Vanekspres Yazarı Mehmet Sait İmret'in Yeni Yazısı... Yanlız Kalmak İçin Koşanlar 10 ...
‘Atlar yalnız kalmak için koşar’
Seyyidhan Kömürcü
İnsan birbirini hiç görmeden de sevebilir mi? İnsan bir şeyi ya da birini sevme umudunu yitirse, tuhaf bir şeye dönüşür sanırım. Herkesin eksik atıldığı bu dünyada, herkes bir yerlerden bir şey bekliyor ve o şey tamamlansın istiyor. O kadar. Bazen de gün geliyor tamamlandım dediğin yerden eksilmeye başlıyor insan. Kendi boşluğuna teslim olmak yerine bir at gibi koşmak. Acelemiz var.
İnsan ne yaşarsa yaşasın aldığı son nefese kadar hep mutlu olmak ister demiştin Yafes. Dünyanın huyu ile insanın huyu değişmedi. Dünya düzelmedi, insan iyileşmedi. İnsanın aklı ve kalbi hep ayrı yerlerde gezindi. Kalbinin kaldığı yerler hep acıya dönüşürken, aklının kaldığı yerler pişmanlığa dönüştü. Akıl düzelebilir de, duygu iflah olmaz bir şey gibi oyuyor bedeni. Bu bir rica, beni buradan paslanmış bir makasla kesin lütfen!
Babam öldürüldü. Biz zar zor tutunmaya çalışırken hayata, dağlarda ve kentlerde çatışmalar gün geçtikçe arttı. Ölüm her gün köy köy yaklaşıp bizim eve kadar dayandı. Evin önüne bir bostan ekmiştim. Domates fideleri henüz yeni çiçek vermeye başlamıştı. Bir gün sabaha karşı haber geldi, köyü boşaltın diye. Akşama doğru ellerimizle ve atlarımızla taşıyabildiğimiz kadar eşya yüklendik. Günler sonra bir ilçenin otogarında, sonra da büyük bir şehrin sokaklarında bulduk kendimizi. Ben, üç kardeşim ve annem.
Burada çok insan var. İnsanlarla anlaşamıyorum. Kendime konuştuğum yerler artıyor sürekli. Dünya içimde ağır bir yük gibi birikiyor. Evimi çok özledim. Nereye ait olduğumu unutmuş gibi duruyordum bu şehirde. Özlemenin ve kavuşmanın karıştığı rüyalarım oldu benim de. Karışan şeylere de baktım. Size aklım yetiyor da, gücüm yetmiyor dedim.
Köyde bıraktığım çocukluğum bana artık bir rüya gibi geliyordu. Kimse de uyandırsın istemezdim. Ben de o rüyalardan uyanmayı istemedim Yafes. İçimde taşıdığım şeyler her gün yüzüme durmadan konuştuğuna şahitlik ederken, kendi sesime yabancılaştığımı hissettim. Ben bazı gecelerde uğruna yaşadığım şeyleri unutmak da istiyorum. Bu canımı benden alıyor gibi. İnsan neden uğruna yaşadığı şeyi unutmak ister ki? Biliyorsun Yafes, içine düştüğüm kuyudan başımı kaldırıp göğe bakamıyorum artık. Bu gök hepinizin ayağı altında ezilip durdu. Yaş almak insandan hayat alıyor, dönüp geçmişe bakıyorum. Ben daha iyisini de yapabilirdim diyorum, bu anda bir şey daha kaybederken habersiz. Sonra dönüp bana insan her yaşını pişman olarak yaşar. Geçmişimiz artık bitmiş ve güvenli bir yer olduğu için hep orayı düzeltme çabası içindeyiz dedin.
Sonra unuttum saydım geçmişimi, kalbime üç düğüm attım, biri kör. İçimdeki acı dinsin diye inanmadığım şeyler yaptım. Gezindim sayıklaya sayıklaya. Göğe baktım, içimdeki acı artık dinsin diye üç hatim indirdim, onları yanımda gezdirdim, her gün beş defa kahrımı Allaha anlattım. İçimden düşmedi umduğum şey. Düşmeyen şeylere baktım. Kursağımız neden bu kadar dar dedim içimden.
Sahi kursağımız neden bu kadar dar!
Artık kalk diye bir cümle duydum sesinden Yafes. Kalkmaya takatim olmadığını bilmeni umardım. Bazı sızılar kendisini hep hatırlatıyor dedim sana. Yarım kalan şeyler içimde birikti. Yarım kalan şeyler beni fena yaralıyor Yafes. Tamamlanmamış şeyler daha fena yaşadığım şeylerden. Herkes geçmişinde yaşadığı şeyleri daha büyükmüş gibi anlatıyor, sahi olmayan şeyler daha büyük değil mi, diye sordun bana.
Olmayan şeyler daha fena. Üç kez ve ayrı zamanlarda bunu söyledim.
Olmayan şeyler daha fena. Üç kez ve ayrı zamanlarda…
Olmayan şeyler daha fena. Üç kez ve ayrı…
İçimizde ölenler ve ölen şeyler var. İnsanız ya, devam ediyor hayat. Bir yolunu bulup kendimizi ikna ediyoruz dünyaya. Bu bazen iyi bir şey gibi geliyor bana. Bazen de gereksiz bir telaş.
Bırakın herkes iyi olmasın, iyi olmak da bazen çok iyi bir şey gibi durmuyor. Giden kurtuluyor, ölmek en çok kalanlar için zülüm. Gidenler farkına varmadan veya bir karar ile gidiyor nasıl olsa. Bakmak, yas oluyor dedin. Ölenler benden sırtımı aldı sanki Yafes. Sırtımda bir dünya ve ayaklarımda tökezleyerek bir ömrü tamamlama telaşı.
Öldüler diyeceğiz. Peki, kalanın daha çok öldüğünü kalanlara kim söyleyecek?
Sonra ne mi oldu?
Bu dünya çok kötülük var etti. Aldım seni Hara oradan, içimin en bahar kokan yerine koydum. Yaşamak unutmak ile çok içe içe bakıyor bu dünyaya. Benimle yaşa dedim. Uzaklar beni ürkütüyor dedin. İnsan birbirini görmeden de sevebilir dedim. Seni görmesem bile varlığını biliyorum dedim. Yüzündeki papatya kokusuyla dağlarda çiçekler açmaya başladı. Bu bahara inan dedim.
İnanıyorum dedin tebessümle, yanında küçük bir kelebek…