruluşların başkanları ve yönetimleriyle görüşeceğiz.

Bu görüşmelere elbette Meclis’te grubu bulunan veya temsil edilen partileri de katacağız. Ama bu partilerden kastımız esas olarak muhalefet partileridir. Bizim amacımız, muhalefeti, bir bütün olarak demokrasi zemininde bir mücadele ortaklığına davet etmektir. Bu aşamalar geçtikten sonra, sözünü ettiğim partilerle nasıl temas kurulacağı da ayrıca koordinasyonumuzda tartışılacak ve şartlara göre plan yapılacak.

Demokrasi ittifakı çağrısı, aynı zamanda bir seçim ittifakının ileriye dönük altyapısını oluşturabilir mi?

Biz bu çağrıyı sadece seçim odaklı yapmıyoruz. Demokrasi mücadelesi çok güncel ve çok yakıcı bir ihtiyaçtır. Çünkü her gün yeni hak ihlalleriyle ve demokrasiyi daha da gerileten uygulamalarla karşılaşıyoruz.

Mesela Meclis’e barolarla ilgili bir düzenleme geliyor; barolar bunu protesto etmek için yürüyüşe başladılar. Biz yarın öbür gün seçimlere gideceğimizde ortada bir demokrasi zeminin kalmaması yönünde bir endişe taşıyoruz.

Önce bu demokratik mücadele zeminini canlı tutmalıyız. Seçimler gündeme geldiğinde bu çalışmalar geniş bir demokrasi ittifakına da ciddi katkılar sunacaktır kanaatindeyiz. Ama kim kiminle, nasıl ittifak yapacak tartışması şu an için bizim gündemimizde yok açıkçası.

Hedefimiz temel noktalarda ortaklaşmış bir demokrasi birlikteliğidir ve programımız sözünü ettiğim birlikteliğe katkı sunarsa, bunu önemli bir kazanım olarak görürüz.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin milletvekili transferinin önlenmesi, seçim, siyasi partiler kanunu değişikliği çağrısının ardından, iktidar kanadında bir seçim yasası çalışması açıklaması oldu. İttifaklara baraj getirilmesi, dar bölge, daraltılmış bölge seçenekler tartışılıyor. Siz bu tartışmaları ve hazırlıkları nasıl değerlendiriyorsunuz?

İktidar ortakları bir panik içindeler. Kamuoyu araştırmalarının ortak noktalarından bir tanesi, iktidar blokunun oy kaybettiğidir. Oy kaybeden bir iktidar güvenini de kaybeder.

Bize göre iktidar bloku şu anda bir özgüven bunalımı yaşamaktadır; o nedenle halktan alamayacağı desteği, teknik manevralarla telafi edebilmenin telaşına kapılmıştır.Bu kadar hızla bir seçim kanunu ve siyasi partiler kanunu değişikliği tartışmasını başlatmalarının nedeni budur. Şu an ortada somut bir çalışma görünmüyor…

O nedenle seçim kanununda değişikliği gündeme getiren iktidarlar, aslında kaybettiklerini görüyor ve bir bakıma bunu itiraf ediyorlar. Bu tartışmanın başlatılmasını biz iktidar bloğunun oy kaybı, oy kaybına bağlı olarak özgüven kaybı, buna bağlı olarak telaş ve panik hali şeklinde yorumluyoruz. Hiçbir iktidar, seçimlerin sonucunu sadece seçim kanunları ile oynayarak değiştiremez.

Böyle bir seçim kanunu değişikliği çok zor görünüyor. Şu açıdan: Hem AKP’yi tatmin edecek hem MHP’nin isteklerini karşılayacak bir seçim kanunu değişikliği zordur. Çünkü iki partinin bu konudaki menfaatleri ve hedefleri belli yerlerde çelişiyor.

Dar bölge geldiğinde muhtemelen MHP, İç Anadolu’da, iç Karadeniz’de, iç Ege’de birkaç ile sıkışacaktır. Yani bu değişiklikler MHP’nin çok dar bir alana hapsolması sonucu doğurabilir.Bize etkilerine gelince şunu söyleyebilirim: Biz dar bölge sisteminin partileri belli bölgelere sıkıştırma sonucunu doğuracağını düşünüyoruz, evet. Öncelikle dar bölge barajının, ulusal bölge barajının kaç olacağını görmek lazım.

Fakat her parti en güçlü olduğu yerde milletvekili çıkaracağı için bu, Türkiye’yi siyasi açıdan çok bölünmüş, parçalanmış bir manzaraya mecbur edecektir. AKP, her yerden oy aldığı varsayımına dayanarak böyle bir sistemi kendisi için faydalı bulabilir ama böyle bir değişim, kurdukları bir tuzağa da dönüşebilir. Şimdi daha da ayrıntıya girmek doğru değil, fazla spekülatif olur. Daha somut öneriler gelince onlara bakmamız lazım.

Son dönemde bir de ittifak tartışması yaşanıyor. Örneğin sizin, “Doğrudan muhatap alınmadığımız bir ittifakın içinde olmayız” açıklamanız oldu. Bunu biraz açar mısınız, sizin ittifak koşulunuz nedir?

