VanEkspres Yazarı Mehmet Sait İmret'in yeni yazısı... Babamın Bıraktığı Boşluğa Düşenler 8

...‘her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği’...
Turgut Uyar

Bu dünyanın sırtından düşmek bir an meselesi. Bir gündüz vakti ve yahut bir gece yarısı bir ses sizi dünyanın en derin uçurumun dan aşağı atabilir. Siz de atlamak isteyebilirsiniz elbette. Bu da mümkündü. Beni attılar, hem de en aşağılara. Gündüzleri dünyada vakit geçirip geceleri kuyuların dibinden dünyaya bakıp; Allah’ım bu kadarı fazla değil mi? dedim kendime. Sesim bana geri çarptı. Yüzüm ekşi bir elmayı dişler gibi, kendi sathına çekildi. O anda bütün dünya satha çekilmiş geldi bana. 

-Ben Hara
Size baba ile yaşamanın huyundan bahsedeyim biraz. Sesim kulağınıza eğilip hayatınıza değsin isterim. On altı yaşına kadar yaşadım babamın varlığını. Anlayamaz isem, kıymetini bilmesem de babam duruyormuş orada. Bu göğün altında öylece duran babam, bana ağaçmış meğer. Bana yalnızlıktan bahsetmeyin, etim çekiliyor. Ben kaybettiğim her yerde durdum, siz de durun orada. Kimse konuşmasın, kimseye lütfen. Ben konuştuğum yerleri unutmak istemenin umuduyla yaşıyorum. Bir gün her şey yolunda iken kafam mı karıştı ne ‘Keşke insan hiçbir şey dememiş olsa’ dedim. İnsan dememiş olsa yüreğine yama sürmeden yaşarmış. Ben yüreğime sürdüm o yamayı, içim beni içinden attı. Şimdi içimde kendime de yerim yok.

Kendi içinde kendine yeri olmayanların, kimsede yeri olmaz demişti babam. İnsan bazen kendi içindeki boşluğu bir şey yerleştirdiğini sanıyor. O yerleştirdiğini sandığı şey zamanla insanın her şeyi oluyor. Dönüp durduğu dünyada bu şey kuyruğundaymış gibi etrafında, çoğu zaman da içinin bir yerinde geziniyor. 

Babam varken her şeyim vardı diyemem ama dünyanın da bir cüreti vardı, insan cüreti olduğu gibi. Babamın bıraktığı boşluk beni çok derin bir çukura atmıştı. Sonra bu boşluğa taşlar, ağaçlar, sular koydum dolsun diye. Attığım her taş, koyduğum her ağaç, döktüğüm her su kayboldu. Ellerime ve ayaklarıma baktım. ‘Çabanız iyiydi’ dedim. Çabamız iyiydi, siz de alkışlayın kendi çabanızı lütfen.

Sonra babamın bıraktığı o boşluğa uzun uzun baktım. Annem, abim, ablam var dedim içimden. Taşla, ağaçla, suyla doldurduğum gibi açtım içimi dünyaya. Olmadı. Dolmadı içimin boşluğu.  ‘Bir insanın bıraktığı boşluğu başka biri doldurabilir mi?’ diye sana sordum Yafes! ‘Beni görmüyor musun Hara? Bak içimde dünyalar var ederken senin yokluğun nasıl da bozuyor her şeyi’ dedin. İçimde ki boşluk büyüdü. İnsanın farkına vararak, bir şeyi bilerek yaşaması kadar zor bir şey yok sanki diye içimden geçirdim. 

Abimden ve babamdan istediğim arasında hep bir fark olacaktı. Bu fark kalbime hep bir siyah nokta bırakacaktı. Noktalar o kadar birikti ki, bir gün abime karşı sevgimin de azaldığını fark ettim. Bu kadar çok sevdiklerimizin bir gün gelecek de, bizden uzaklaşacakları aklımıza gelmez değil mi? ‘Bunlar işte, birinin bıraktığı boşlukları doldururken bilmeden ve istemeden öldürmeye çalıştıklarımız’ dedin. Başımdan kaynar sular döküldü, hayatım gözümün önünden geçti. ‘ İnsan maktul iken, nasıl olur da bir anda katil olur’ diye sordum sana! Sanki bildiğin bir sorunun cevabını benden yıllarca saklamışsın gibi derin bir nefes çektin. Yüzüme baktın Yafes. Canım daha az acısın ve insan olmanın yükü ayağıma dolanmasın diye sustun bir süre. Düzgün bir cümle arar ya insan bazen, tam da öyle bir şeydi. ‘İnsan içindeki boşluğu doldurmak için eline geçerse o boşluğa atar. Attığımız şeyler istediğimiz şeyler değil elbet, çaresizliğimiz. Hiç durmadan bu boşluğu doldurma isteğimiz bazen de bir insandan beklediğimiz şeyi fazlaca yük haline getiriyor. Herkesi olduğu gibi sev, boşluğunu da sev’ dedin. Ben boşluğuma ve ellerime baktım. Az önce bir masumun elleri iken bu eller, nasıl oldu da başka birinin katili oldu diye mırıldandım. 

-Sonra ne mi oldu? 

Kafamın üstünden ve altından bir sürü şey geçti. ‘Abimi daha az seviyor olmamın sebebi babamın bıraktığı boşluk imiş meğer’ dedim. O boşluğa baktım. Seni de sevebilirim dedim, olduğun gibi.  Zaman aldı tabi bunu anlamam ve düzeltmem. Düzeldi mi bazı şeyler bilmiyorum ama oraya olduğu gibi bakıp gururum ile konuştum. Yapma dedim içime.

Öfkemin sebebinin dolmayan şeyler olduğunu fark ettim. Doldurmaya gücümün yetmeyeceği şeyler. Artık olmayacak şeyin yerini doldurmaya çalışan şeylere değil, kendi mecrasında olan ve olmayan şeyleri fısıldadım kulağıma. Yüzüm biraz buruştu, sonra gülümsedim. Senin varlığın bir şeyin boşluğu değil dedim Yafes. Sana baktım sonra, kalbim serinlemişti. ‘Boşluğumuzun sadece kaybettiklerimiz ile ilgisi yoktu. İnsanız ve eksiğiz, inan buna lütfen ’ dedin. Kafa sallayıp gülümsedim. Kader ararken beşer buldum karşımda. İrkildim ve mutlu oldum.

İnanıyorum dedim ben de içinden...