Van doğası, tarihi, havası ile mükemmel bir şehir. Şehir diyoruz ama şehirleşmenin gelişmediği bir şehir. Ulaşımdan tutun, kentten alabileceğimiz verim/hizmet şehri yaşanılır kılmıyor. Eğitimde, sağlıkta, kent olanaklarında, mutluluk endeksinde, gelişmişlik düzeyinde son sıralardayız.

Van gelişsin diye oy verdik, veriyoruz. Ancak açıklanan hiçbir teşvik programında Van kenti yok. Tarım ve hayvancılık kenti iken; karış karış gezelim üretilen sembol bir ürün yok. Öne çıkan, hak ettiği değeri gören bir çıktımız yok. Olur mu? “Van otlu peynirimiz var.” diyebilirsiniz. Evet var ama tadı, standardı aynı değil. Bir Erzincan tulum peyniri gibi veya Diyarbakır burgu peyniri gibi ortak bir tat yok, standart yok. Van’a gelenler Kars’a gidenler gibi kaşar almadan dönmeyelim diyemiyor. Kars’a gittiğinizde kentin her yerinde koca koca kaşarların sergilendiği, satıldığı, tattırıldığı mekânlar görürsünüz. Kars’a girer girmez reklam tabelalarında Kars kaşar peyniri bizi karşılar. Van Otlu peynirinin kentin simgesi olduğuna dair bir durum/görsel/etkinlik yoktur Van’da.  Peynirciler çarşısı Cumhuriyet caddesinin paralelindedir ancak özellikle oradan geçmedikçe orada öyle bir çarşının olduğuna dair bir reklam panosu vesaire yoktur. Şehrin içinde böyle yönlendirmeler olmadığı gibi hiçbir büyük turizm şirketinin gezi paketlerinde de Van’ı göremiyoruz. İranlı turistler Van’ın kaderini belirliyor ki onlar da memnun değil hizmetlerden. Yemek sektörü, konaklama sektörü, eğlence sektörü kentte oldukça yetersizdir.

Her reklam karesinde Van kalesi, Van gölü, Van kedisi fotoğrafı konuluyor ama verilen değer o fotoğraf kadar kalıyor. Kent ürettiği değerler kadardır. Van kenti kişiliği oturmamış, ergen bir kent olarak kaldı. Merkezi yönetimin, savaş politikalarının kurbanı oldu. Hep itilen, değer görmeyen evlat muamelesi gördü. Van’ın seçilmiş milletvekilleri mecliste, komisyonlarda kentimizi temsil etmek, savunmak yerine kendi parti programlarının sürdürdüğü politikaları savundu.

“Van’da tarım ve hayvancılık bitirildi.” demediler.

“Van kentine turizm yatırımları yapılmıyor.” demediler.

“Van Gölü devlet eliyle kirletiliyor, arıtmadan her gün arıtılmayan atıklar göle atılıyor. Gölü acilen koruyun.” demediler.

“Van kenti bu ülkenin en zor ulaşılan yeridir.” demediler.

“Uçak tarifeleri, otobüs, tren seferleri yetersiz, kalitesiz, konforsuz ve pahalıdır.” demediler.

“OHAL koşullarını Van kenti çok ağır yaşadı/yaşıyor.” demediler.

“Van’da sağlık hizmetleri çok az noktada veriliyor, kırsaldan insanların tedavileri çok zor.” demediler.

“Eğitimde, genç istihdamında son sıralardayız.” demediler.

“Vanlı gençler başka şehirlerde inşaatlarda çalışırken hayatları sönüyor, Van’a cenazeleri geliyor.” demediler.

“Vanlı çocukların kendilerini geliştirecekleri eğitim, sosyal, sportif alanlar yok.” demediler.

“Van’ın sokakları, caddeleri, parkları, akarsuları, kirden, tozdan, pislikten geçilmiyor.” demediler.

“Van yoksuldur, yoksullaştırılmıştır, yoksunlaştırılmıştır.” demediler.

Demediler, demediler, demediler.

İktidar partisinden vekiller mecliste söz alıp Van hakkında konuşmuş değiller. Görmedik, duymadık. Velhasıl kelam temsil etmediler bizi. Temsil etmek için çaba gösteren az sayıda vekillerin soru önergelerine destek vermediler, hükümetin cevaplaması için çaba göstermediler.

Şimdi seçimler yapılacak. Demokratik bir düzene geçilmesine dair umudum var. Sivil toplumun gelişeceğine, insanların düşüncelerini özgürce ifade edebileceği günlerin geleceğine olan inancın hala korunduğunu görüyorum. İnancımızın yerini bulması ve artık Vanlılar olarak temsil edilmeyi, Van’ın sorunlarına çözüm getirecek reflekslerin gelişmesini, endekslerde hak edilen yere gelebilmeyi, temsil edildiğimizi, haklarımızın gözetildiğini görmek istiyoruz.