Son zamanlarda ağırlaşan hayat şartları ile birlikte, gençlerin gelecekleri ile ilgili kafaları hayli karışık. KIz ve erkeklerin sorunları ayrı ayrı olmakla birlikte, her geçen gün umutları azalırken, yöremizde bulunan bazı gelenek ve görenekler ise işin tadını tuzunu kaçırmış gibi görünüyor. Acil önlem alınması gerekiyor diye düşünüyorum.

Gençler; yaşadığı işsizlik sorununa mı takılsın,

Olanakları olmayıp alamadıkları eğitime mi yansın,

Eğitim şansını elde edenlerin, eğitim sonrası aldığı belgenin ne işe yarayacağına mı alınsın,

Geçim derdi ve sokakların güvensizliğini mi düşünsün,

Ne yapsın bu gençler?

Bunlar yetmiyormuş gibi ya evlilik hayalleri…!

Başlık parası, Süt parası, düğün masrafları ne olacak?

Peki ya gençlerin sevmesi, anlaşması ne anlam ifade ediyor bizler için?

Bütün bunları burada anlatmak elbette kolay değil, her başlığın derin mevzusu vardır.

Ancak unutmayalım ki: “Hayat bazen kötü görünebilir ama her zaman yapabileceğimiz ve başarabileceğimiz bir şey vardır. Nerede hayat var ise orada umut vardır” diyoruz ve çok uzatmadan konumuza geçiyoruz.

Genç Kızlarımızın sorunları, düşünceleri ve dikkat edilmesi gereken hususlar vardır.

Bir taraftan dini inancın emrettiği şekilde yaşama zorunlulukları varken, diğer taraftan ataerkil toplumun dayatması, geleneklerin kaçınılmaz şartları ve her gün zorlaşan hayat koşulları karşısında okuyup iş hayatına atılıp eşine destek olma hayalleri ve düşünceleri, diğer taraftan evleneceği kişinin himayesine girip ev kadını mı olsam düşünceleri olsa bile,

Kendilerinin bir çok karar sahibi olmadıklarını çok iyi bilmektedirler.

Örneğin; yöremizde genelde evlenme çağına gelen genç kızların istek ve talepleri kendileri değil, karar merci’si aileleri ile kendisini istemeye gelen erkek taraflarının vermekte olduğunu biliyorlar. Bu nedenle ister istemez evlendikleri erkeğe ait bir aidiyet kuralına dahil oldukları algılarıyla, daha genç yaşta yaratılan etki/tepki sonucunda hayatı boyunca kendi kararını kendileri veremez durumunda olduklarını düşünmektedirler.

Başka bir açıdan bakacak olursak;

Köyde yaşayan kızların eğitim oranının yükselmesiyle birlikte iş ve şehir hayatının benimsemeleri nedeniyle köylerdeki erkeklerin evlenecek kız bulamaması ayrı sorun iken, öte yandan şehir hayatına özenen kızların tam anlamıyla şehir hayatı koşullarını anlamaması veya istedikleri neticeye ulaşamama çaresizliğini yaşadıklarını köylerde yaşayanlar bunu çok iyi bilmektedirler.

Bu nedenle ve ayrıca;

Eğitimini tamamlayan kızların iş ve şehir hayatına özendiklerini, yaşadıkları özenme ise; günümüzde en fazla alacakları asgari ücretin, ağırlaşan hayat koşullarına yeterli gelmediğini bilenlerin, ortaya çıkacak yaşama tutunma koşulları/zorlukları karşısında bir nabze iyimserlikle sonuçlanırken;

Bu hesapların dışında kalanlar ise her adımda hayal kırıklıkları yaşar ve hata üstüne hata yapma riskiyle karşı karşıya kalmaktadırlar.

Son yıllarda gelişen teknolojiyle birlikte gelişen sosyal medya ağları ve sokakların güvensizliği, yaşanan olaylar, kadın taciz ve ölüm haberleri her geçen gün genç kızlara kabus hayatını yaşatırken; ileriye dönük koyacakları hedefleri çok iyi düşünmeli, köy hayatı ile şehir hayatının arasındaki farkı iyice analiz etmeleri gerekmektedir.

Evinde ailesinin yanında güven içinde yaşamanın anlam ve önemini unutmadan, üç beş kilometre öteden çakal sürülerinin olabileceğini, tanımadıkları erkeklerin söylediği sevgi dolu tatlı ama sahte cümlelerine aldanmamalı, “Erkek Sözü” kelimesi geçmişte kaldığını ve günümüzde geçerliliği kalmamış kadar azaldığını;

Televizyon ve sosyal medyada yansıtılan toz pembe dizi, film ve söylemler; gençlerimizin hayal yelpazesini genişletirken, gerçek hayatta böyle bir yaşam biçiminin neredeyse olanaksız olduğunu bilmelidirler.

