Mısır Piramitleri, Çin Seddi gibi mühendislik harikası ve tarihi değeri çok büyük Menua Kanalı’nın, “Suçu Van’da olmak mı?” diye sormuştum dünkü yazıda.
Benim gibi düşünenlerin sayısı ne çokmuş meğer! Sayısız telefon, mesaj aldım dün. Hemen herkes yetkililerin duyarsızlığı-yetersizliğinden şikayetçi, hatta isyan halinde… Esasında sadece Kanal’la ilgili değil, hemen her konuda.
Yazık bu güzel kentimize…
*****
Kanal olayını, iki açıdan değerlendirmekte fayda var. Birincisi; bu kadar güzel ve değerli bir eser, neden devlet kurumlarınca korunmaz, turizme kazandırılmaz? Mesela neden Kültür Turizm Bakanlığı’nın bu işlere bakan Van’daki temsilcileri bunu kendine dert etmez? 2800 yıl önce insan gücüyle kazılan 51 km’lik bu tarihi eser can çekişirken, neden uzaktan seyreder? Bu kanal neden hala koruma altında değil ve neden DSİ’nin herhangi bir sulama kanalı gibi muamele görür. Vicdanlar hiç mi sızlamaz?
İkincisi; kanalın geçtiği yerleşim yerlerindeki halk, neden zarar verecek kadar acımasız ve bilinçsiz? Sonuç itibariyle tarihsel değerini bilmeseler bile, binlerce yıldır olduğu gibi bağlarını bahçelerini suladıkları bu kanal, onlar için yaşam kaynağı değil midir? İçine hafriyat doldurmak, çöp atmak, evsel atık dökmek de nedir, nasıl bir akılsızlıktır?
Bu tarihi kanala sahip çıkmayan hükümet yetkililerine ve zarar veren vatandaşlara içimden daha çok şey söylüyorum. Lakin buraya yazmayacağım…
HALBU Kİ;
Van’da ortalama eğitim ve bilinç düzeyindeki her ferdin memleket meseleleri üzerine fikir beyan ederken mutat olarak kederlendiği ve “Aaah Ah” dediği üzere; “Bu bizdeki tarihi ve doğal zenginlikler başkasının elinde olsa, neler yapmazdı?” diye içimiz yanıyor.
Mesela şöyle tahayyül edelim: Halkıyla, yöneticisiyle gerçekten kıymet bilen bir toplumun elinde olsa idi neler olurdu?
Muhtemelen Kanal’ın başladığı yerden bittiği yere kadar her iki yanında yüzlerce yıllık yemyeşil ağaçlar vardı. 5 metrede bir şık aydınlatma lambaları, olağan üstü estetik peyzaj düzenlemeleri, yer yer kaldırımlar, parklar, yürüyüş yolları, eğlence mekanları, sosyal tesisler vardı.
Eminim Kanal, faklı su kaynaklarıyla beslenerek güçlendirilmiş, içinde çöp namına bir tek tane kurumuş ağaç dalı bile bulunmazdı.
Tanıtım filmleri uluslararası mecralarda dönüyor, tur operatörleri sık sık seferler düzenliyor, her yanda turist kafileleri dolaşıyordu. Eminim Mısır Pramitlerine, Çin Seddine giden dünyanın tüm ülkelerindeki turistler, Menua Kanalını görmek için can atıyor, planlar yapıyor olurdu. Kanal’ı, Van’ı, Van Denizi’ni görmek için sabırsızlanan yerli-yabancı turistlerden, birçok şehrin plaj turizminden kazandığından daha fazla para kazanıyor, gençlere kadınlara iş imkanı sağlıyor idik...
Bu dediklerim size uçuk gelmiş olabilir. Ama olmayacak işler değil. Tek ihtiyacımız olan şey; “Kanalı inşa edenlerin, milyonda biri kadarcık akla sahip olmamız…”
LİKYA YOLU
Şimdi size, bir de örnek vereyim ve yorumu size bırakayım. Likya Yürüyüş Yolu. Akdeniz bölgemizin tam güney batı ucunda.
Yıllık 50 Bin’i aşkın yerli-yabancı turist çeken Likya Yürüyüş Yolu, Muğla’nın Fethiye İlçesi Hisarönü'nden başlar, Antalya’nın Konyaaltı ilçesine 20 km uzaktaki Geyikbayırı'nda son bulur. Üstelik 520 km uzunluğunda bir yürüyüş rotası. Tamamını yürümek ortalama 29 gün sürer.
Uzun mesafeli bu patika yol, yürüyüşçüler şaşırıp farklı yöne gitmesin diye kırmızı ve beyaz yol çizgileriyle işaretli. Kavşaklar ise sarı yön işaretleriyle.
M.S. 40’lı yıllarda kurulan bir roma eyaleti olan Likyalılar tarafından o dönem ticaret, askeri, insan ve hayvan ulaşımı amaçlı olarak kullanılan bir patika yol. Menua Kanalı gibi bir kültürel miras veya mühendislik harikası falan değil.
Türkiye'de yaşayan İngiliz/Türk amatör tarihçi Kate Clow tarafından tasarlanan, Garanti Bankası sponsorluğunda bir grup gönüllünün gerçekleştirdiği yol işaretlemesiyle başlamış. 1999'da, 509 kilometre olarak açılmış.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, bu yolun tanıtımı için 2016 yılında 5 günlük bir gezi programı düzenlemiş. Tur operatörleri, turizmciler bu yolu sürekli olarak başta Avrupa olmak üzere dünyanın her yerinde tanıtmış. 1999 yılından bu yana yol güzergahındaki ormanlık alanda yüzden fazla konaklama tesisi ve diğer sosyal tesisler açılmış.
Hikaye bu kadar…