Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ve 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak olan Mahalli İdareler Genel Seçimleri nedeniyle bir çok siyasi parti adayları, genel başkanları oy toplamak için alanlardaydılar.
Alana çıkan siyasiler geçmişte olduğu gibi bu sene de 8 martı fırsat bilerek bir çok vaadlerde bulunurken, kadın cinayetleri, kadın istihdam sorunlarını, taciz, yaralanma, sığınma evleri sorunları, hakaret ve dayaklarını gündeme taşıdılar mı? Bilmiyorum ama bilinen bir gerçek var kimsenin koltuğunun altında kadın sorunlarını çözecek bir proje dosyalarının olmayışı oldu.
Kadın sorunları ciddi bir sorundur. Bu sorunları çözmek için çok daha önce hazırlanmış projeler olmalıydı ve bu proje/projeler seçim meydanlarında kadınlara maddi, manevi ve hukuksal boyutuyla kanıtlamak şartıyla anlatmalıydılar. Kadınlarımız o söylemleri yıllardır duydu, dinledi peki ne oldu neler yapıldı bilen var mı?
Evet bildiğimiz bir gerçek var o da kadını, kadın haklarını kısmende olsa koruyan İstanbul sözleşmesiydi ve maalesef bu sözleşme imzadan çekildi. Bu çekilme sonrasında 2008 yılından bu yana kadın cinayetlerini kayıt altında tutan “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu” tarafından yapılan açıklamaya baktığımızda sadece 2023 yılında 315 kadın cinayeti yaşanmış ve 248 şüpheli kadın ölümü gerçekleştirildiği görünmektedir. Ve yine aynı platformun açıklamasına göre İstanbul sözleşmesinin iptal edilmesiyle birlikte bu cinayetlerin arttığı bilgisini paylaşmaktadırlar.
Yine aynı resmi platformun açıklamalarına göre 2023 yılında işlenen cinayetlerin yüzde 10’u faillerin adli sicil kayıtlarının olduğunu ve 28 kadın ise koruma kararlarına rağmen öldürüldüğü belirtilmektedir.
Kısacası;
Bu yıl’da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlandı ama sadece kutlandı’da kalacağına benziyor çünkü geçmiş geleceğinin aynasıdır diye bir deyim var umarım yanılıyorum.
Sorun sistem sorunundan ziyade ahlak ve vicdan sorunu olduğunu açıkça belirtmekten yarar vardır diye düşünüyorum ancak ahlak ve vicdandan yoksun bireylerin işledikleri bu cinayetlerin tepesinde hukukun olması kaçınılmazdır.
Geri kalmış toplumlarda dedikodu yapılarak algı oluşturma kültürü çok gelişmiştir, var olan olayların bir çoğu bireyin iradesi dışında çevrenin etkisi ile yaratılan algı sonucu olduğunu düşünüyorum. Bu yaygın kültürü ortada kaldırmak için önce kadını eğitmek ve daha sonra erkeklerin eğitimini kadınlara teslim edelim demiyorum ancak çocuklarımızı geleceğe hazırlayacak olan bilinçli kadınlarımıza teslim edelim. Bakın gelişmiş ülkelerin tümüne ve genellikle eğitimli bilinçli kadınların yetiştirilmesiyle birlikte onlara verilen kadın haklarından geliştiklerini göreceksiniz…
Kadınlar toplumların aynası ışığıdır.
“Cennet Annelerin Ayakları Altındadır” diyen kainatın peygamberi bunu neden demiştir…!
Annelik;
Annelik kavramı sadece çocuk doğuranda mı? Yoksa daha küçücük yaşlarında başlayarak gençliğiyle devam eden biraz ürkek de olsa, sevgi dolu tebessümlü davranışları, yaklaşımları ve ortaya koyduğu kutsal emekleri ile beraber kimyasıyla birlikte gelişen büyüyen annelik hormonlarının yarattığı merhamet ve sevgi duygusuyla, aklında yüreğinde çocuk doğurma isteğini taşıyan her kadınımıza mı anne diyeceğiz!! Neyse; annelik konusu ayrı bir konu biz konumuza dönelim ve konu 8 Mart Dünya Emekçi kadınlar Günü konusudur.
Bugün sosyal medyayı dolaşırken gözüme bir iki paylaşım takıldı bunlardan birisi bir çoğumuzun tanıdığı Van Erciş’li şairimiz değerli dostum Gökmen Sakin’in “Senin Adın Nedir Kadın” adlı şiiriydi ve belki de günün anlam ve önemini özetleyen bir şiir diye düşünerek bir iki mısrasını sizinle paylaşmak istedim.
Senin Adın Nedir Kadın
….
Zayıftı ondaki cüsse
Yetmiyordu güçlü sese
Kız elindir erkek ise
Öz dediler dışladılar
….
Gelin oldu on beşinde
Çocukluk kaldı düşünde
Din iman yoktu eşinde
Ez dediler dışladılar
…
Yuva etti kümesini
İlaç etti memesini
Gömleğinin düğmesini
Çöz dediler dışladılar… (Şair Gökmen Sakin)
Diğer paylaşım ise S.K adında bir arkadaşımın paylaşımı oldu..!
Sevgili kadın
Hiç kimse senin karanlığını
Işıklandırmak için yıldızlar arasından
Çıkıp gelmeyecek
Kendin için aydınlık ol! diye yazılmıştı…
Aslında iki paylaşıma bakıp değerlendirmek istediğimizde birisi sorunun içeriği diğeri ise çözüm noktasına yaklaşım şeklini görmekteyiz evet iki tarafta haklı çünkü kadınların duygu, düşünce ve beklentileri oldukça karmaşık hal almış gibi görünüyor.
Ayrıca yüzbinlerce kadınlarımızın üzerine yüklenen bin bir sorumluluk neticesinde sıkıntı yaşayan kadınlara ülkede işsiz gezen binlerce psikolog, pedagog, sosyolog ve profesyonel Yaşam Koçlarına görev verilmesi büyük önem teşkil etmekte olduğunu düşünüyorum.
Emekçi kadınlar deyince; 8 Mart 1857’de ABD’de ki dokuma işçilerinin grev yapması sonucu yangında hayatını kaybeden 129 emekçi kadının katliamıyla sınırlı değildir olmamalı da… kadınlarımızı anlamamız gerekiyor. Dünya’da gelişen tüm ülkelere baktığımızda kadına verilen değerle geliştiklerini görmemiz gerekmektedir.
KADINLARIMIZ:
Daha annesinden doğar doğmaz erkeklerden farklı bir kimyayaya sahip olduğundan annesine, babasına karşı farklı mimik ve hareketleriyle dünyalarını güzelleştirmekle başlar,
Eli iş, mantığı aş tutmaya başlar başlamaz emeğiyle hayatın içine girer ve iş, aş, emek, doğum, ev hanımı, iş kadını, bireyleri hayata hazırlamayı , konsantre etmeyi, enerji vermeyi görev bilen ve kısacası hayatın her alanında ilk akla gelen emekçi kadınlarımızdır. Emekçi kadınlarımız yağmur ile güneşin buluşup ortaya çıkardığı gökkuşağı’dır… insan hayatına her gün nizami doğan güneş misalidir, ışık verir ve bahar misali insan hayatını rengarenk kılan emekçi kadınlarımızdır.
BU NEDENLE HAK DENİLEN KAVRAM VARSA KADIN HAKKI ÖDENMEZ NİTELİĞİNDEDİR. 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLARIMIZIN GÜNÜ KUTLU OLSUN, ÖNLERİNDE SAYGIYLA EĞİLİYORUM.