Özetle genç kızlarımız için hal böyle iken; Erkek gençlerimizin yaşadıkları sorunlarına bakacak olursak;

Genç erkeklerimiz; yukarıda belirtilen sorunların benzerini yaşamakla birlikte;

Bölgemizde devlet ve iş dünyası (özel sektör)’ün kısıtlı iş olanaklarının yetersiz kalışı ile,

Bir çok aile büyüklerinin ise üretme yeteneğini yeterince devreye sokmamaları, yaşanan ekonomik sorunlarının faturasını adeta gençlere çıkartılarak, bir çoğu daha çocuk yaşlarındayken belli sorumlulukları yükleterek eğitimden önce iş hayatına zorlayarak geleceklerine adeta ipotek konulmaktadır.

Evlenmek çağına gelen erkeklerimiz;

Eskilerden günümüze kadar süregelen geleneklerin ortaya koyduğu başlık parası ve son yıllarda adet haline getirilen süt parası, talep edilen altın miktarı ve xelat dedikleri ayrı talepler, kurallaştırılmış nerdeyse standart haline getirtilen çeyiz listelerinin de eklenmesi ile birlikte genç çiftlere evlilik öncesi ve sürecinde hayal kurmayı bırakın, deyim yerindeyse ecel terlerini döktürmektedir.

Çeyiz listesi dedikleri; Kız tarafının geline onlarca etek, fistan, eşarp, kazak gibi talepleri yetmezmiş gibi Annesine, Teyzesine, Halasına, Ablasına, Yengesine ve kız tarafından “Zeyi” dedikleri gelen tüm kadınlara ayrı ayrı istenen hediyeler çoğunun işsiz olduğu genç ve ailelerine adeta kabus hayatı yaşatmaktadır. Kimse kalkıp ya arkadaş bu gelin adayının hiç mi kıyafeti yok, peki alınacak bu kadar kıyafetleri ne zamana kadar giyecek, bunların modası geçince veya ilerde kilo alınca giyme şansının kalamayacağı kimsenin aklına gelmiyor mu?

Geçenlerde sosyal medyadan bir genç durmadan yazıyor, “Abi benden 100.000.-TL süt parası ve 130 gram altın istiyorlar benim işim yok, inşaatlarda 150-200 lira yevmiye ile çalışıyorum oda iş bulabilirsem…” diyerek adeta isyan ediyordu. İçim yandı…

Evet durum aynen bu ve şimdi soruyorum;

Bugün itibariyle altının gramı 900,00 lira civarı: 900X130= 117.000.-TL altın tutarı olduğunu, 100.000.-TL süt parası ile çeyiz ve düğün masraflarına da minimum 130.000.-TL dersek toplamda bir gencin evlenebilmesi için en az 347-350.000.-TL arasında bir rakamın ortaya çıktığını görmekteyiz.

Ortaya çıkan bu rakam; evlenecek gencimizin, 200 liralık yevmiye ile kazanabilmesi için yemeden, içmeden, giyinmeden ve hiçbir masraf yapmadan tamı tamına 1.750 gün (yaklaşık 4 yıl 8 ay) sürekli iş bulmak şartıyla çalışması gerekmektedir. (EL İNSAF)

Ayrıca inşaatlarda yaz sıcağı, kış soğuğu altında her gün her an ölüm ile burun buruna çalışmanın ne derece zor olduğunu bile bile, bir sonraki aşamasında ailelerinin bir parçası olacaklarını ve onlardan olacak çocukların kendi kanlarından, bedenlerinden birer parça olacakları hesabını yapmadan, düşünmeden ve acımadan gençlerimizi daha genç yaşta çöktürüyor, geleceklerini karartarak ve kendimizi de çok masum görüyoruz.

Dilerim kısa sürede birileri çıkıp bütün bunların hesabını detaylı olarak analiz eder, geleceğimiz olan gençlerimize daha huzurlu bir hayat sunma ve özellikle evlenme yolunda ki sorunlarının çözümüne önderlik eder, ömür boyunca hayırlı duaları alma şansına nail olur.

Sonuç olarak;

Yazılan tüm detaylar hem bizlerin hem de gençlerin ders çıkartmaları, daha hassas olmaları konusunda önemli olduğunu düşünürken; “Umut zeki ve akıllı insanların rüyasıdır” diyerek asla umutsuz yaşamıyoruz ve pozitif düşünceyle hayallerimizi süslemeliyiz.

“Hayatın anlamını ve değerini fark eden kişiler, umudunu yitirmeyen kişilerdir.” Hayat; uzun bir yolculuğa benzer.  Önce Geldiğimiz yer, bulunduğumuz yer ve gideceğimiz yer misalidir.. Bu yol; İnişi, çıkışı, engelleri, virajları çok olan ve sonuç olarak umutlu, azimli olan kişiler direksiyona hakim bir şekilde yoluna devam ederse mutlaka hedeflerine ulaşacaklarıdır.

Ayrıca hayatı çok katlı bir binaya da benzetebiliriz. Önce düşünmek/tasarlamak zemini sağlam tutmak ve basamakları oluşturarak en tepeye çıkmak gibi de düşünebiliriz. Saygılarımla

Editör: TE Bilisim