Bizim parlamento seçimleri için parti olarak bir ittifaka ihtiyacımız yok. Çağrımız, genel demokrasi mücadelesi içindir. Seçimler elbette bunun bir parçasıdır, seçimlerde ittifak da yapılabilir. Fakat bizim kimseden “Bizi illa ittifaka alın” gibi bir talebimiz, bir beklentimiz yok.

Ciddi kamuoyu yoklamalarının gösterdiği bir gerçek var: Şimdi seçim olsa HDP barajı aştığı gibi parlamentoda kilit parti durumundadır.Bizim dışımızda hangi ittifak yapılırsa yapılsın, bizim kilit parti olmamıza ilişkin gerçek değişmiyor. Sanki biz zordaymışız gibi, sanki biz birilerinden ittifaka alınma lütfu bekliyormuşuz gibi yansıtılan tartışmaların hiç bir değeri, hiçbir zemini yoktur.

HDP’nin derdi, 3-5 milletvekili fazla çıkarmak değildir. Şayet olsaydı, 31 Mart seçimleri stratejisini böyle belirmez, 3-5 belediye meclisi üyesi için pazarlık yapar, Batı’da bir iki ilçede belediye başkanlığı isterdik.Bunlara hiç tevessül etmedik. Asıl mesele, demokrasi güçlerine alan açmak ve bu baskıcı despotik gidişatı durdurmaktır. Biz Türkiye’de demokrasi, barış, özgürlük istiyoruz ve buna katkı sunacak politikalar belirliyoruz.

Seçimin iki boyutu var. Eğer cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefet ortak aday tartışmasına girecekse, bizimle ittifak yapmak isteyen herkesle bunu, açık ve net bir biçimde yapmak istiyoruz. Burada perde arkasında konuşacak bir şey yok. HDP ile yan yana görünmekten çekinenlerin Türkiye’de bir demokratik dönüşüm konusunda ciddi kuşkular yarattıklarını görmeleri gerekiyor. HDP ile yan yana görünmemek ya da HDP’yi dışlamak, sadece bir partiyle yan yana görünmeme meselesi değildir. Partiler eğer bugünkü kutuplaşma, gerilim politikalarından rahatsızsa, HDP’yi dışlayan her yaklaşım, iktidarın bu politikalarına daha fazla güç vermiş oluyor. HDP iki nedenle çok önemlidir: Birincisi, temsil ettiğimiz sosyolojidir; çünkü seçmenimizin çok büyük bölümü Kürtlerden oluşuyor.

Burada HDP’yi dışlamak aslında Kürtleri dışlamak demektir ve bunu tehlikeli buluyoruz. Bunu iktidar zaten yapıyor.Muhalefet de benzer bir şeyi yaparsa iktidarla arasındaki temel farkın ne olduğunu anlatmakta zorlanır.İkincisi, HDP oy gücü yüksek bir partidir. Bizim oylarımızla bir dönüşüm isteniyorsa, herkesin bu oy gücüne saygı duyması gerekir.

Diğer bütün tartışmalar yapaydır, iktidarın dayattığı manipülasyonlara alet olmaktır.Biz Parlamento seçimlerinde çok iddialı bir partiyiz ve Türkiye’nin siyasi dengelerini belirleme hedefine sahibiz. Ayrıca cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de temsil ettiğimiz büyük çoğunluk olan Kürt halkı adına da iddialıyız.Biz Türkiye yönetiminde pay sahibi olmak istiyoruz. Demokratik dönüşüm ancak böyle sağlanabilir.

HDP ile yan yana görünmek istemeyen partiler derken kimi kastediyorsunuz? Yerel seçimlerde bazı yerlerde adaylarına destek verdiğiniz CHP’ye dönük bir kırgınlık söz konusu mu örneğin?

Herkesi kastediyoruz. Bizim CHP’den özel bir beklentimiz olmadı ki kırgın olalım. Yani biz CHP’ye o desteği verirken şartlar ileri sürmedik ki. Biz şunu söyledik: Kazanabilecek muhalefet adaylarının önünü açarız, onlara aday çıkarmadan oy veririz. Ama kayıtsız şartsız bir destek sunmadık.

Mesela İYİ Parti, o dönemde bizim kazanabileceğimiz yerlerde Cumhur İttifakı’na destek verebileceğini söylediği için, Millet İttifakı içerisinde İYİ Parti’ye ayrılan şehirlerde aday çıkardık. Bize böyle yaklaşan bir partiye sınırsız bir hoşgörüyle alan açacak halimiz yok. Bizim derdimiz demokrasiye alan açmaktır. Aksi biçimde davranmanın demokrasiye bir katkısı da olmazdı.

Ali Babacan’ın DEVA Partisi, ya da Gelecek Partisi gibi yeni siyasi aktörler de siyasette. İleriye dönük bir ittifak arayışı olabilir mi bu partilerle?

Biz bu tür somut ittifak senaryoları ile ilgili hiçbir tartışmaya girmiyoruz, bunu çok erken buluyoruz ve hatta bunun zararlı da olabileceğini düşünüyoruz. Öncelikle herkes kendisini anlatmalı, politikalarını netleştirmelidir. Şimdi girişilecek bir ittifak tartışması, hayırlı, faydalı bir tartışma olmaz.

Editör: TE Bilisim