Beyaz gömleğinle bir laboratuvarda insanlar için ölebileceksin,

- hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

 hem de en güzel en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin hâlde "

Nazım Hikmet..

Corona virüs sonuçlarını açıklamak için ekran karşısına geçti ve

"Maalesef an itibarıyla 601 sağlık çalışanımızın test sonuçları pozitif çıktı"

Bu cümleleri sarf ederken boğazı düğümlendi, gözleri doldu, aglamakli oldu.

Böylesi duygu kırılmasına yenik düşen kişi devletin Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'dan başkası değildi.

Anlayacağınız koskoca devletin bakan bile bu lanet olası virüs karşısında çaresiz kalmıştı.

Sonuçta bakan da olsa oda bir insandı.

Taş değildi ya.

Duyguları vardı.

Vicdanı vardı.       

Yaşadığı tablo karşısında sergilediği refleks gayet doğaldı.

Kendi kurumundaki yüzlerce çalışan, hiç tanımadıkları, yüzlerini dahi görmedikleri insanları kurtarabilmek için hayatlarını ortaya koymuşlardı.

Bakan ağlamayıpta ne yapsın?

Bu ilettin pençesine düşen sağlık emekçilerinin yakınları, çocukları, eşleri feryat etmesin de ne yapsın?

Eyyy ... Tüm çağrıları dikkate almayıp da hala sokaklara inen taş yürekliler

Eyyy.. Kendi çocuklarının sağlığını dahi hiçe sayan sorumsuz sokak sevdalıları

Eyyy.. Kadercilik safsatasıyla ölümlere davetiye çıkaran cahiller.

Varsayalım ki, yasam koşullarınız ağır.

Varsayalım ki kendinizin ve çocuklarınızın yaşamını idame etmek için çalışmak zorundasınız.

Varsayalım ki devletin şefkat ve merhametinden yoksun kaldınız.

Allah aşkına bunların toplamı bir canı geri getirebilir mi?

Bu nasıl bir vurdumduymazlık?

Bu nasıl bir ciddiyetsizlik?

Sen, ben ve diğerleri sokağa indiğimiz için birilerini hastanelerin yoğun bakım ünitelerine yolladık.

O alkışladığımız sağlık emekçilerinin yaşam olasılığını daha fazla tehdit eder olduk.

Lütfen ama lütfen,

Elinizi vicdanınıza (ki varsa) koyup konuşun. Prof. Dr. Cemil Taşcioğlu neden öldü?

Prof. Dr. Feriha Öz neden öldü?

Hayatında tanımadığı ve yüzlerini dahi görmediği, Korona hastalarını tedavi ettiği için değil mi?

Yalan mı?

Ya peki hemşire Ďilek Tahtalı neden bu genç yaşta öldü?

Aramızdan birilerinin tedavisiyle ilgilendiği için.

Hemşire Ayça Balaç aynen öyle.

Şu an ölüm riski altında tedavi gören 601 sağlık çalışanı yine öyle...

Kusura bakmayın ama bu ölümlerin vebali bizlerin boynunda.

Eğer ki sabredip birkaç gün evimizde kalaydık belki de bu ölümler olmayacaktı.

Gelin biraz vicdan muhasebesi yapın.

Bir Cemil Taşcıoğlu ‘nun kapattığı yarayı biz binlercemiz kapatabilir miyiz?

Düşünün ki, bugüne kadar bu kentte on binlerce hastamıza tercüman olan Prof. Dr. Çetin Kotan ya da diğer meslektaşlarından birinin, sorumsuzluğumuz yüzünden hayatını kaybettiğini düşünün (Allah korusun), bunun hesabını nasıl vereceğiz?

Vicdanımız acımayacak mı?

Haysiyetimiz incinmeyecek mi?

Bir Çetin Kotan daha yaratmak öyle kolay mı?

Öyle ise bu rahatlık da neyin nesi?

Bu sokak sevdanız da neyin nesi?

Bu cinayete ortaklık değil de ne?

El insaf... el insaf... el insaf.

Başka da ne diyem???