Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Hakan Günday tüm edebiyat ödüllerini hak eden bir yazar. Kitaplarını okurken bambaşka ülkelere, bambaşka hayatlara, bambaşka insanlara yolculuğa çıkartıyor. Kinyas ile Kayra ilk kitabı ve bu kitabını 26 yaşındayken yazmış. Kinyas ve Kayra sadece iki insanı anlatmıyor iki insanın geldiği yaşamlar, bilinç düzeyleri, yaptıkları aslında tüm insanlığın iç dünyasındaki iyilik ve kötülükleri açıkça anlatan bir kitap. Okurken ‘böyle şeyler de mi var ya’ dedirtiyor. Cümleler, paragraflar arasındaki akış, olayların bağlanış biçimleri, akılcıl ve öğretici örnekler insanı hayrete düşürüyor. İnsanların iç dünyalarını kelimelere döküşü kendimizi, yaşadığımız evreni sorgulamamıza neden oluyor. Kitaptan önce ve sonra denilen bir duygu dünyası ile hayata atıyor insanı. Kitaptaki çıplak şiddet ve cinsellik rahatsız edici gelse de bağlam ile çok ilintili. Piç , Zargana, Daha ve Az kitapları da bende aynı durumları yaşattı. Özellikle Daha kitabında anlatılanlar (filme de uyarlandı) asla rahat uyutmadı beni.

Ayrıca Haluk Bilginer’in Emmy Ödülü aldığı Şahsiyet dizinin senaristi de Hakan Günday. Yaşadığımız travmaların, unutmak ile ilgisi filmde ne kadar da güzel anlatılmıştı. Hayat bize neleri yaptırır? Neleri yaptırmaz? sorusunu beynimizde uzun süre çalkalandı durdu dizi sayesinde.

Zamir kitabı Hakan Günday’ın son kitabı. Diğer kitaplarında da bir hayattan başka bir hayata gitme ve gidişin sorgulanışının çok olduğu Zamir kitabında uluslar arası ilişkiler, barış, savaş, ülkelerin komplo teorileri, silahlı örgütlerin bakış açıları, mültecilik, yardım kuruluşları, insanların ruh dünyaları, yaşam pratikleri o kadar akıcı bir şekilde sergilenmiş ki bu durum kitaptan kopmayı mümkün kılmıyor. Her cümlesini titizlikle okutan , okuyanı neyin beklediğini asla tahmin edemeyeceği bir yolculuğa çıkarıyor. Zamir kitabında dünyayı, iyiliği, kötülüğü sorgulama hiç bu açılardan olmamıştı. Kitabı bana hediye eden dostum kitabın iç kapağına ‘Zamirler insanların uydurduğu korkunç maskelerdir.’ yazmıştı. Kitaptaki Zamir adlı kişinin doğumu, başına gelenler, daha sonra içerisinde yer aldığı kurumlar, ülkeler, ilişkide olduğu insanlar, yaşadığı olayların içeriği ve başka olaylarla kurduğu bağ, savaş, barış, diktatörler, devlet büyükleri, silahlı/ silahsız örgütler ve bu örgütlerin manevralarının mantığı kitapta o kadar derin anlatılmış ki okudukça ‘ya inanamıyorum’ dedirtiyor.

Kitap bir yerinde tarihsel analitik bir bilgi sunarken, hemen ardından güncel bir gerçekliğe geliyor. Bu geçiş okuyanı ‘cidden ya hiç bunu düşünmemiştim’ dedirtiyor. Bir de kitap sayesinde ünlü bir müzisyeni, yazarı veya bir tv programcısı ile tanıştırabiliyorsunuz. Tarihte gerçekleşmiş ama çok konuşulmayan bir olayı tüm gerçeklikleri ile gözümüze, bedenimize sokarken acaba gerçek mi? kurgu mu? diye araştırma yaptırıyor.

Zamir kitabının bir başka özelliği kitap “kadın olduğu için öldürülmüş tüm o kadınlara” ithaf edilmiş. Hakan Günday Van’a geldiğinde bir söyleşi ertesi ona kitaplarında ‘insanoğlu’ söylemini eleştirdiğimi onun yerine ‘insanevladı’ gibi bir ibarenin daha cinsiyetsiz ve eşitlikçi olabileceğini söylemiştim. “Öyle mi yazmışım” diye cevap vermişti. “Demek öğrenememişim” gibi bir şey söylemişti. Zamir kitabının bir yerinde yine insanoğlu demiş. Bu da beni bir kırdı açıkçası.